Erdoğan artık resmen Partili Cumhurbaşkanı

Cumhurbaşkanı Erdoğan AK Parti’ye üye oldu. Böylece Erdoğan artık resmen Partili Cumhurbaşkanı oldu. 21 Mayıs’ta genel başkan olarak seçilmesi bekleniyor.

Erdoğan artık resmen partili cumhurbaşkanı akp ak parti üye

AK Parti 1. Olağanüstü Büyük Kongresi’yle 27 Ağustos 2014’te partisine veda eden Cumhurbaşkanı Erdoğan AK Parti’ye 979 gün sonra yeniden üye olarak döndü.

Erdoğan, 16 Nisan’da halk oylamasıyla kabul edilen anayasa değişikliği ile “Cumhurbaşkanı seçilenin partisi ile ilişiği kesilir” kuralının kaldırılmasının ardından parti genel merkezinde düzenlenen törenle üyelik beyannamesini imzalayarak resmen AK Parti’ye üye oldu.


parti genel merkezinde düzenlenen törenle üyelik beyannamesini imzalayarak resmen AK Parti'ye üye oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan AK Parti üyelik beyannamesini imzalarken Başbakan Yıldırım yan koltukta kendisine eşlik etti.

10 Ağustos 2014’te halkın oylarıyla cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan, 27 Ağustos 2014’te yapılan AK Parti 1. Olağanüstü Büyük Kongresi ile genel başkanlığı Ahmet Davutoğlu’na devrederek partisine veda etmişti. Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu da Erdoğan’ı karşılayanlar arasında yer aldı.

Başbakan Binali Yıldırım konuşmasını yapmak üzere kürsüye çıktı. Yıldırım'ın kürsüye çıkarken ağladığı görüldü. erdoğan ak parti
Başbakan Binali Yıldırım konuşmasını yapmak üzere kürsüye çıktı. Yıldırım’ın kürsüye çıkarken ağladığı görüldü.

Töreni yöneten Ak parti Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Ataş şunları söyledi: “Bugün çok önemli bir gün. Partimizi ve ülkemiz açısından tarihi bir günü yaşıyoruz. 16 nisan’daki halk oylamasıyla, maddelerden bir tanesi de Sayın Cumhurbaşkanımızın yeniden üyeliğinin yapılmasıyla ilgiliydi. Bugün tarihi anı yaşatan rabbimize hamd ediyoruz, şükrediyoruz. Şu anda sayın Cumhurbaşkanımız üye beyannamesini imzalıyorlar.”

Erdoğan’ın konuşmasından satır başları:

Tam 979 gün sonra bu hasret hamd olsun sona eriyor. Bugün burada bir kez daha selamün aleyküm diyerek heyetinizin içine tekrar dahil oluyorum. 16 Nisan anayasa değişikliğiyle cumhurbaşkanlarının parti üyeliği yasasının değiştirilmesi ve yasağın kaldırılmasını, böyle bir imkanı en güzel şekilde şu anda değerlendiriyor ve bugün partime yeniden üye oluyorum.

Tabi bu ayrılık aslında sadece resmi ayrılıktı. Aramızdaki mesafe, mevzuat gereği olan bir mesafeydi. Gönlümüz hep beraber oldu, beraberdi. Biliyoruz ki gönüllere sınır çizmek, gönüllere duvar örmek mümkün değildir.

Biz bu hududu kimler çizmiş gönlüme, dar geliyor gardaşım dedik. Vedalaşmayı yaparken AK Parti 13 yıllık siyasi parti olsa da, aslında asırlar öncesinden başlamış kutlu bir yürütüşün mirasını omuzlarında taşıyan bir partidir demiştim o gün.

Ayrılığımızın sona eriyor olması, beni asıl bu bakımdan heyecanlandırıyor. Hizmetkarlığını üstlendiğimiz bu kutlu yürüyüşü, çok daha kararlı şekilde sürdüreceğiz. Biz yola milletimizle birlikte çıkmıştık.

