Fi Çi Pi üçlemesinin yazarı Azra Kohen’in Altın Pusula ödül töreninde yaptığı efsane konuşma…
Türkiye’nin en çok satan kitapları arasında olan Fi Çi Pi üçlemesinin yazarı ve son dönemde Fi dizisi ile adından sıkça söz ettiren Azra Kohen, Türkiye Halkla İlişkiler Derneği – TÜHİD tarafından düzenlenen Altın Pusula ödül törenine konuşması olarak konuk oldu. Azra Kohen, Fatoş Karahasan ile samimi, sıcak ve derin bir sohbet gerçekleştirdi.
Azra Kohen: “İnsan aslında boğazdaki bir bakteri gibi”
Biz tükettiğini üretmeyen bir organizma haline geldik. Çok genç bir organizmayız aslında. Evren saati ile kıyaslandığında sadece 11 saniyedir falan bu gezegende varız. Yani aslında boğazdaki bir bakteri gibiyiz.
“Silahlanmak yerine kitap yazdım”
Bu kitapları yazmak zorunda hissettiğim için yazdım. Eğer yazmasaydım, etrafımda süregelen çılgınlıkta silahlanmayı düşünüyordum. Silahlanmak yerine kitap yazayım dedim.
Başarının ne olduğunu bir konuşmak lazım. Bana göre en büyük başarı, vicdanın rahat bir şekilde uyuyabilmek. Kendi bulunduğu ülkede kanaat önderi olabilmiş, etrafındaki bütün yaşamı manipüle edebilmiş bir adamla başlıyorum hikayeye. Can Manay. Bir psikolog. Bir gerçek anlatıyorum aslında. Bugün finans dünyasında da televizyonda gördüğümüz kanaat önderi olarak bir yere koyduğumuz insanların aslında ne kadar deformatif olduğu gerçeği var. Zaten o kadar deformatif olmasalar, biz bu kadar deformatif bir toplumda yaşamayız.
“Başarı değil, halüsinasyon!”
En büyük örnekler ancak en tepeye çıkartılırlar ki onların yere çakılması milyonlarca insana ders olsun diye. Tarih yazılsın diye! Yani o çıkışı biz sanıyoruz ki başarı. Dediğim gibi başarı öyle bir şey değil. Halüsinasyon!
“Maalesef çok ilkel olduğumuz için hep aşk meşk peşindeyiz”
Burada oturan herkes, var olan her şey, benim farklı anne babalardan, farklı yaşam deneyimlerinden olmuş hallerim. Hepiniz bensiniz aslında, hepimiz siziz ya da. Tek bir ruh var. Aynı anda, aynı mekanda farklı deneyimde. Zaten kuantum fiziği bize bunu atom altı parçacıklarıyla, kuarkların hareketiyle bize bunu çok güzel bir şekilde anlatıyor. Bunu Aeden’de de anlatıyorum aslında. Ben aslında böyle şeyler anlatıyorum biliyor musunuz? Ama maalesef çok ilkel olduğumuz için hep aşk meşk peşindeyiz. Herkes kendi kapasitesi kadarını algılıyor hayatta.
Diğer yanında aşk tekamüldeki en büyük araç. Aşka ihtiyacımız var. Yoksa gelişmiyoruz. Tekamül yolculuğuna başlamıyoruz. Hayatınızdaki ilk aşkınızı düşünün. İlk defa kimin için çok gelişmek istediniz?
Milenyum ordusu
Ben sistematik bir şekilde ordu hazırlıyorum. Milenyum yüzde 75… 10 sene içinde yaşamı desteklemek için harekete geçecek bir kitle. Onlar benim okuyucularım zaten. Onlara adını insanlık verdiğimiz bu sistemin, eğitim adı altında hapishaneye benzeyen okullardan çıkartılıp, insanın aslında kendi olması gereken daha yüce bir formda var olmasıyla ilgili bir sistem kurmalarında küçücük bir ilham olabilirsem; bütün varoluşumun amacını gerçekleştirmiş gibi hissedeceğim.
Evrenin yapısında sürdürülebilirlik çok önemli, dünyadaki yaşantıya baktığınız zaman…Bu markalar için de geçerli. Markaların %75’i yok olduğunda milenyum gençliği önemsememiş. Gerçekten ihtiyaca cevap vermiyoruz demek ki. Önemsenmek çok önemli. Önemsenebilmek için de ihtiyaca cevap vermek lazım. İhtiyaca cevap verebilmek için de iyi olmak lazım, iyi olabilmek için de yaşamı desteklemek lazım.