Yılmaz Özdil’in Kehanet isimli yazısında gündeme getirdiği; Avrupa ile kriz olmadan önce çekilen ve Avrupa ile krize yorulan “Evet şanımız olsun” reklam filmi…
Yılmaz Özdil’in 14 mart 2017 tarihinde yayınlanan Kehanet isimli köşe yazısında ve Halk Arenası programında belirtmiş olduğu, Hükümetin Nisan ayında yapılacak referandum için “Evet” temalı reklam filmi tweetlerde belirmeye başladı. Buna bir örnek de aylar önce çekilen ve Avrupa ile krizi anlatan “Evet şanımız olsun” reklam filmi. Yılmaz Özdil, bakın yazısında nasıl anlatmış:
Yılmaz Özdil’in Kehanet isimli köşe yazısı
“Sayın hükümetimiz, referandum kampanyası için çok enteresan bir reklam filmi çekti.
henüz seyretmediniz. Muhtemelen bu ayın son haftasında vizyona girecek.
Reklam, stadyumda çekildi. milli maç oynanıyor.
Rakip takım çirkef…
Habire faul yapıyor.
Tekme atıyor.
Elle oynuyor.
Kuralları ihlal ediyor.
Hakem hiç oralı olmuyor.
Hakem bildiğin şerefsiz.
Her ne olursa olsun rakip ülkenin lehine, bizim aleyhimize düdük çalıyor, göz göre göre taraf Tutuyor, haksızlık yapıyor.
Türkiye’yi resmen katlediyor.
O da ne?
Sevimli mi sevimli küçük bir kız çocuğu koşarak sahaya giriyor.
Türk bayrağı gibi, kırmızı beyaz giyinmiş.
Şak…
Hakeme kırmızı kart gösteriyor.
Haysiyetsiz hakem şoke oluyor.
Rakip takım buz kesiyor.
Farklı kulüplerin formalarıyla tribünleri dolduran gurbetçilerimiz coşkuyla ayağa kalkıyor.
Milli duygular kabarıyor.
Ağlayanlar oluyor.
Küçük kızın tertemiz vicdanı ve cesareti, türkiye düşmanı hakemi de yeniyor, faullü oynayan Rakip ülkeyi de yeniyor.
Böylece, türk milleti kendisine karşı birleşen avrupalıları dize getirmiş oluyor.
Yabancılar kaybediyor.
Türkiye kazanıyor.
Reklamın özeti bu.
Şimdi sıkı durun…
Ne zaman çekildi bu reklam?
Tee Şubat ayı başında çekildi.
Tam tarih vermek gerekirse, asrın liderimiz henüz referandum kararını onaylamadan bir hafta önce çekildi.
Soru şudur…
Ortada fol yok yumurta yokken, Şubat ayı itibariyle Hollanda ve Almanya’yla aramızda hiçbir sorun yokken, kriz emaresi yokken, hükümetimizin Avrupa’da mağdur edileceğine dair en ufak bir sinyal yokken, hatta bu konuda beklenti yokken, ihtimal bile yokken…
Tee Şubat ayı başında bu “milli mağduriyet” reklamı hangi muhteşem öngörüyle çekildi?
Tee bir buçuk ay sonra avrupa sahalarında mağdur edileceğimiz, tee bir buçuk ay önceden nasıl tahmin edildi?
Milli kriz yokken, milletimize haksızlık yapan avrupalılara karşı, milli vurgusuyla, milli duygulara hitap edecek şekilde reklam çekilmesi, üstelik, tam isabetle milli krize denk getirilmesi… Tatlı bir tesadüf müdür, geleceği görebilme yeteneğiyle kehanet midir?
Ayrıca…
Almanya’dan karayoluyla hollanda’ya geçen ve mağdur edilen kadın bakanımız, karayoluyla döndüğü almanya’dan türkiye’ye nasıl geldi?
Spor bakanımız için tahsis edilen özel uçakla Köln’den geldi.
Spor bakanımız da Köln’de miydi yani?
Köln’deydi.
E o halde…
Hadise çıkacağı belliyken, polisin müdahale edeceği belliyken, neden erkek bakanımız değil de, kadın bakanımız gitti Hollanda’ya?
Veya neden, hem kadın hem erkek bakanımız birlikte gitmediler?
Tıpkı reklamdaki gibi…
Yürekli kız çocuğunun milli mağduriyete müdahale etmesi gibi…
Kadın bakanımızın milli mağduriyet kahramanı olması ne mucizevi değil mi?” (Sözcü)