Bugüne kadar hangi sorunun üstesinden gelmişsek, milletimizin desteği ve duasıyla geldik. Biz milletimiz için ter döktükçe milletimiz bize daha çok sahip çıktı. Yeri geldi biz milletimiz için gövdemizi siper ettik, yeri geldi milletimiz bizim için gövdesini siper etti. 15 Temmuz bunun çok açık net ispatıydı. Türkiye’ye saldıran herkesin bizi hedef almasının sebebi budur.

“Bizim meselemiz milletimizdir, ülkemizdir, devletimizin ta kendisidir”

Bazıları sanıyor ki, mesele şahsımızdır, mesele hükümetimizdir. Halbuki mesele milletimizdir, mesele ülkemizdir, devletimizin ta kendisidir. Mesele bağımsızlığımızdır, hedeflerimizdir. Biz de milletimiz de bu gerçeği çok iyi biliyoruz. Bu anlayışla gecemizi gündüzümüze katarak ekonomiden altyapıya kadar her alanda elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalıştık, çalışıyoruz, çalışacağız.

Cumhurbaşkanlığına aday olduğumuzda “bu bir veda değil, bu yeni bir başlangıçtır” demiş ve yeni dönemi hatırlayın, bir hatime ile değil bir fatiha ile başlatmıştık. Gerçekten partimizi kurduğumuz 2001 yılı ağustos ayından 2014 ağustos ayına kadar yaşadıklarımız tarihi bir değişimin ifadesidir.

Ülkemize kazandırdığımız hizmetlerin en yakın şahidi milletimizin ta kendisidir. AK Parti olarak bizim en büyük gücümüz, insanlarımızın hayat kalitesini artırma konusundaki başarımızdır.

Elbette bizim bir değerler dünyamız var. Bu uğurda her türlü mücadeleyi yürüttük. Ama hizmetlerimizde asla ayrımcılık yapmadık, yapmıyoruz, yapmayacağız.

“Bu ülkede kim ne derse desin ikinci sınıf vatandaş yoktur”

Sözümün muhatabı bize kulak verenlerdir, ama icraatlarımız herkes içindir. Bu ülkede kim ne derse desin ikinci sınıf vatandaş yoktur. 80 milyonun tamamı birinci sınıf vatandaştır. Teröre, ihanete, bozgunculuğa sapmayan her insanımızın başımızın üstünde yeri vardır. Milletimizden gereken karşılığı göreceğimize inanıyorum. Ben değerli kardeşlerime, yükümüzün daha da ağır olduğunu daha da hatırlatmak istiyorum. AK Partinin başarısını anlamak istemeyenler hep başka yere bakıyor.

“Ülkemizin sosyal bilimler literatürüne AK Parti tarzı siyaset tarzı kazandırdığımıza inanıyorum”

Milletimizle aramızdaki muhabbete baksalar, 15 yılın sırrını çözecekler. Ülkemizin sosyal bilimler literatürüne, AK Parti tarzı siyaseti tarzı kazandığımıza inanıyorum. İnanmasalardı, ama gerçek bu. Böyle bir tarzı siyaset artık var mı? Literatüre girdi mi? Girdi, bu konu enine boyuna tartışılacak ve gelecek nesillere ışık tutacak kavramsal çerçeveye de oturtulacaktır.

“Kendilerini komik duruma düşürecek işlere kalkıştılar”

Gönül olarak birlikte olsak da hukuken ayrı kaldığımız 2,5 yıllık dönemde, Türkiye hayati sonuçları olan çok önemli hadiseler yaşadı. Doğrudan cumhurbaşkanını kabullenmek istemeyenler, kendilerini komik duruma düşürecek işlere kalkıştılar. Meclis’te ayağa kalkmamaya kadar akıllarına gelen her türlü direnişi sergilediler.


