Devlet Bahçeli ve Mustafa Destici nereye koşuyor?

AKP’yi yıllarca ağır bir şekilde eleştiren Devlet Bahçeli ve Mustafa Destici 16 Nisan referandumu sürecinde ne oldu da AKP lehine “U” dönüşü yapıp politik amaçlı direksiyon kırdılar?

Devlet Bahçeli ve Mustafa Destici nereye koşuyor?

Devlet Bahçeli ve Mustafa Destici nereye koşuyor?

Politika, kitleleri mobilize etmek için etkili bir araçtır. Yeri geldiğinde ‘ak’a, kara; ‘kara’ya ak dedirtir insana…

Politika ile, kitle oluşumlarının siyasal zehirlenmesini en uygun ortamda oluşturabilirsiniz…


Politika ile, Türkiye gibi bir ülkede “muktedir” olabilir ya da “siyasal bir mürted”e uğrayabilirsiniz. İşte bu noktada sizi irşad edecek birine ihtiyaç duyabilirsiniz. Çünkü siyasal bir ayrışma, ufku açık bir yalnızlıkla karşı karşıya kalmanızın imkanını mevcut hale getirebilir…

Ülke konjonktüründe, son dönem siyasetine bakıldığında Devlet Bahçeli siyasi bir yalnızlıkla karşı karşıya…

Bahçeli’nin 16 Nisan referandumu sürecindeki AKP lehine “U” dönüşü ile Bahçeli ve MHP, gerek MHP tabanının, gerekse MHP’ye ve Bahçeli’ye karşı ılımlı bir tavır besleyen solun ulusalcılarının hafızalarından silinmesine neden olmuştur.

Devlet Bahçeli’nin 15 Temmuz bahanesi ile yasal olmayan fiili süreci, anayasal tabanda hukuki zeminde yaşatma arzusu başkanlık referandumunda MHP tabanında huzursuzluğa yol açmıştır. Bahçeli bir anlamda MHP’nin siyasal stratejisini arapsaçına çevirmiştir…

Dün partiden ayrılan Tuğrul Türkeş’i eleştiren MHP yönetimi, bugün Bahçeli’nin rotasını AKP’ye dönmesi ile Türkeş’i ülkücülüğün, “norm”u haline getirmiştir…

Kişisel menfaatler

Devlet Bahçeli, AKP’nin başkanlık sürecinde, kendi kariyeri için politik bir serabın peşinde koşuyor; bunu yaparken de “ülke menfaati”, “milli menfaat” argümanlarını kullanıyor. Halkın da, buna inanmasını bekliyor. Bu süreçte uygulanan politikanın “kişisel menfaat”ten öteye geçemediği görülüyor. MHP, Devlet Bahçeli ile beraber kariyeri açısından idam sehpasına adım adım ilerliyor!


16 Nisan öncesine dikkat edildiğinde, önce “hayır” grubuyla beraber hareket ederek Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu ile mutluluk pozları veren diğer bir milliyetçi zihniyetin ürünü olan Büyük Birlik Partisi lideri Mustafa Destici de daha sonra ruhunu, gönlünü “evet”çilere teslim etti…

Bazı şeyleri görmezden gelmemek gerekir. Örnek vermek gerekirse Mustafa Destici‘den önce BBP’nin lideri olan Yalçın Topçu da AKP’yi yerden yere vurduktan sonra 7 Haziran seçimlerinden sonra AKP’nin kurduğu hükümette AKP’nin daveti üzerine Kültür ve Turizm Bakanı oldu ve daha sonra da Cumhurbaşkanı danışmanlığına getirildi…

Daha önceki yazılarımda MHP için AKP’nin “yedek kulübesi” ifadesini kullanmıştım. MHP’nin yanına Destici’nin lideri olduğu BBP’yi de koyabiliriz. Çünkü MHP ve BBP aynı yolun yolcusudur. MHP ve BBP, AKP’nin karanlık bir odada perde arkasındaki destekçisidir…

Türk siyasetinde Bahçeli ve Destici’nin liderliğini yaptıkları partiler, “sahte muhalefet” ile AKP’yi iktidarda tutan partilerdir.

BBP partisinin internet sitesinde “Neden BBP?” kısmına bakıldığında AKP için şu sözleri kullanmaktalar: “Özellikle son yıllarda bu beceriksiz, bilgisiz, basiretsiz ve dirayetsiz yöneticiler elinde Türkiye, tarihinde hiç olmadığı kadar iç ve dış talana, vurguna, soyguna, itibarsızlığa, acze maruz bırakılmış perişan bir ülke görünümünde…”

İşte, AKP için bu kadar ağır ifadeler kullanan Destici’nin partisi, bugün Bahçeli’nin MHP’si gibi AKP ile kol kola…

Bugüne bakıldığında da Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Adalet yürüyüşü” için eleştirilerde bulunuyor, AKP safında yer alıyorlar…


Ülkede bu tür parti ve yöneticileri olunca, insan da “Bahçeli ve Destici nereye koşuyor?” sorusunu sormaktan kendisini alamıyor…

Çanlar neden AKP için çalıyor?


Erdal Kişioğlu
Kişioğlu, zıt düşüncelere sahip kişilerle tartışmayı seven ve her olaya bilimsel olarak yaklaşıp, olaylara septik yaklaşmaktan kaçınmayan biridir. Olayları derinlemesine incelemeyi ve yanlışın ortaya çıkarılıp doğruya nasıl ulaşılacağı konusunda fikir üretilip bunun üzerinden felsefe yapılmasını arzulayan biridir. Etik, ahlaki ve hukuki sınırları aşmadan herkesin, her ortamda eleştirilmesi taraftarıdır. Dogmatik düşüncelerden uzak; sormayı, sorgulamayı kendisine görev edinmiş ve bunun çabası içerisindedir… Her türlü bilgi alışverişine açık; farklı görüşlerin çarpıştıkça büyüyebileceğine ve kolektif düşünsel ürünlerin ikamesinin de olabileceğine inanmakta; halk için, halk yararına olan her şeyin de yanındadır…