Bolu İl Milli Eğitim Müdürlüğü “okul öncesi eğitim” adını verdikleri programla henüz 48 aylık olan bebeklere Kuran, Arapça ve dini eğitim vereceklerini duyurdu.
Bolu İl Milli Eğitim Müdürlüğü, bu icraatın öncesinde Bolu Müftülüğü ile koordineli bir şekilde anaokullarında ve ilköğretim okulları müfredatına müdahale edip “değerler eğitimi” adı altında bir ders eklenip imamların okullarda dini eğitim vermesini amaçlamışlardı. Veliler ve EğitimSen Bolu Şubesi ise, Talim Terbiye Kurulu yönetmeliklerine aykırı olan bu uygulamanın iptali ile ilgili mücadele başlatmış ve neticede Bolu İl Milli Eğitim Müdürlüğü geri adım atmış bu uygulama iptal edilmişti.
Şimdi veliler ve Eğitim Sen Bolu Şubesi “48 aylık bebelere dini eğitim” verilmesine karşılık bir araya geldi.
Medya 14’ün haberine göre; basın açıklaması ile konu hakkında kamuoyu ile paylaşımda bulunan Eğitim-Sen Şube Başkanı Zehra Kulalı Gezici çağdaş, laik, demokrat, Atatürkçü bütün çevrelere çağrıda bulunarak mücadeleye destek olunmasını istedi.
Bolu Eğitim Sen Şube Başkanı Zehra Kulalı Gezici’nin basın açıklamasında şunlara dikkat çekti:
“Hepimizin takip ettiği gibi Bolu Valiliği, Bolu İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Bolu İl Müftülüğünün imzaladığı protokol gereği, Anaokulu ve İlköğretim Okullarında ‘Değerler Eğitimi’ adı altında bir ders türetilip Milli Eğitim Bakanlığına paralel bir müfredat uygulamasına gidildiğini ‘Eğitim de Akıl Almaz Uygulama’ olarak duyurmuştuk. Devamında protokolün taraflarıyla, EğitimSen Genel Merkez Yöneticilerinin de katılımıyla bir görüşme gerçekleştirmiştik. Ve protokolün İlköğretim bölümüyle ilgili talebimiz karşılanmıştı. 11 Ekim’de yaptığımız açıklamayla bu gelişmeyi olumlu bulduğumuzu ancak Anaokulları için de uygulamanın mümkün olmadığını, kabul etmeyeceğimizi ve takipçisi olacağımızı belirtmiştik.
13 Ekim’de İl Milli Eğitim Müdürlüğü bir açıklama yapma ihtiyacı duyarak, ilkokullarda, ders dışı ve velilerin talebi üzerine gruplar oluşturulacağını ve Anaokullarında ise 3 yıldır uygulamanın devam ettiğini ve olumlu ‘sonuç’lar alındığını belirterek, Anaokullarında uygulamanın protokol çerçevesinde devam edileceğini duyurdu. Yani; 48 Aylık çocuklara Kur-an eğitimi vereceklerini beyan etti.
Veliye bu konuda tercihi sorulsa dahi…
Yaklaşık iki hafta bu protokolün fiili olarak uygulamasını takip ettik. En başta protokole itiraz gerekçelerimizden bir tanesi; veliye tercihi sorulsa dahi şu konjonktürde veli gerçekten tercihini değil; çocuğunun baskı görmesi, ötekileştirilmesi gibi kaygılarla uygulamayı reddedemeyeceğiydi. Çünkü uygulama başlar başlamaz veli ve öğretmenler bizlere bu kaygılarını iletmişlerdi.
Uygulama okul ders saati içinde yapıldığında; Bolu İl merkezinde bütün okullarda sadece 20- 25 velimiz ‘istemiyorum’ derken, uygulama ders saatleri dışına alındığında, merkezde hiçbir okulumuzda, nerdeyse hiç talep olmadığını ve ‘Değerler Eğitimi’ adı altında kursların açılamadığını gördük. Eğitim Sen olarak biz bu sonucu zaten öngörmüştük. Üyemiz olsun olmasın bütün meslektaşlarımızın ve velilerimizin uygulamanın öncesinde kaygılarının, iptal sonrasında da teşekkürlerinin tanığıyız.
Buradan yetkililere soruyoruz; bu sonuç sizlere ne ifade ediyor? Velilerimizin kararını bu denli değiştiren şey nedir? Yaratığınız baskının farkında mısınız? Velilerimizin okullarda sadece akademik eğitim talep ettiklerinin farkında mısınız?”