“Gelmem diyen kim varsa, sonunda bir gün Beştepe’nin yolunu öğrendi”

Bilhassa Beştepe’deki cumhurbaşkanlığı külliyesine taşınmamızın ardından, bu bina üstünden şahsımı ve partimizi yıpratmaya yönelik ahlaksızlıklar sergilendi. Gelmem diyen kim varsa, sonunda bir gün Beştepe’nin yolunu öğrendi.

Diğer yandan Suriye ve Irak’ta kötüleşen durumu, ülkemizi hem sınırlarımız boyunca hem de büyük şehirlerimizde ciddi bir terör tehdidiyle karşı karşıya bıraktı. Kürt kardeşlerimizi sokağa çağıran bir siyasi partinin ihanet derecesindeki sorumsuzluğu çok sayıda vatandaşımızın canına mal oldu. 50’nin üzerinde vatandaşımız, sokaklarda alçakça katledildi. Bunu görmemezlikten gelemeyiz. Bunun bedelini de milletimiz onlara ödetti, ödetecektir.

“Bizim için bardağı taşıran son damla olmuştur”

Bir yanda ana muhalefetin iftiraları, bir yanda terör örgütlerinin sinsi eylemlerinin gölgesinde 7 Haziran seçimlerine ulaştık. Bu seçimde Türkiye, 2002’den beri ilk defa istikrarı kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. AK Parti’nin çoğunluk elde edememesi, muhalefet partilerinin de bir birlik oluşturamamaları ülkemizi yıkıcı bir krizle karşı karşıya getirdi. Ülkemizi 1 Kasım seçimlerine ulaştırdık. Ceylanpınar’da iki polisimizin evlerinde uyurken terör örgütü tarafından şehit edilmeleri bizim için bardağı taşıran son damla olmuştur. Devlet tüm gücü ve imkanlarıyla terör örgütünün üzerine gitmeye başlamıştır. Çukur eylemi dediğimiz hadiseler de bu dönemde ortaya çıkmıştır.

Bu imtihanların hepsinden de yüz akıyla çıktık. Seçimlerin yenilenmesi sürecini başarıyla yürüterek siyasi istikrarı tekrar tesis ettik. Türkiye yıllardır demokrasiyi ekonomiyi güçlendirmek için çalışan AK Parti iktidarlarına yeniden kavuştu. Bölücü terör örgütünü açtığı çukurlara gömdük. Suriye’den sınırlarımıza yönelen tehditler için de kapsamlı bir operasyonunun sonuna geldik. İşte tam bu aşamada Türkiye tarihinin en büyük ihanet teşebbüsüyle karşı karşıya kaldı. Hiç şüphe yok ki, 15 Temmuz darbe girişimi Türkiye’ye karşı yapılmış en büyük saldırılardan biridir. Sıradan değildir. Asker elbisesi giymiş teröristler, devletin namuslarına emanet ettiği silahları millete çevirerek işgale kalkışmışlardır.

15 Temmuz ve FETÖ

Milletimizin canı pahasına verdiği mücadeleyle, düşünün 29 gün sabahlara kadar bu millet 81 vilayette uyumadı. Bu neydi? Ülkesine sahip çıkmaktı, milletine sahip çıkmaktı. Başarısızlığa uğrattığımız bu darbe girişimi hepimiz için, dersler içermektedir. FETÖ başta olmak üzere, terör örgütleriyle mücadelenin kararlı ve süratli şekilde yürütülmemesi halinde başımıza neler geleceğini hep birlikte gördük. Bazıları diyor ki, burada haklı haksız şu bu vesaire… Değerli arkadaşlar, öyle veya böyle bir gerçeği bilelim ki, takiyyenin bir başka yapıldığı bir başka örgüt Türkiye’de yoktur. Bunlar kendilerini gayet iyi gizliyorlar. Biz şu ne dedi, bu ne dedi bakamayız. Ülkede bir yargı vardır, hukuk çalışmaktadır. Gereği neyse bu yapılacaktır. Zaman zaman arkadaşlarıma söylüyorum, önünüze gelip gözyaşı dökenler de olabilir. Acırsak, acınacak hale gelebiliriz. Bu gerçeği de görmemiz lazım.

