Hangi birini yazalım… Hollanda da oynanan tiyatroyu mu; Suriye’de yaşanan hüsranı mı; okul müdürü tarafından tehdit edilen lise öğrencilerini mi; sınava 1 dakika geç kaldığı için intihar eden Büşranur’u mu?
AKP milletle kavşak geçiyor!
Arkadaşlarımız bizlere diyor ki; “Yahu Erdal, bu yazıları yazıyorsun da korkmuyor musun?”. Ben de diyorum ki; “Gelecek kuşaklardan küfür yemektense, şimdi ben yazayım da sonuçları da benim olsun.”
AKP iktidarının şu son zamanlarında olanlar bile 16 Nisan’daki referanduma ‘hayır’ demek için yeterlidir.
“Halk yanlış yapmaz!” deniyor! Kesinlikle ama kesinlikle popülist bir söylemdir bu. Siyasetçilerin oy devşirmek için söylediği sözlerden biridir bu! Halk, bal gibi de yanlış yapar! Nasıl ki birey, aldığı kararların pişmanlığını ileriki yıllarında “keşke” ile itiraf ediyorsa, toplum da, gelecek yaşamı ile ilgili aldığı kararlarda “keşke” sözcüğünü diline pelesenk yapar!
Bakın size birkaç örnek…
82 Anayasası’na evet diyen halk, Kenan Evren’i 30 yıl sonra yargıladı
Her zaman verdiğim bir örnektir… Kenan Evren 1982 Anayasası’nı referanduma götürdü. Bu yanlış yapmayan (!) halkın % 92’si ‘evet’ dedi ve bizi, o günkü halk, bugünkü felakete sürükledi. Askeri üniformanın yaptığı Anayasa % 10 seçim barajını getirdi. 1961 Anayasası’nda bile olmayan demokrasi dışı kavramlarla buluşturdu. Sonra o yanlış yapmayan (!), 82 Anayasası’na ‘evet’ diyen halk, Kenan Evren’i 30 yıl sonra yargıladı.
Halk yanlış yapmaz ha!
2010 referandumu yapıldı. “Yetmez ama evet” diyen şakşakçılar, bugün olduğu gibi o gün de ‘evet’ ateşiyle yanıp tutuşuyordu. İşte o referandumdan çıkan ‘evet’ nedeniyle AKP’nin o günkü sevgilisi, “Hocaefendi” dedikleri FETÖ yargıyı ele geçirdi. Bunun kanıtı bugün içeriye alınan binlerce hakim ve savcıdır. Bu AKP, bu yüzden daha stajını tamamlamayan hakim ve savcıları atamak zorunda kalmıştır!
İşte, neye ‘evet’ dediğini bilmeyen, “Ben lideri seviyim vallah!” diyen bir halk, bize 2010 referandumu ile 15 Temmuz felaketini getirmiştir. Sonuçlarına tüm Türk halkı katlanmak zorunda kalmıştır!
O yüzden bu AKP’ye değil ‘evet’ demeyi; AKP ile bilmem nereye bile gitmem!
Hollanda süreci
Hollanda’da bilmem kaç tane şirketi olan Başbakan Binali Yıldırım bir programda diyor ki; “14 Mart’a kadar Hollanda’ya gidemeyiz. Orada seçim var”. Sonra bizim Aile Bakanı kafası esiyor 14 Mart’tan önce Hollanda’ya seçim için girmek istiyor. Polisler ‘bunu yapamazsınız’ diyerek engellemeye çalışıyorlar. Sonra benim Hollanda’daki halkım gaza geliyor, orada protesto eylemleri yapmaya çalışıyor. Yahu kanunlar var! Hollanda’daki kanunlar Türkiye’deki sözde kanunlar gibi mi? Değil!
Sonra oradaki eylemlerde iki vatandaş birbiri ile konuşuyor:
Biri, diğerine diyor ki “Gitme sakın, gözaltına alırlar”
Öbürü de ona “Ne gözaltı ya! Burası Türkiye mi?”
