Literatürde ‘cumhuriyet’ kavramı yöneticilerin irsi olarak değil de belirli kitlelerin seçimiyle iş başına gelmesini ifade eder. Yani monarşi, oligarşi gibi kavramların tersi olarak ortaya çıkmıştır ve anayasa hukuku bakımından da yönetim biçiminin cumhuriyet olması o ülkeyi tek başına demokratik yapmamaktadır.
Buraya kadarki kısım işin teorisi ve şayet biz bu kavramları da matematiksel bir şekilde değerlendirirsek kutladığımız ‘Cumhuriyet Bayramı’na kattığımız bütün anlamların boşa olduğu gibi anlamsız bir sonuç ortaya çıkar.
Gelelim Türkiye Cumhuriyeti açısından “cumhuriyetin” anlamına. Her ne kadar akademik olarak yukarıda bahsettiğimiz gibi bir senaryo bulunsa da bizim açımızdan bu senaryoda birtakım rötuşlar yapılmalıdır, ki cumhuriyetin gerçek tanımı yapabilelim.
Cumhuriyet fazilettir, devrimdir, özgürlüktür. Aldanmamak ve aldatmamaktır.
Eşitliktir, bağımsızlıktır, etek öpmemektir. Barış içinde geleceğe güven duymaktır ve hepsinden öte; hem kendi korkaklığımıza hem karşımızdakinin zulmüne bir başkaldırıdır.
Yenmektir sinmiş korkaklığımızı. Makus talihimizin parçalanıp tersine çevrilmesidir cumhuriyet. Literatürdeki anlamıyla açıklayıp işin içinden çıkabileceğiniz kadar boş değildir içi, işçinin alın teriyle, aydının kalemiyle, köylünün yemenisiyle doludur.
Kazanılması gereken bir ‘cumhuriyet’ vardır
Lakin anlamsızlaştırılmıştır, belki de yazılanların hamasi söylemler olduğunu düşündürtecek kadar. Konuşmadıkça, söylemedikçe, haykırmadıkça yok olmaya yüz tutmuştur cumhuriyet. Özeleştiri yapması gereken çok kesim, eleştirilmesi gereken bürokrat orduları vardır. Daima ileri felsefesi kokuşmuş çöplüklerin en derinliklerindedir, onu oradan çıkaracak haykırış ise uzakta, çok uzaktadır. Çıkartacak olanlar ise önce bağnazları değil kendisinden görünüp aslında asıl düşmanı olan “amaan canım’cıları” yenmelidir.
“N’oluyoruz arkadaş” demeyi işgüzarlık sayan, umutlu olanlara enayi gözüyle bakan aydın geçinen snopların, daha yirmisinde emeklilik hayali kuran umutsuz ve yorgun gençlerin, sanata ve bilime saldıran lümpenlerin ve dahi “aman başımıza iş gelmesin” kafasındaki amcaların/teyzelerin mağlup edilmesiyle kazanılacak bir cumhuriyet vardır. Mücadele 1919’dan beri bitmemiş, bitmeyecektir. Zira, cumhuriyet ne reklam ne reklam arasıdır. Cumhuriyet bitmeyecek özgürlük filminin ta kendisidir.
Her dediğinde haklı çıkan, ileri görüşlülüğü başka boyuta taşımış bir liderin “Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.” sözünde de haklı olacağını görmek dileğiyle doğum günümüz kutlu olsun! Nice 94 yıllara.