Bu ülkede sol adına da sağ adına da yapılan temel yanlış “Türkiye Genetiğine” uygun bir formasyon üzerine inşa edemedikleri siyasi, politik ve ideolojik yapılanmalarıdır. Dolayısıyla pratikleri de sorunlu, yetersiz ve/veya kaotik sonuçlara/durumlara yol açmış veya açmaktadır.
Bilinmelidir ki; Kurtuluş savaşı, Cumhuriyet ve Atatürk gerçekliğine ve varlığına dayandırılmayan, ilişkilendirmeyen, temellendirilmeyen ya da en azından bunların tümden reddiyesine dayanan:
1. Sol ve sosyalist düşünce, anlayış ve mücadeleler, ayağı yere basmayan sınıf düşüncesi, anlayışı ve mücadelesi olmaya mahkumdurlar. Bunca zamandır sol adına yaşanan sonuçsuzluğun nedenselliği tarihsel diyalektiğin gereğini yok sayarak “yeniden başlama” fantezisi olsa gerektir. Sadece Marx veya Lenin yetmiyor, yetmez de.
2. Keza sağ, millici, milliyetçi, liberal, demokrat vb. düşünce, anlayış ve mücadele yapılanmalar ise; Yine benzer şekilde Kurtuluş savaşı, Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlığı temelinden hareket ettiği ve/veya bunun reddiyesi üzerinden davrandığı sürece varacağı ve vardığı nokta gericilik, işbirlikçilik, acımasızlık, bölücülük, talancılık olmak durumda kalmış ve bundan sonra da kalmaya devam edecektir.
Temel belirleyenin emek-sermaye olması, sömürü düzeni, sınıflı toplum yapısı ve bunun dayattığı sorunlar olması başka, çözümün genel toplumsal yapı ve tarihsel-kültürel varlığa ilişkin uygun ve gelişimin biyolojik doğasına uygun olarak yapılandırılması başka bir şeydir.
Yani doku uyumu önemlidir. Dokunun uyumu ise organizmanızın kabulü ile ilgili bir şeydir. Dokuyu organizmanın bütünü yerine koymak ise büyük bir hata, tarihsel ve biylojik/sosyolojik bir yanılgıdır.
Bu ulus ülkenin organizmasını oluşturan genler Kurtuluş savaşı, Cumhuriyet ve Atatürk’tür.
Türkiye ise bu genlerin kodlanmasından oluşmuş organizmadır. Buna uygun olmayan dokular tutmaz. Tuttuğunu sanırsınız ama tutmaz. Genlerinizi ve genetik kodlarınıza uygun yaşamayı seçmeden canlılığınızı kuramaz ve sürdüremezsiniz. 1919’lardan başlayan süreç bu toprakların genetik özellikleridir.
Osmanlı mevzusu ise elbette önemlidir. Ama Osmanlı bir ulus, bir toplum ve Misakı Milli ile sınırları belirlenmiş bir devlet değildir. İmparatorluktur. Yani gen artık o gen değildir. Organizma değişmiştir. O gen kalmamış ve hayatiliğini tamamen yitirmiştir. Kurtuluş savaşı, Cumhuriyet ve Atatürk genetiğini ve o genetiğin organizmasını tıpkı Osmanlı süreci sonunda olduğu gibi değiştirmek ve yeniden kurmak mümkün olursa evet ama unutmamak gerekir bir toplumda veya bir halkın öyle her yüzyılda bir genetik yapısına bağlı organizma değişikliği dünya insanlık yaşamı tarihinde yoktur. O sadece sizin elinizde olan ve olacak bir şey değildir. Değişkenlileri kontrol edilemez kadar çok ve güçlüdür.
Biyoloji sosyoloji için çok önemli veriler ile dolu bir bilimdir. Yeter ki; Biyolojiyi toplum bilim adına doğru okuyabilelim.