Boş verin belediye nikahını kıyın mutayı!

Müftü nikahı da resmileşti. Bir gün de biri çıkıp ‘boş verin belediye nikahını kıyın muta nikahı’ derse şaşırmamak gerekir…

müftü nikahı imam nikahı muta nikahı kadın

Boş verin belediye nikahını kıyın mutayı!

Nereden nereye diyebileceğim, diyebileceğimiz günler…

Kadına verilen değer gün geçtikçe azalıyor. Türk toplumunda bitip yiten kadın hakları, gücü eriyor. AKP iktidarının, toplum içinde oluşturduğu “mahalle baskısı” kadınların da yerini bir anlamda eşitliğin ötesine taşıyor. Yani kadının toplumdaki söz hakkı, erkeklere kıyasla yok oluyor.


Atatürk Türkiye’siyle bugünkü Türkiye’yi kıyasladığımızda; ülkenin geldiği noktaya baktığımızda, kadın daha az konuşur olmuştur. İktidar Meclis’e kadın milletvekili alırken; alırken diyorum, çünkü bu kadınlar halk tarafından seçilmiyor, “bir” kişi tarafından seçiliyor ve meclise alınıyor. Bu da sadece nicelikte üstünlük sağlıyor…

Çıkarılan yasalar kadını korumaktan uzak kalıyor. Sadece savcılık kararı ile kocayı “evden uzaklaştırma, yaklaştırmama” ile, “elektronik kelepçe” ile kadının korunabileceği düşünülüyor. Bu uygulamalar yeterli değil! Ülkede kadının korunması, gelişmesi için daha fazla şeyler yapmak gerekir.

Tabi burada sadece iktidarı suçlamamak gerekir. Bakıldığında bazen kadının en büyük düşmanı yine başka bir kadın olarak karşımıza çıkıyor! Özellikle muhafazakar / İslamcı yazarların açıklamaları kadını yerden yere vuruyor. Kadının dövülebileceğini ifade eden kişiler var. Hatta yakın geçmişte kadının nasıl dövülmesi gerektiğini ifade eden kitapçıklar ortaya çıktı.


Bugün sözde aydın – İslamcı yazar, “Hamile kadının dışarı çıkmaması gerekir” diyebiliyor. Kadını tamamen toplumdan soyutlamaya çalışan, ötekileştiren düşünce kalıpları toplumda kadının saygınlığının azalmasına neden oluyor. Çağdaş, medeni toplumun üzerine gelişmesi, geliştirilmesi yönünde bir toplum olmak gerekirken bugün maalesef bu tür kısır tartışmaların içerisinde kalıyoruz…

Bugün müftü nikahı, yarın muta nikahı…

Geçtiğimiz yıllarda kadın olmadığı halde; kadının duygu, düşünce dünyasını anlamadan, bilmeden ortaya atılan fikirler, çağdaş Türk kadınını da rahatsız etmiştir. Önce “üç çocuk” ile başlayan tartışma yerini “kürtaj”a bırakmıştır. Bu konuda kadının söz sahibi olması gerekirken, kadının fikri alınmadan çeşitli düşünceler oluşturulmaya çalışıldı. Kadının tartışması gereken konular, erkekler tarafından konuşulmaya çalışıldı, devam da ediliyor. Toplumda kadın geriye itilirken erkeklerin egemen olduğu bir topluma doğru yol alınıyor.

Bugün artık resmileşen bir konu daha var. O da “imam nikahı”… Bu nikahla kadının, ülke içerisindeki yeri artık Afrika’daki ülkelerle kıyaslanır olacaktır. Tecavüze uğrayan bir kadının hiç sesi çıkmadan sessiz sedasız çözümü ‘imam’lar olacaktır. Gitgide seküler yapıdan uzaklaşan bir Türkiye’de bundan sonra kadının adının okunmayacağı zamanlara doğru evrilen bir yapıya doğru ilerliyoruz.

Bu şekilde devam eden bir toplumda bir gün gelip de biri de çıkıp ‘boş verin imam nikahını, kıyın muta nikahını’ derse şaşırmayın!


Kadınların sesinin daha özgür çıktığı bir Türkiye’ye ile kavuşmak dileğiyle…

Kuran’da türban ve başörtüsü var mı? Bahriye Üçok’tan dinleyin


Erdal Kişioğlu
Kişioğlu, zıt düşüncelere sahip kişilerle tartışmayı seven ve her olaya bilimsel olarak yaklaşıp, olaylara septik yaklaşmaktan kaçınmayan biridir. Olayları derinlemesine incelemeyi ve yanlışın ortaya çıkarılıp doğruya nasıl ulaşılacağı konusunda fikir üretilip bunun üzerinden felsefe yapılmasını arzulayan biridir. Etik, ahlaki ve hukuki sınırları aşmadan herkesin, her ortamda eleştirilmesi taraftarıdır. Dogmatik düşüncelerden uzak; sormayı, sorgulamayı kendisine görev edinmiş ve bunun çabası içerisindedir… Her türlü bilgi alışverişine açık; farklı görüşlerin çarpıştıkça büyüyebileceğine ve kolektif düşünsel ürünlerin ikamesinin de olabileceğine inanmakta; halk için, halk yararına olan her şeyin de yanındadır…