Türk tarihini değiştirecek arkeolojik kazı

İstanbul’un Beşiktaş ilçesinde metro kazısında tarihi değiştirecek bir keşif yapıldı. Eski Türk ve Altay kültürüne ait 3 bin 500 yıllık kurgan tipi 35 mezar bulundu. Bu keşif ile Türklerin Anadolu’ya 1071 Malazgirt zaferinden çok daha önce geldiği tespiti yapılmış oldu.

Türk tarihini değiştirecek arkeolojik kazı

Beşiktaş’ta Barbaros Bulvarı’nın hemen yanında süren metro istasyon inşaatında çıkan buluntular İstanbul tarihini değiştirecek bilgileri gün ışığına çıkardı. Metro kazısında şu anda yaklaşık 3 bin 500 yıllık, İstanbul’un en eski mezarlığı kazılıyor. Şimdiye kadar 35 mezar tespit edildi. Kuzey Karadeniz step kültürüne yani eski Türk ve Altay kültürüne ait kurgan tipi mezarlığın ortaya çıkması bilim dünyasını da heyecanlandırdı.

Beşiktaş’taki arkeolojik kazı sonuçları Türklerin Anadolu’ya girişini 1071 Malazgirt Savaşı’na bağlayan geleneksel tarih bilgisini de sorgulama noktasına getirdi. Şu anki mevcut bulgular ışığında tarihlemenin son tunç çağı ile demir çağının başlangıcı (MÖ 1200 – 1500) olduğu düşünülüyor.


Kurgan mezarlar

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın özel izni ile İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürü Zeynep Kızıltan eşliğinde Beşiktaş’taki kazı alanına girdik. Alanda çok sayıda işçi ve arkeolog görev yapıyor. Kazı alanının ilk bakışta onlarca dairesel planlı taş yığınlarından oluştuğu görülüyor. Kızıltan, buranın İstanbul’un bilinen en eski mezarlığı olduğunu anlatıyor.

Beşiktaş Türk tarihini değiştirecek arkeolojik kazı
Beşiktaş’ta Türk tarihini değiştirecek arkeolojik kazı

Dairesel planlı taş yığınlarının Kuzey Karadeniz step yani eski Türk ve Altay kültürlerine ait ölü gömme âdeti olan ‘kurgan’ tipi mezarlar olduğu belirtiliyor. Arkeologlar bu mezarların etnik olarak kimlere ait olabileceğini bu noktada söylemelerinin zor olduğunu ifade etseler de Türklerin 10. yüzyıla kadar kurgan mezar âdetini devam ettirdikleri bilimsel kaynaklardan anlaşılıyor.

Mezar iskeletleri üzerinde antropologların çalışmaları neticesinde ortaya çıkacak analiz sonuçları bu mezarlıkta yatan en eski İstanbulluların kökenlerini tam olarak öğrenmemizi sağlayacak.

Orta Asya ve step kültürü ile ilgili bilimsel kaynaklar erken tunç (MÖ 3000) dönemlerinde görülen kurgan tipi ölü gömme âdetinin Oğuzlar, Hunlar, Göktürkler gibi önemli Türk boyları tarafından kullanıldığını gösteriyor.

Kremasyon da var

Kavimler Göçü‘nden önce tunç çağı döneminde de steplerden bir göç dalgası olduğu Balkanlar’daki kurgan mezar tiplerinden de biliniyordu. Beşiktaş’taki buluntuların da bu göç dalgasının sonucu olduğu ve o dönemdeki tatlı su kenarına yerleştikleri sanılıyor.

Bugüne kadar İstanbul’da ilk kurgan mezar Silivri’de yine İstanbul Arkeoloji Müzesi kazılarında ortaya çıkarılmıştı. Şimdi Beşiktaş’taki kurgan mezarlık ile Silivri’deki mezar arasında nasıl bir ilgi olduğu araştırılacak. Bugüne kadar 35 kurgan tipi mezar Beşiktaş’ta tespit edildi.

Bazı mezarlarda urne tipi kaplar içinde yakılmış kemikler bulundu. Kremasyon yani yakılarak gömülen kemiklerin renginden 700-800 derece sıcaklıkta yakıldıkları tahmin ediliyor. Ayrıca kurganların içine hoker pozisyonunda (ana rahmindeki duruş) gömülen yetişkinlerin de olduğu tespit edildi. Her iki gömü şeklinin de Kuzey Karadeniz step kültüründe var olduğu biliniyor.

