Yeraltı Sineması; Namı diğer Film-Noir (Kara Film) türü atmosferik olarak insanı kendi dünyasına hipnotize eden sinema içinde başka bir sinema. Karamsar ve distopik unsurların öne çıktığı karanlığı şekillendiren estetik bir dünya.
Yeraltı Sineması
Yeraltı kültürünün sinemadaki serüveni Dedektif filmleriyle başlayıp, 2. Dünya Savaşı etkisi sonrasında paranoya, şüphe ve güvensizlik unsurlarının da eklenmesiyle başka bir dönüşüm geçirmiştir. Çıkışsızlık veren hissiyle karakterlerin arayış süreci de başlar. Bu arayış neticesinde karakterin başına gelenler; ya hayali bir ipucu ya bir sanrısal bir görüntü, ya somut bir iz, ya da karakterin hayatına içkinleşmiş bir anlamdır. Bu fikirlerin iskeletiyle yaşanılan mekanın yapısını da etkiler.
Tüm bunların başka bir sanat alanı olan edebiyattan bulaştığı yadsınamaz. Dostoyevski’nin yazdığı “Yeraltından Notlar” gibi kitapları ile F. Kafka’nın eserlerindeki boğucu ve kasvetli atmosferin, sinemaya da bulaşması çok şaşırtıcı olmamıştır. Keza sinemadaki görüntü diliyle edebiyatın yarattığı bu karakterlerin insan ruhuna işleyen kimyası birbirine uyuyordu. Bu durum sinemaya kuşkusuz büyük şeyler katmıştır.
Orson Welles’in Kafka eseri olan “Dava” uyarlaması, bu türe yakıştırılan en önemli yapıtlardan biridir.
Welles’in asıl başyapıtı olan “Yurttaş Kane” filmi ise taşıdığı gizemle, senaryonun matematiği ile, alan derinliğindeki olağanüstü kadrajla ve kurguya getirdiği şaşırtıcı yenilik ile sinemaya devrimsel bir anlayış katmıştır. “Touch of Evil” ise yine onun bu sefer polisiye türü ile yine yeraltı havasını hissettirerek kurduğu bir başka yapıtıdır.
F. F. Coppola, “Baba” filmleriyle mafyanın yeraltısına dokundursa da yeraltı filmi değildir. Çünkü psikolojik bir yapısından ziyade siyasi-estetik bir yapısı vardır bu filmin. Fakat “Kıyamet” filmiyle Coppola, savaşın yeraltı dünyasını ortaya koyarken aynı zamanda insanın bilinçaltındaki süreçleri okumasıyla sıcaklığı yavaşça artan bir cehennemi hissettirmeyi başarmıştır. “Kıyamet”; savaş filmleri arasında bir insanın yaşadığı savaş psikolojisinin en karanlık bölgelerine inerek yeraltı furyasına damgasını vurmuş bir başyapıttır.
Yeraltı Sinemasında gerilim filmi örnekleri
Yine bu türün korku ve gerilim filmlerindeki örneklerden ise Alan Parker’ın “Şeytan Çıkmazı” ile Adrian Lyne’in “Dehşetin Nefesi” örnek gösterilebilinir.
Polanski’nin “Çin Mahallesi” filmi mafya türünden olmasına rağmen içinde barındırdığı psikolojik durumuyla yine yeraltı sinemasına eklemlenebilecek filmlerden.
Üzerinden sayfalar ve kitaplar dolusu şeyler yazılabilecek bir diğer başyapıtlar dizisine; David Fincher’ın “Yedi”,”Oyun” ve “Dövüş Kulübü”, Ridley Scott’ın “Blade Runner”ı, Darren Aronofsky’nin “Pi”,”Bir rüya için ağıt” ve “Siyah Kuğu”, Terry Gilliam’ın “12 Maymun” ve “Brazil”‘i, Alex Proyas’ın “Karanlık Şehir” ve “The Crow”‘u, Stanley Kubrick’in “Otomatik Portakal”ı, S. Spielberg’in “Azınlık Raporu”, Christopher Nolan’ın “Akıl Defteri”, Bryan Singer’ın “Olağan Şüpheliler”’i örnek olarak gösterilebilinir.
Son olarak başladığımız noktaya dönersek yeniden Orson Welles ile bitirebilirim. Ama bu sefer sadece yardımcı rolde oynadığı bir başyapıta örnek gösterirsek ; “Üçüncü Adam” filmi hiç de yabana atılacak bir örnek sayılmaz.
Yeraltı filmleri, filmlerin bilinçaltıdır. Sinemayı kökünden besleyen yapısıyla derinlikli bir etki bırakır. Bu etki, film sonrasında insan ruhunun üzerinde de derinlikli etki yaparak defalarca izlenilmesini teşvik eder.Böyle filmlerin atmosferi kasvetlidir.Dikkat edin, havanız dağılmasın!