Yeni bir devlet de kurarsınız ağam!

Birileri yine çıkmış, ‘yeni bir devlet kurmak’tan bahsetmiş. Adam da haksız sayılmaz tabi! Kıbrıs’ın Karadeniz’de; 12 Eylül’ün Haziran’da yapıldığını söyleyen bir toplumda yeni bir devlet de kurarsınız, uyuyan bir halk da oluşturursunuz!

Yeni bir devlet de kurarsınız ağam!

Yeni bir devlet de kurarsınız ağam!

Dalkavuklardan biri çıkmış, yine aklına eseni söylemiş! Bu cinsin türünden Türkiye’de bol bulunur. Bunlar için yer ve zamanın önemi yoktur. Dalkavukluk, yalakalık için yapmayacakları şey de yoktur!

Koltuk sevdasının getirdiği nokta budur dersek yanlış olmaz herhalde! Bu dalkavuk ne demiş; “Yeni bir devlet kuruluyor”


İnsan, Süleyman Demirel’i bu sözden sonra arıyor… Demirel türban konusu açıldığında “İsteyen Arabistan’a gidebilir” demişti. Söylediğinde çok tartışılmıştı…

Demirel’in bu sözünün haklılığı tartışılır ama bu adamın söylediğine ne demeli? Bu sözden sonra biraz konuşmak gerekmez mi? ‘Git bilmem nereden toprak alabiliyorsan, kur o orada istediğin devleti’ demek doğru değil mi?

100 yıl öncesine bak!

Hala bunların bir önder arama derdi var! Dön 100 yıl öncesine bak! Var orada bir önder zaten! Siz nasıl bir devlet kurmaktan ya da bir önderden bahsediyorsunuz?!

Bu millet kanıyor; yaptığımız her şeyi de yiyor; ‘e medyada yalakamız da bol’ düşüncesiyle ‘onları da, bu milleti kandırmak için kullanırız’ diye düşünüyorsanız haklısınız. Öyle dalkavuk, yalaka gazeteci de bol, size kanacak insan da bol!

“Uzaya köprü yapıyoruz, ama bizi engelliyorlar!” şakasına dahi inanan bir toplum varsa karşınızda bu topluma istediğinizi yedirebilirsiniz!


Kıbrıs’ın Karadeniz’de olduğunu ya da “12 Eylül darbesi”nin Haziran’da yapıldığını söyleyen bir toplumda her şeyi yapabilirsiniz!

Bir zaman kahraman ilan edilen bir savcının, iktidarın yalakası sözde bir yazar tarafından “Bu savcının ileride heykeli dikilecek!” sözü varken ve hatta bu savcıya devleti yönetenler tarafından zırhlı lüks araç tahsis edilirken, bu millet de bunu yerken, siz devlet de kurarsınız, devletçik de ağam…

Şimdi biri çıkar der ki, “Ulan sen halka ne demek istiyorsun, halkı mı aşağılıyorsun?!” Yok kardeşim, halkı aşağılamıyorum! Ama, ben siyasetçi de değilim, halktan oy almak için de “cici çocuk” rolüne de bürünemem!

O zaman ne demek istiyorum?

Üstad Yılmaz Özdil, bir televizyon konuşmasında şöyle demişti: “Dünyaya Satürn çarpsa, bu milletin yarısının haberi olmaz”. Durum aynen öyle! Bu millet ne zaman bir deryadan uyanır bilinmez ama söylenecek de çok şey olduğu kesin!

İktidar milletle alay edercesine “Kürt sorununu biz çözeceğiz”, Habur faciası sonrası “Ülkede güzel şeyler oluyor” söylemi, Abdullah Öcalan’ın Kazlıçeşme mitinglerinde posterlerinin sallanması üzerine “Demokrasi, ifade özgürlüğü gelişiyor” söylemi, Diyarbakır’da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne meydan okuyan Şivan Perver ile PKK mensubu birine ağıt şarkısını söylerken, sizi alkışlayan da bir toplum varken açıkçası siz böyle bir kesimle devlet de kurarsınız, yeni bir “uyuyan millet” de oluşturursunuz! Sonra… Siz de uyuyan kardeşlerim, iktidar gibi ileride “kandırılmışız” deyip karşımıza geçersiniz!..


Böyle uyuyan bir toplum varken de; siz, ağam her şeyi yapasınız!..

Ayhan Oğan: ‘Yeni bir devlet kuruyoruz, kurucusu Erdoğan!’


Erdal Kişioğlu
Kişioğlu, zıt düşüncelere sahip kişilerle tartışmayı seven ve her olaya bilimsel olarak yaklaşıp, olaylara septik yaklaşmaktan kaçınmayan biridir. Olayları derinlemesine incelemeyi ve yanlışın ortaya çıkarılıp doğruya nasıl ulaşılacağı konusunda fikir üretilip bunun üzerinden felsefe yapılmasını arzulayan biridir. Etik, ahlaki ve hukuki sınırları aşmadan herkesin, her ortamda eleştirilmesi taraftarıdır. Dogmatik düşüncelerden uzak; sormayı, sorgulamayı kendisine görev edinmiş ve bunun çabası içerisindedir… Her türlü bilgi alışverişine açık; farklı görüşlerin çarpıştıkça büyüyebileceğine ve kolektif düşünsel ürünlerin ikamesinin de olabileceğine inanmakta; halk için, halk yararına olan her şeyin de yanındadır…