Sözcü’ye sahip çıkmak bir vatan borcudur!

Yazar Milan Kundera der ki; “Soru, dekor bezini yırtıp sahnenin arkasında gizli olanı gösteren bir bıçak gibidir!”. Sözcü gazetesi de Kundera’nın dediği gibi soru soruyor; yazarlarının yazdığı yazılar ile insanları sorgulatıyor, düşündürüyor. Yani gizli olanı tüm çıplaklığı ile halka gösteriyor.

Sözcü’ye sahip çıkmak bir vatan borcudur!

Yazar Milan Kundera der ki; “Soru, dekor bezini yırtıp sahnenin arkasında gizli olanı gösteren bir bıçak gibidir!”

Mustafa Hoş da şunu söylüyor: “Omurgasız olup ayakta durabilen tek canlı türü bu yavşak gazetecilerdir…”


Mustafa Hoş bunu tabi her gazeteci için söylemiyor. Herhangi bir ülkede iktidar yalakalığı yapan gazeteciler için söylüyor…

Gerçek gazete, televizyon bugün bir elin parmağını geçmez. Bunlardan biri de Sözcü gazetesidir.

Kundera‘nın dediği gibi soru soruyor; yazarlarının yazdığı yazılar ile insanları sorgulatıyor, düşündürüyor. Yani gizli olanı tüm çıplaklığı ile halka gösteriyor…

Hoş‘un söylediği gibi de omurgasız olup ‘iktidar yavşaklığı’ yapmıyor. Tam anlamıyla gazeteciliğin ne demek olduğunu gösteriyor…

Savcı, Sözcü gazetesinin sahibi Burak Akbaya 30 yıl gibi bir ceza istiyor. Neden bunu istiyor? Güya Akbay FETÖ’cüymüş!

Burak Akbay da bu cezanın nedenini, kendisinin Atatürkçü ve Sözcü’nün bir muhalefet gazetesi olmasına bağlıyor. Haksız da sayılmaz hani!

Peki Cumhuriyet gazetesi olayında olduğu gibi savcılık, gazetenin daha çok yazarlarına yönelmişken neden Sözcü’de gazetenin sahibine yönelmiştir?

Halk önce bu soruya cevap aramalıdır! Nedeni aslında basit. Sözcü gazetesinin yazarlarına diş geçirmek de pek kolay değil hani! Soner Yalçın‘ı hatırlanacağı üzere Ergenekon’dan daha önce aldılar, şimdi de ‘bu adam aslında FETÖ’cüymüş’ diyemezler!

Emin Çölaşan ve Bekir Coşkun ise FETÖ’nün kim olduğunu, ne yapmaya çalıştığını yıllarca anlatmaya çalıştılar!


Uğur Dündar ile Yılmaz Özdil yıllardır dilinden Atatürk’ü düşürmüyor!

Saygı Öztürk‘ün çizgisi yıllardır belli…

Rahmi Turan‘ı FETÖ havuzuna atmanın mümkünü yok!

E ne yapacaklar?! O zaman tek çare, işi sadece gazete patronluğu olan sahibine yönelmek! Hani başka bir yerin patronu olsa yani bir yerde maden arasa, bir özel şirketin sahibi olsa iş kolay! Vermezsin ihale; adamın şirketine maliyeden gönderirsin şöyle işini bilen (!) birkaç adamı bindirirsin sonra abudik gubidik bir vergi borcunu olur biter! Daha önce olmadı mı sanki!

Zor da değil hani bunu yapmak!

Ama işte bu Akbay da sadece gazete patronu; böyle olunca da eli kolu bağlanıyor adamın!

Sen yıllarca FETÖ ile vals yapacaksın, sonra Atatürkçü birisini de işine gelmediği için FETÖ’cü ilan edeceksin!

Burada Mustafa Hoş’un yine güzel bir sözünü hatırlatmak da fayda var. Hoş, “Hükümet kurtla bir oldu, kuzuyu parçaladı, çobanla da ağladı” diyor. Bu sözü söylemesinin nedeni geçmiş yıllarda AKP ile FETÖ’nün kol kola olmasıydı.


Bu yüzden AKP – FETÖ ilişkisinden sonra FETÖ’cü ilan edilen Sözcü’ye sahip çıkmak her Atatürkçü için bir vatan borcudur!

Vergi artışları Türkiye’de bir ekonomik kriz işareti mi?


Erdal Kişioğlu
Kişioğlu, zıt düşüncelere sahip kişilerle tartışmayı seven ve her olaya bilimsel olarak yaklaşıp, olaylara septik yaklaşmaktan kaçınmayan biridir. Olayları derinlemesine incelemeyi ve yanlışın ortaya çıkarılıp doğruya nasıl ulaşılacağı konusunda fikir üretilip bunun üzerinden felsefe yapılmasını arzulayan biridir. Etik, ahlaki ve hukuki sınırları aşmadan herkesin, her ortamda eleştirilmesi taraftarıdır. Dogmatik düşüncelerden uzak; sormayı, sorgulamayı kendisine görev edinmiş ve bunun çabası içerisindedir… Her türlü bilgi alışverişine açık; farklı görüşlerin çarpıştıkça büyüyebileceğine ve kolektif düşünsel ürünlerin ikamesinin de olabileceğine inanmakta; halk için, halk yararına olan her şeyin de yanındadır…