Futbolda transfer sezonu ve düşündürmesi gerekenler

Her yıl bu aylarda Türkiye’de futbolcu transferleri “transfer oyunu ve eğlencesi” şeklini alarak neredeyse aynı replikler perdelerini açar. Gerekçeler, amaçlar ve nedenler neredeyse bir önceki yılın aynısıdır.

Futbolda transfer sezonu ve düşündürmesi gerekenler

Transfer denilen oyuncu geçişi, büyük paralar karşılığı “dış alım” işleyişi ile gerçekleştirilir. Genelde Avrupa pazarı bitmiş ya da bitmeye yüz tutmuş futbolcuların şişirilmiş piyasaya sürülerek, pahalı bir ithalat pazarına dönüştürülen transfer sezonunun perde arkası göründüğünden çok farklı bir içeriğe sahiptir.

Ara transferler hariç her yıl gerçekleşen “büyük transfer oyunu sezonu” perdelerini araladığında ortaya çıkan seyirlik oyun farklı bir tat verse de asıl iş başkadır. Asıl işin ne olduğu ise satır başları ile şöyledir;


Örneğin vergi konusunda İspanya, Fransa gibi Avrupa ülkelerinde futbolculardan yüzde 50’lilere varan oranlarda vergi alınmaktadır. Türkiye’de ise bu oranın Süper Lig için yüzde 15, 1. Lig için yüzde 10, daha alt ligler için yüzde 5 civarındadır. Bu ülkede asgari ücretle çalışan bir kişiden yapılan vergi ve prim kesintisi olarak % 33 oranındadır. Bu Türkiye’ye özgü işgücü, sermaye, finans, ticaret sarmalındaki gerçekliğin hangi boyutlarda sürdürüldüğünü gösteresi bakımında ilginçtir.

Futbol kulüplerinin transfer için ödediği vergiler

Spor kulüplerinin “flaş transferler” için ödedikleri paralar ile ödedikleri vergi oranları arasındaki dengesizlik transfer furyasına neden olan etkenlerden elbette sadece birisidir. Bu konuda bazı para akışları ve trafiğinin gerekliliği de önemli etkenlerden birisi olsa gerektir.

Harcana paralar ile gelir durumları arasındaki dengesizliğe bakıldığında bu para trafiğinde bir sakatlık olduğu belirginleşmektedir. Sanki birileri olmayan paraları varmış gibi tedavüle sokarken, birileri de büyük miktarlarda paraları piyasaya sokması gibi kuşku verici bir durumun olasılığı kimseyi hayrete düşürmeyecek olsa gerektir.

Peki, bunca hengâmeye, göz boyamaya, harcamaya ve çığırtkanlığa rağmen söz konusu bu takımlar uluslararası düzeyde ne yapıyorlar ve neredeler? Bilindiği üzere pek bir şey yapamıyorlar ve birinci sınıf takımlar arasında yer almıyorlar.


Bu işler ve bu denli büyük harcamalar niçin yapılıyor o halde? Bu işlerin içinde başka işler var. Başka işler dediğimiz elbette birilerinin daha güçlü olmasına yönelik kirli finans oyunları tüm hızıyla devam ediyor.

Denetim derseniz? Bilindiği üzere Türkiye’de denetim iktidara ve işleyen sisteme muhalif olanlara karşı vardır.

Bu konuda TFF ve “Kulüpler Birliği” adındaki kurum hiç olmadığı kadar büyük bir uyum içinde futbolun pazarlaması ve siyasi iktidarın futbola müdahalesinin koordinasyonunu yürütüyorlar.

Son olarak bu konularda taraftarlar ne diyor?

Takımının hangi oyuncuyu aldığı ile ilgilenen taraftar kulübünün sürdürülebilir bir yatırım peşinde olmaması ile ilgili olmadığı gibi; kendisinin de nasıl söğüşlendiğinin ve değersiz kılındığının farkında ve derdinde olmadığı bir gerçektir. Müşteri kimliği iyice pekiştirilmiş, futbol tüketicisi haline dönüştürülmüş taraftarın bir şeyler demesi için öncelikle eleştirel bir şeyler düşünüyor veya görüyor olması gerekir.

Sporun ve özellikle futbolun uluslararası finans tekelleri, bu anlamda halkları uyutmaya ve edilgen bir futbol güruhu oluşturmayı başarmış olmaya devam ediyor olduğunu söylememiz gerekiyor.


Endüstriyel spor ve futbol elbette tercihimiz değildir. Ancak futbolu uluslararası boyutlarda sürdürebilmeyi kabul etsek dahi böylesi bir futbol pazarı olmayı reddetmek zorundayız. Çünkü bu bilinenin dışında akılcı, insani ve teknik olarak pek ala mümkündür. Bunun için kendi toplumsal ve kültürel öz kaynaklarımıza yönelik yatırımlar, bilimsel ve evrensel ölçülerde organizasyon, yönetim ve eğitim planlamaları ve çok daha önemlisi genelde sporu ve özelde futbolu toplumun her kesiminin eğlence, üretkenlik ve sağlıklı yaşam uğraşısı olarak genelleştirmek asıl çözüm olsa gerektir.

Spor Toto Süper Lig’de yeni sezon ne zaman başlıyor?