Bolu Valiliği ve Milli Eğitim Müdürlüğüne sorular
Eğitim-Sen Şube Başkanı Zehra Kulalı Gezici, Bolu Valiliği ve Bolu İl Milli Eğitim Müdürlüğüne şu soruları yöneltti:
1- MEB, Okulöncesi Öğretim Programında açıkça ‘değerler eğitimi ayrı bir alan olarak ele alınmamış, ancak kazanım ve göstergelerde bütüncül bir şekilde vurgulanmıştır.’ ‘kazanımlar konu ve tema merkezli olamayacak sarmal bir şekilde ele alınacak’ diye belirtilmişken neye dayanarak konu bile değil! yıl boyu verilecek ‘Değerler eğitimi’ diye ders türetebildiniz, bu açıkça mevzuata, okulöncesi eğitimin temel mantığına aykırı bir protokol değil midir?
2- Okul öncesi eğitiminde, eğitimcinin nitelikleri net tanımlanmışken, ‘Kur-an kursu öğreticisi’ sıfatı nasıl bir formasyon içermektedir. MEB Okulöncesi çocukları gelişimsel özelliklerine göre üçe ayırmış, kazanım ve göstergeleri bu ayrıma göre net bir şekilde ayrı ayrı tanımlamışken bu uygulamanın içeriği üç guruba aynı şekilde nasıl uygulanabiliyor? Bu açıkça çocuk gelişimi ile ilgili hiçbir bilgi ve formasyonu olmayan, çocuklarımızı, çocuk eğitimi konusunda son derece ehliyetsiz kişilere teslim ettiğinizin açık göstergesi değil midir?
3- Okulöncesi eğitiminde dil gelişimi, yaratıcılığın geliştirilmesi temel amaçlardan belirlenip, ‘Telaffuzu zor kelimeler ve çocukların bunları ezbere zorlanması her iki gelişim alanını olumsuz etkiler’ bilgisine rağmen, çocuklara yılsonu gösterisi için sayısız sure ezberlettirilmesi açıkça okulöncesi eğitimin temel amaçlarına aykırı değil midir?
“Odasında yalnız kalamıyor; altını ıslatmaya başladı”
4- Gelişim dönemi olarak somut işlem dönemi olarak tanımlanan bu çocuklara verilen soyut kavramlar; bilimsel bilgi ve bilimsel eğitimin açıkça reddi değil midir? 48 aylık çocuklarımıza yapılan bu uygulamayı en basit tabirle ihmal olarak değerlendiremez miyiz?
Velilerin bize ilettiği şikayetlerden sadece bir tanesi: Odasında yalnız kalamıyor, altını ıslatmaya başladı gibi yakınmalar ve korkular; ‘bu dönemde soyut kavramları (Cennet, cehennem, melek, cin) anlamlandıramayan çocuk yetersizlik duygusu yaşar. Çocuklarda olumsuz benlik gelişmesine neden olur ve bu durum onu korku ve kaygıya sevk eder’ diye tanımlanan bilimsel bilgiyi içerir mi?
Uygulama konusunda Okulöncesi öğretmenlerimizin eleştirileri ve önerileri doğrultusunda ‘okul müdürlerinin baskı altındayız, müdahale edemiyoruz ifadeleri doru mudur? Doğru ise kimler baskı yapmaktadır?
5- Kaynak aktarılamayan, fiziksel olarak yetersiz bırakılan okullarımızda isteyen ya da istemeyen öğrencilere yer olmadığını görüyoruz. Bu uygulama sonucu, okulun eklentilerinde kontrolsüz bir şekilde dolaşan çocuklarımız güvendeler mi?
6- Geçtiğimiz hafta İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından yapılan Zümre başkanları toplantısında tüm zümreler için 1.Gündem maddesinde; ‘Eğitim ve Öğretim Birliğinin Sağlanması’ amacını ortaya koyan müdürlüğümüz, Anaokullarında bu protokolle bu birliği kendisi bozmuyor mu?
Bu protokol sayesinde, çocukların ben-(biz) neden buradayım, arkadaşlarım neden orada sorusunu cevaplayamıyorum! anlatamıyorum! çok küçükler, çok üzücü diyen veli ve öğretmenlerimize nasıl cevap vereceğiz? Çocuklarımız açısından travma yaratan bu durumu, çocuklara arkadaş olduklarını nasıl anlatacağız? Çocuk nihayetinde yaşadığını öğrenir.
7- Çocuklarımıza okulöncesi öğretmenlerimizden daha iyi kim ne öğretebilir, Öğretmenin yeri sınıfıdır, öğrencilerinin yanıdır. Her fırsatta öğretmenlerimizi sınıflarından çıkarmaya çalışılan bu uygulamaların, Öğretmenlik meslek itibarını ve onurunu zedelediğinizi düşünüyor musunuz ?
8- İlimizde 1243 camiye karşılık 240 Okul bulunurken, Türkiye genelinde Cami sayısı bakımından 25. sırada; Okul sayısı bakımından 65 sırada iken; hala okullarımızda akademik eğitimi sekteye uğratacak protokollere imza atmanız, okullarımızı başka kurumlara aracı kılmanızın gerekçesi nedir?