Uygulamayı gördük, yaşananları gördük. Bu millete devlete karşı böyle bir darbe girişiminin dünyada emsali yoktur. Ve Pensilvanya’daki o terörist başı, oradan 170 ülkeyi yönettiğini ifade ediyor. 170 ülkeyi yönettiğini ifade ederken, sadece yıllık gelirinin 750 milyon dolara tırmandığı bir kaynak var. Amerika’daki devlet ödemeyi bizzat yapıyor. Rastgele herkese böyle bir ödeme yapılabilir mi? Bütün bu soru işaretlerinin cevabını bulmamız gerekiyor.

Avrupa krizi

Almanya’daki gelişmelere bakıyoruz, felaket. Orada her türlü destek onlara veriliyor. Bir de PKK’ya veriliyor. Peki bunlar niye veriliyor? Güçlenen Türkiye’nin önünü kesmek için veriliyor. Eğer benim bir bakanım, uçuş izni alamıyor, Avrupa’ya gidemiyorsa bu soruya bizim cevap bulmamız gerekiyor. Şimdi ne diyorlar? “Biz bundan sonra ne yapacağız” diyorlar. Bugüne kadar ne yaptığınız ortada. Bu ne demek? Bundan sonra yapacağınız bir şey var. Bugüne kadar açmadığınız bu fasılları açmaktan başka çareniz yok. Açmadığınız takdirde güle güle.

OHAL eleştirilerine yanıt verdi

Türkiye bunların kapı kulu değildir. Bugüne kadar ne söylendiyse, ne denildiyse bunlar hepsi yerine gelmiştir. Şimdi bir haber, dün alıyorum. Yakında NATO zirvesi var, orada görüşme talepleri var. Eee? Yukarıdan aşağı 5 madde saymışlar, ilk adımın Türkiye’nin atması gerekir, OHAL kalkması gerekir… Geçin bunları geçin, siz ne yapacaksınız onu söylesin. Sen önce git Fransa’daki OHAL’i kaldır. Biz bu terörle mücadeleyi neyle vereceğiz? Orada 10-15 tane terörist öldürüldü Fransa’da bundan dolayı OHAL ilan ettiler. Bizde bir darbe teşebbüsü var. 249 şehidimiz var, 2193 gazimiz var. Biz ohal ilan edemeyeceğiz… Böyle bir şey olabilir mi?

Duraklara ‘Erdoğan’a ölüm’ diye yazılar yazdılar

15 – 20 yıl önce kim derdi Hakkari’ye bir Selahaddin Eyyubi havalimanı yapılacak… Ağrı’ya kim derdi? Bunları bu iktidar yaptı. Bu ülkede ayrımcılık, bölücülük olmasın diye yaptı. Kimse AK Parti’yi bölücü olarak değerlendiremez. Batının uşakları buraya gelip, Diyarbakır şurası burası dolaşıp kalkıp şu ifadeleri kullanabilirler “Türkiye’de bölücülük var” Asla. Asıl ayrımcılık onlarda. İsviçre’deki önce parlamentonun önüne pankart asmışlardı, şakağıma tabanca dayamışlardı. Zürih’te büyükelçiliğimizin camına boya sıkmışlar, duraklara “Erdoğan’a ölüm” diye yazılar yazdılar. Peki nerede İsviçre’nin polisi? Ne iş yapar bunlar? Türkiye’nin büyükelçiliğine böyle bir şeye müsaade eder miyiz? Bir ufak hareketlenme olsa, güvenlik güçlerimizin ilk işi oralarda tedbir almaktır.

Ve tek devlet… Devlet içinde devlet, bizim başka bir devlet anlayışımız yok.