Beşiktaş Türk tarihini değiştirecek arkeolojik kazı
Beşiktaş’ta Türk tarihini değiştirecek arkeolojik kazı

Orta Asya ölü gömme adeti

İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürü Zeynep Kızıltan: “Kurgan tipi bir mezarlık alanında çalışıyoruz. Burada iki tür gömü var: Bir, yakılarak kremasyon gömüler, bir de normal yarı hoker veya tam hoker pozisyonunda yakılmadan yapılan gömü türü var. Kremasyon gömülerimiz çok daha yüksek sayıda.

Ceset yakıldıktan sonra kalan kemikler ve küller toplanarak böyle gördüğünüz gibi belli aralıklarla gömülüyor. Daha sonra üstü taşlarla çevrilerek kapatılıyor. Kurgan tipi gömü özellikle Orta Asya step kültüründen Karadeniz’in kuzeyinden bizim Trakya bölgemize gelen bir ölü gömme geleneği.

Şu anki malzemelerimizin karşılaştırılması sonucu erken demir ya da ilk demir çağı diyebileceğimiz döneme ait. Yaklaşık MÖ 1100-1200’ler olarak düşünüyoruz. Ancak sonuçları karbon 14 analizleri ya da DNA testleri kesinleştirecektir.” (Hürriyet)

Beşiktaş Türk tarihini değiştirecek arkeolojik kazı
Beşiktaş Türk tarihini değiştirecek arkeolojik kazı

Anadolu’da da 1071’den öncesinde dayanan Türklere ait çivi yazıları bulunmuştu

Çivi yazısı olarak nitelendirilen Göktürkçe (Orhun alfabesi) hakkında araştırmalar yapan Cengiz Saltaoğlu, Anadolu’nun çeşitli bölgelerindeki 100’e yakın yazıt üzerinde yaptıkları araştırma sonuçlarını 2013 yılında paylaşmıştı.


Türk yazıtlarına yönelik merakından dolayı eski Türk dillerini öğrendiğini ve Göktürkçe ile yazılmış Türk yazıtlarını okuduğunu anlatan Cengiz Saltaoğlu, belgesel yapımcısı Servet Somuncuoğlu ile birlikte; Ankara, Ordu, Kars, Erzurum, Kastamonu, Çanakkale, Hakkari ve Denizli gibi Anadolu’nun çeşitli kentlerindeki 100’e yakın yazıtı inceledi.

“Türklerin Anadolu’ya ilk giriş tarihi 1071 değil!”

Yazıtlarda ilginç tespitlerle karşılaştıklarını belirten Saltaoğlu, “Yazıtların, Orta Asya’da yaşayan Türklerin kullandığı Türk runik (oyma) yazısıyla yazıldığını belirledik. Bu da gösteriyor ki Türklerin Anadolu’ya ilk girişleri 1071 yılı değil, Türkler en az 500 yıl önce Anadolu’da varlıklarını sürdürmüşler. Yani Türklerin Anadolu’ya 600’lü yıllarda var olduklarını belgelemiş olduk” diye konuştu.

Son yıllarda Türkiye’de Anadolu’nun çeşitli yerlerinde çok sayıda runik yazıtlar içeren kaya resmi alanları bulunduğunu anlatan Saltaoğlu, yazıtların dil özellikleri bakımından eski Türkçe dönemine ait olduğunu ve milattan sonra 6 ile 8’nci yüzyıllar arasında tarihlenebileceğini ifade etti. Yazıtların Orta Asya’daki eski Türkçe yazıtlardan daha erken dönem özelliklerini yansıttığına işaret eden Saltaoğlu, şunları söyledi:

“O dönemlerde Anadolu’nun genel egemeni konumundaki Bizans Devletinin, askeri hizmetlerde kullanmak veya bitmek bilmeyen savaşlar, salgın hastalıklar gibi yıkıcı ve tüketici çeşitli nedenlerle Anadolu’nun, özellikle de toprağı işleyecek köylü nüfusunun iyice azalmış olduğu çeşitli bölgelerini şenlendirmek gibi amaçlarla savaş ya da barış yoluyla ilişkide bulunduğu çeşitli Türk topluluklarını, Hıristiyanlığa geçirerek Anadolu’nun birçok bölgelerine yerleştirmiş olduğu bilinmektedir.