Hay ağzına sağlık! Evet orası Türkiye değil ve orada işleyen kanunlar var!
Bunlar bir tarafta olurken “akademisyenler bildirisi”ne imza atan isimlerden Mehmet Fatih Traş Çukurova Üniversitesi tarafından sözleşmesi yenilenmeyince işsiz kaldı; iş bulamayınca bunalıma girdi ve intihar etti!
Antalya Başsavcı Vekili Cevdet Kayafoğlu referandumda ‘Hayır’ diyeceklerin, ‘PKK ile aynı muameleyi göze aldıklarını’ söyledi. AKP söyledikten sonra, savcı söylemiş çok mu?
Manisa’da “Yeni Nesil, Yeni Anayasa” konulu panele götürülmek istenen öğrencilerin okul müdürü tarafından tehdit edildiği ortaya çıktı.
Bitlis’in Adilcevaz İlçesi Kaymakamı Arif Kahraman‘ın köy muhtarlarını çağırıp ‘Köylerinizden Evet çıkmazsa hizmet vermem, mühürlerinizi alırım’ diyerek tehdit ettiği iddia edildi…
Almanya Düsseldorf’ta sandık kurulunda görevli imam Hasan Çakıroğlu, oy kullanma işlemleri sırasında sahtecilik yaptı. İşte Türkiye böyle din adamlarından “dürüstlük vaazı” bekliyor!
Bunlar olurken Moody’s, 2016 yılının Eylül ayında Türkiye’nin notunu yatırım yapılabilir seviyenin altına indirmişti; Mart ayı içerisinde de not görünümünü indirdi.
YGS sınavı yapıldı… Suriyeliler, Türkiye’de sınavsız üniversiteye giriş yaparken; bizim 17 yaşındaki gençlerimiz bir dakika geç kaldığı için sınava giremedi. Okul bahçesinde ağladı ve geçtiğimiz günlerde de Çanakkale’de 18 yaşındaki Büşranur intihar etti!
Seçimle iktidara gelen Hitler diktatör değil miydi?
Başbakan Binali Yıldırım geçtiğimiz günlerde bir mitingde “Seçim yapılan bir yerde diktatörlük olur mu?” dedi. Evet olmaz; Hitler de gökten zembille inmişti zaten! Suriye’de seçim yapıldı, Esad iktidar oldu. Bu AKP, “O seçimler meşru değil” dedi. Ardından Esad’a “diktatör” dedi!
Bir iki gün önce ABD’den yeni bir açıklama geldi ve “Esad, Suriye’de meşru rejimin lideridir” dedi. Hadi bakalım bu söze karşı ne yapacaksın AKP?
Bunun yanında Suriye’de El Bab operasyonu bitti denildi. Orada ne kazandık? Bırakın kazanmayı onlarca şehit verdik! Rakka, Menbiç derken, şimdi AKP iktidarı tarafından arkamıza bakarak geri dönüyoruz!
Geçtiğimiz günlerde FETÖ davası kapsamında birçok kişi yargı tarafından serbest bırakıldı. Sonra sözde iki yazar, yargı mensuplarına yönelik iki tweet attı. Bu kişiler sonra tekrar gözaltına alındı. Ondan sonra da ülkede yargı bağımsızlığından bahsedilir…
Başbakan Binali Yıldırım “FETÖ’nün siyasi ayağı yok” dedi.
O kadar kişi; futbolcusu, komedyeni, yazarı, sanatçısı olan FETÖ’nün siyasi ayağı yokmuş! E bu FETÖ’cüleri de ben büyüttüm zaten bu ülkede! Buna ne denebilir?
“AKP milletle kavşak geçiyor” denir.
AKP iktidarı; ancak ve ancak okumayan, araştırmayan, sormayan, sorgulamayan ya da okumuş olup, eli kalem tutan, koltuk sevdası olan ve “üç maymun”u oynayan, gördüğünü görmezden gelen, AKP’nin politikası gereği ‘kanmak’ zorunda olan bir grubu kandırabilir; ancak bizleri asla!..