Gamma linolenik asit denilen yağ asidi açısından zengin bir içeriğe sahip olan Hodan yağı bebekler için hangi durumlarda, nasıl kullanılır?
Bebekler için Hodan yağı hangi durumlarda kullanılır?
Hodan yağının haricen uygulanması ile ilgili en güçlü kanıtlardan bir tanesi, “cradle cap” (beşik şapkası) da denen ve genelde bebeklerde görülen infantil sebore dermatit hastalığına ciddi şekilde yakalanmış bebeklerin kırk sekizi üzerinde yapılmış klinik çalışmalarda görülmüş.
Bu rahatsızlık kafa derisinde, göz kapaklarında, yüzde, koltuk altında, kasıklarda ve göğüste oluşan pulcuklar ve kabuklar ile bilinir. Bu hastalıktan muzdarip bebekler günde iki kere hodan yağı ile tedavi edilirler ve rahatsızlık iki hafta içerisinde geçer.
Bu tedavide sadece hodan yağının uygulandığı bölgelerde değil uygulanmadığı diğer bölgelerde de pozitif gelişmeler görülür.
Bu sonuç hodan yağının deriden etkili bir biçimde absorbe edildiğini ve vücudun diğer kısımlarında da Prostaglandin 1’in biyosentezi için gerekli gama- linolenik kaynağı olarak kullanıldığını gösteriyor.
Bilim yazarlarının hipotezlerine göre bazı yeni doğanlarda D6D enzim sistemi yeteri kadar gelişmemiş olmaktadır ve bu nedenle yeteri kadar gama- linolenik asidi üretemez. Bu sebeple bebekte “beşik şapkası” (cradle cap) rahatsızlığının ortaya çıkmasını tetikler.
Hodan yağı tedavisi en azından bebeğin enzim sistemi toparlanana kadar GLA’yı dışarıdan almasına yardımcı olmakta ve böylece hastalık semptomlarından kurtulmasını sağlıyor.
Eğer bu tedaviye devam edilmezse bir hafta içinde belirtilerin tekrar ortaya çıkması yüksek. Ancak bebek yedi aylık olana kadar bu tedaviye devam edilirse hastalık kendini tekrarlamıyor.
Hodan yağının biyokimyasal özellikleri neler?
Vücudumuz doğal olarak gamma – linolenik asit üretebilme kapasitesine sahiptir. Ancak bunu yapabilmesi için başlangıç maddesi olarak linolenik asite (LA) ihtiyacı var. Bu temel bir yağ asidi olup vücudumuz bu yağ asidini üretemez.
Bu nedenle bu yağ asidini günlük beslenmelerimiz ile beraber dışarıdan almak zorundayız. Neyseki günlük beslenmelerimizde bu yağ asidinden bol miktarda almaktayız zira hemen her yenilebilinir bitkisel yağda bu yağ asidi bulunuyor.
Linoleik asit mideye girdiğinde Delta -6- Desaturase (D6D) denilen ve LA’yı GLA’ya çeviren bir enzim ile etkileşime geçer. Böylece günlük ihtiyacımız olan GLA’yı edinmiş oluruz.
Burada D6D’nin önemi büyüktür zira bu enzim olmadan ne kadar linoleik asit alırsak alalım, yeterli GLA’ya sahip olamayız. GLA daha sonra biyokimyasal bazı adımlar neticesinde prostaglandin 1 denilen (PG1) ve çok önemli olan bir bileşime dönüştürülür.
İşte prostaglandin 1, sağlıklı bir cilde sahip olabilmek için temel moleküldür. PG1 deriyi yaralanmalardan ve hasarlardan korur, su kaybını telafi etmede etkilidir ve deride oluşabilecek enflamasyonlara karşı direnç sağlar.
D6D enzimi sık sık tembel enzim olarak anılır. Böyle denmesinin sebebi bu enzimin işini çok yavaş yapması hatta bazı koşullar altında bozulması. Egzama, atopic dermatitis, ve sedef hastalığı gibi deri rahatsızlıklarına sahip olan insanlarda linoleik asidin fazlalığı ile aynı anda gamma –linoleik asidin azlığı görülür. Bu durum D6D enziminin faaliyetlerindeki azalmanın çok güçlü bir belirtisi olarak görülüyor.
Sonuç olarak böyle bireylerde PG1 sentezinin azalmasından kaynaklı kuru cilt ve transepidermal su kaybı görülebilir. İşte tam bu noktada hodan yağının gamma – linoleik asit bakımından zengin içeriği ortaya çıkar.
Hem besin olarak alındığında hem de haricen deriye uygulandığında, çalışmayan ya da bozulmuş D6D enzimine ihtiyaç duymadan vücuda doğrudan GLA sağlar. Bu nedenle normal seviyelerde PG1 üretilmesine yardımcı olur. (Kaynak: Shikai: Borage – A Little Known Secret for Maintaining Healthy Skin)