Yüzde 51,4 bir AK Parti oyu değildir. Yüzde 48,6 da bir CHP oyu değil

Anayasa değişikliğine evet diyen 25 milyon 200 bin vatandaşımıza teşekkür ediyorum. Hayır diyen kardeşlerimize de teşekkür ediyorum. Şunu da tabi burada açık ve net söyleyeyim. Yüzde 51,4 bir AK Parti oyu değildir. Ama şunu da söyleyeyim, yüzde 48,6 da bir CHP oyu değildir. Onun için kimse kimseyi aldatmasın. Önümüzde yerel seçimler var, 2019’un kasımında parlamento ve başkanlık seçimi var. Orada her şey daha net ortaya çıkacaktır.
Yahu AİHM’in böyle bir görevi yok. Bu ülkenin seçimle ilgili karışma yetkisi yok. Tabi yenilen pehlivan yenilgiye doymuyor. Onun için sabırlı ol, bak 2019’da seçimler var. O seçime iyi hazırlan, milletin gönlüne gir, millet de gönlünde size bir yer ayırsın. Ama hala Türkiye’yi ne kadar Türkiye düşmanı varsa, teröristler varsa, o teröristlerle beraber kampanya sürdürecek kadar ne yazık ki seviye kaybına uğruyorlar.

Hizmet gereklidir, ama hizmet yeterli değildir. Aslolan yeterli olanı yapmaktır. Yeterli olan nedir? Halkımızın gönlüne girmektir, halkımızın gönlünü kazanmaktır.

Bir gece geç kaldık. Recep Akdağ bey ile beraberdik. Dönüşte dedim ki ya bir çatkapı yapalım. Çıktık, tabi  bizi görünce ev sahibesi gelini kızı şaşırdılar. Dedik ya evin beyi yok mu? Bey dedi, şu anda sürülerle beraber. Meğerse çobanmış. Bize ikram edeceğiniz bir şey var mı dedim. Buyrun dedi, malum tandır, peynir, petek, bal hemen onlar geldi, çay geldi. Hemen telefonla da beyini arıyor. “Bey bey başbakanım bizde” O da diyor ki, “İyi bakın ha” diyor. Verdi telefonu bize, “yakın uzak neredesin” dedim. “uzaktayım başbakanım” dedi. Gerçekten ikram izzet, oradan çıktık. Şehre gelmeden, dedim ki bir kapıyı daha çalalım.

Bir çatkapı daha yaptık. O evin sahibi filan oradaydı. Ve hemen kahve ikramı için evin gelinine ev sahibesi talimat verdi, kızımız da kahveyi getirirken düşürdü ve eli kesildi. Ben de Recep beye dedim ki, recep hemen al hastaneye götür. O zaman da o yeni hastanelerden biriydi, götürdü, dikiş filan atıldı. Neyi diyeceğim, söyleyeceğim şey şu. Bu insanlar bizim insanımız. Ben onlar Kürt müdür, Zaza mıdır, böyle bir şey bilmiyorum. Çat kapı yaptım.

Ve bizim bu anlayışı yaygınlaştırmamız lazım. Durmayacağız, çat kapı yapacağız. Parası pulu olanlara gidelim de, diğerleri kenarda bırakalım yok. Biz öbürlerine gidelim. Öbürlerini öteleyelim mi, hayır. Ancak buradaki samimiyet orada yok. Onun için de biz kuradan çıkar gibi çat kapı yapalım gidelim. Bu bambaşka bir heyecan, zevk. Bunu yapalım.


Ve bizi yanlış bilene doğrusunu da anlatalım. Toplumun hiçbir kesimini ihmal etmeyeceğiz. Gençlere ve kadınlara özel önem vereceğiz. Ben de eşime, Semiha hanıma teşekkür ediyorum. Binali beyden geri kalmayalım. Tabi tüm bakan arkadaşlarımızın eşlerine, milletvekili arkadaşlarımızın eşlerine, hanım vekillerimizin kendilerine teşekkür ediyorum.

2019 seçimlerinde Erdoğan’ı bekleyen korkunç senaryo ne?


Editor
Haber Merkezi ▪ İndigo Dergisi, 19 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. Amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. Ayrıca İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İndigo Dergisi herhangi bir çıkar grubu, ideolojik veya politik hiçbir oluşumun parçası değildir.