Anı yaşamak ve anda kalabilmek için 5 püf nokta

Soru ve çözümlerle anı yaşamak ve anda kalabilmek için 5 püf nokta…

anı yaşamak için 5 püf nokta carpe diem

Önceki yazımda anda olmanın öneminden ve hayatımıza kattığı faydalardan bahsetmiştim. Bu yazıda ise anda neden kalamadığımızı incelemeye ve anda kalabilmek için neler yapabileceğimize dair öneriler paylaşmaya çalışacağım.

Ama öncelikle önemli birkaç noktadan bahsetmek istiyorum ki zihin ve beden sistemimizi daha iyi anlayalım.


Elimizi ateşe yaklaştırdığımızda ne olur biliyoruz, acı hissederiz. Acının verdiği hissi sevmeyiz, vücudumuzun bu mesajı hoşumuza gitmeyen bir duygu yoluyla iletmesinin sebebi bunu tekrar yapmamızı istememesindendir.

Bu vücudumuzun bizi fiziki tehditlere karsı korumak için uyguladığı yöntemdir.

Peki fiziki olmayan psikolojik tehditlere karşı vücudumuz bizi nasıl korumaya çalışır?

Tam anlamıyla aynı şekilde. Mesela biri bize hakaret etse veya ağır bir şekilde eleştirse de kendimizi kötü hissederiz, bu hissin hoşumuza gitmeyen bir his olmasının sebebi yine aynı, zihin-bedenimiz bir şekilde bunu tekrar yaşamak istememektedir.

Belki öz değeri sarsılmıştır, belki beklentileri karşılanmamıştır, belki değersiz veya başarısız olduğu ithamına uğramıştır. Ama bunlar başınıza geldi diye zihniniz sizi acıyla cezalandırmıyor, hissettiği acıyı paylaşıyor, ilgilenin, bir şeyler yapın diye.

Bu bir nevi yardım çağrısı, kısasa kısas tavrı değil!

Zihnimizin bizi psikolojik tehditlere karşı korumak için aldığı önlemler kimi zaman anı ıskalamamıza neden oluyor. Yazı içerisindeki çözüm önerileri anı tekrar yakalamamıza yardımcı olma amacındadır.

Zihin ve bedenimize ait bu temel sistem davranışını gördükten sonra asıl konumuza artık girebiliriz.

Anda neden kalamıyoruz? Anda kalabilmek için neler yapabiliriz? İşte anı yaşamak için 5 püf nokta…

1) Geçmişte yaşanmış olumsuz bir duygunun şu anda tekrarlanması.

Örneğin; ilk yemek yapma deneyiminizde yemeği ocakta unuttunuz ve bir yangına sebebiyet verdiniz. Tehlikeli bir yangının tekrar yaşanmaması için zihin-bedeniniz her yemek yapışınızda kaygı duygusunu size tekrar yaşatıyor.

Hissettiğiniz duygu ne? Kaygı.

Kaygının nedeni ne? Yangın olasılığı.


Çözüme giden ilk durak: Kaygının varolma sebebi, yangın olasılığına karşı önlem alınması ihtiyacındandır. Önlem alındığında, kaygı da sona erer çünkü görevini tamamlamıştır. Kendi zihin-bedenimizin bize ne söylemek istediği konusuna önem vermeliyiz. Çünkü o rahat ve mutlu olmazsa, biz de olamayız.

2) Beklenti ve standartlarımızı karşılayamamanın yarattığı kaygı.

Örneğin; İstanbuldan İzmire arabayla gidebilmek için tüm yolu, geçitleri, trafik ışıklarını, dönüşleri bilmek ihtiyacını duymayız. Bu yolculuğa çıkabilmek için trafik kurallarını, araba kullanmayı, insanların hata yapabileceklerini bilmek ve trafiği ego arenasına döndürmemeyi seçmek yeterlidir.

Çözüm: Kendimizi gerektiği kadar donanımlı ve hazırlıklı hale getirelim bunda bir problem yok. Fakat donanım ve emin olma ihtiyacında aşırıya kaçmak mükemmeliyetçilik hastalığının ya da “başarılı olamazsam değersizim” düşüncelerinin semptomlarındandır. Neyi akışına bırakmalıyız, neyi kontrolümüzde tutmalıyız, bu ikisini doğru ayırt etmek üzerinde durmaya değerdir.

3) Başa çıkamayacaklarımızdan kaçınmak.

Örneğin; önemli bir görüşme yapmamız gerekiyor ama bir sebepten çekiniyoruz, bu rahatsızlığa katlanmaktansa, erteleriz veya başka bir şeyle meşgul ederiz kendimizi.

Çözüme götürecek soru: Hissettiğim bu rahatsızlığın asıl mesajı nedir, ve ben bu konuda neler yapmaya başlayabilirim?

4) Amaçsızlık ve hedefsizlik.

Hayatımızı adadığımız bir amacımızın olması şart değildir ama yapmayı sevdiğimiz şeylerle ilgilenmemiz bir nevi şarttır. Yapmayı sevdiğimiz şeylerle ilgilendikçe, amaç ve hedeflerin oluşma olasılığı artar ve sonucunda hayatımız daha anlamlı olur. Daha anlamlı hayatımızda, öz değerimiz de daha yüksek olacaktır.

Çözüme giden soru: Ne yapmaya başlasam kendimi daha değerli ve keyifli hissederim?

5) Acele yapılan işlerimiz.

Örneğin, acele bir şekilde kahvaltıyı ederken nasıl bir trafiğin olacağını, trafikdeyken o gün yapacağımız işi, işteyken de mesainin sona ermesini düşünüyoruz.


Çözüme götürebilecek eylem: Hep hazıra konmayın, kendi çözümünüzü bulmak için üzerinde siz düşünün. =)

Anı yaşa: Bu ıvır zıvır bir nasihat değil!


Barış Aslan
1980 İzmir Bornova doğumludur. Çocukluğunun 6 senesini İngiltere'de geçirmiştir. Kişisel gelişim, psikoloji ve felsefe sürekli araştırdığı ve ilgilendiği hobileri olmuştur. İTÜ Uzay Mühendisliği Bölümünden mezun olup, uçak mühendisi olarak hava yolu firmalarında 8 sene boyunca çalışmıştır. Uçak bakımlarında sorumlu mühendis olarak şirket temsilcisi olarak, çeşitli ülkelerde görev almıştır. 2014 senesinden beridir tam zamanlı olarak yaşam koçluğu yapmaktadır.