Bizans’ın 500 ile bin yılları arasında yani tam da ‘eski Türkçe dönemini’ kapsayan bir zaman dilimi içerisinde Anadolu’ya arka arkaya yaptığı Türk yerleştirmeleri, kanımca Anadolu Türk runik yazıtlarının oluşumunda başlıca tarihsel etmenlerden biri olmuştur. İşte bizim bugün Anadolu’daki çeşitli kaya resmi alanlarında gün ışığına çıkarmaya başladığımız Türk runik yazılı belgeleri, bu yerleştirilmiş Türk topluluklarından kalmış olmalıdır.”

Beşiktaş Türk tarihini değiştirecek arkeolojik kazı
Beşiktaş’ta Türk tarihini değiştirecek arkeolojik kazı

Anadolu’daki yazıtlar 500-800 yıllarından kaldı

Yazıtların genellikle kaya resmi alanlarında bulunduğuna işaret eden Saltaoğlu, iki yazıtın eski mezarlıklarda yer aldığını bildirdi. Bunların da dua ve adak yazıtları olduğunu söyleyen Saltaoğlu şunları ekledi:

“Eski Türklerde yani Asya’da kaya resimleri ve yazıtları geleneği var. Kaya resmi alanları eski Türklerde genellikle ziyaret alanları, dinsel alanlar olarak görülüyor. Burada kurban adayıp, dilek dileyip, dualarda bulunuyorlar. Bu dua ve adaklarını da kaya üzerlerine çizerek izlerini bırakıyorlar. Yazıtlarda bu geleneğin Anadolu’daki uzantılarını, örneklerini gördük. Yani Türkler 1071’den önce vardı. Dil özelliklerine bakaraz yazıtların 500-800 yılları arasından kalma olduğunu anlıyoruz.”

Yazıtlar ve bazı mezar taşlarında daha çok dua ve adaklarla ilgili bilgiler yer aldığını ifade eden Saltaoğlu, bu durumun da Türklerin Şaman dinine mensup olduklarını gösterdiğini kaydetti.

Türkler Bizans İmparatorluğu tarafından Anadolu’ya savunma amaçlı yerleştirilmiş olabilir

Yazıtların Balkanlar’da yaşayan Avar ve Bulgar Türkleri başta olmak üzere çeşitli Kıpçak ve Peçenek gibi Türk topluluklarına ait olduğunu dile getiren Saltaoğlu, Türklerin de Bizans tarafından Anadolu’ya savunma birlikleri olarak yerleştirildiklerini anladıklarını bildirdi.

Sevilen hayvanların ve çeşitli meyvelerin resimlerinin yazıtlara ve mezar taşlarına kazındığını belirlediklerini anlatan Saltaoğlu, bu özellikteki yazıtların sadece Ortaasya’da var olduğunun bilindiğini ancak bu yazıtların okunmasıyla Türklerin Anadolu’daki varlıklarının çok daha erken dönemlerde olduğunun kesin olarak kanıtlandığını belirtti.

Göktürkçe’nin yanı sıra Uygurca’yı da öğrendiğini ve bu Türk topluluğuyla ilgili kaynakları da incelediğini dile getiren Saltaoğlu, çalışmalarının bilimsel alanlarda yayınlandığını sözlerine ekledi.

Akdeniz Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Oral da Ankara Elmalı ilçesinde Orta Asya’daki Türklerin mezarlıklarına benzer mezar taşları bulduklarını söyledi. Mezarlıkta incelemelerde bulunan Oral, mezarlığa giden yolu gösteren küçük yön taşları örneklerinin sadece Orta Asya’ya özgü olduğunu belirtti.


Taşlar üzerinde Eymür boyuna ait semboller bulduklarını anlatan Oral, “Elmalı’daki köy mezarlarında 24 Oğuz boyundan biri olan Eymür Boyu’na ait sembollerin yer aldığı taşların bulunması gösteriyor ki 1071 yılından önce Türklerin izleri Antalya’da da var olmuş” diye konuştu.

İstanbul Bathonea kazılarında 1400 yıllık şaşırtan ilaç şişeleri


Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.