Deniz, Yusuf, Hüseyin ve saygınlık

“Vatan, onu parsel parsel satanların değil uğrunda darağacına gidenlerin vatanıdır.” Deniz Gezmiş

deniz gezmiş yusuf aslan hüseyin inan saygınlık

Deniz, Yusuf, Hüseyin ve saygınlık

Düşüncelerine ve düşüncelerini hayata geçirme yöntem ve davranışlarına katılalım veya katılmayalım,  çok özel ve çok insani bir açıdan bakıldığında bu kişilerin “tutum ve davranışlarındaki ilke ve tutarlılık” inanılmaz ve “yüksek ahlak” tanımlaması ile açıklanabilir bir durumdur. Dolayısıyla saygı duymamak mümkün değil.

Günümüzdeki insanlar ister milliyetçili, ister liberal, ister muhafazakar dava adamları, isterlerse apolitik olsunlar, üzerinde herkesin hemfikir olmaları gereken temel unsur; O günün gencecik insanlarındaki korkusuzluğa ve özveriye olan saygınlık hakkının teslim edilmesi gerektiği ile ilgilidir.


Hepsi de kafası çalışan, kişilik sahibi, iyi okullarda okuyan ve ileride ciddi paralar kazanma olanaklarına sahip olabilecek olan bu genç insanların, kendileri için değil de tüm ülke halkı için bir çözüm peşinde koşuyor olmalarını anlamak ve işte tam da bu nedenle onlara saygı duymak gerekir.

Bu bağlamda onlara saygı duyma meselesindeki espri, onların bulduğu çözümün doğruluğu ya da yanlışlığı değildir. Onların başkalarını düşünüyor ve başkaları için zorlu bir seçeneği tercih ediyor olmaları ile ilgilidir.

Bir insanın kendisini önemsemeden herhangi bir kişi ya da halkı uğruna bir şeyler yapmaya çalışması saygın bir davranış değilse,  saygın davranış başka ne olabilir ki? Bundan daha değerli bir ahlak, bundan daha ulvi bir davranış mı olur?

Kendisi için değil başkaları için yola çıkan her kim olursa olsun, her nerede olursa olsun, her nasıl olursa olsun saygıyı ve niteliğe göre saygınlığı hak eder.


Türkiye’nin namuslu insanları, o günün bu gençlerine bakıp, düşüncelerini paylaşmıyor olsalar dahi, bireycilikten uzak yaklaşımlarına ve vatan sevgilerine saygı duymak zorundadırlar.

Bu duygusal davranış “insan” olabilme erdemlerinden birisi olarak kabul edilmelidir.

Çünkü onlar bize on yıllardır unuttuğumuz bir değerimizi anımsatıyorlar:

O değer ulusal kurtuluş savaşında da, Çanakkale savaşlarında da var olan değerimizdi.

O değer; “Kendimiz değil, vatanımız ve halkımız kurtulursa biz de kurtuluruz” anlayışını yaratan değerdi.

O değerin adı; Vatanseverlik ve Halkçılık değerleridir.


Bu ülkede on yıllardır ve dönüşe, dönüşe giderek artan biçimde devam eden rüşvet, dolandırıcılık, namussuzluk, rantiyecilik, adam sendecilik, adam kayırmacılık, talancılık neden hala geçerli ve kabul gören bir meziyet sanıyorsunuz?

Baba bana Deniz’i anlatsana!