Bir şey ne kadar hızlı dopamini yükseltirse o kadar bağımlı oluyoruz. Sigaranın en önemli tarafı bu. Milli Piyango’dan tutun da sanal kumar bağımlılığı gibi davranış bağımlılıklarında da aynı durum var.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi AMATEM Koordinatörü ve Üsküdar Üniversitesi Bağımlılık Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, Kocaeli Ticaret Odası’nda “Bağımlıysam Ne Zararı Var” başlıklı seminerde madde kullanım bozukluğu, bağımlılık, koruyucu hizmetler adına yapılması gerekenler ve ileri tedavi yöntemlerine ilişkin önemli bilgiler verdi.
Milli piyango bağımlılık yapıyor mu?
Kişinin dopaminini artıran şeylere yöneldiğini belirten Dilbaz, “Bir şey ne kadar hızlı dopamini yükseltirse o kadar bağımlı oluyoruz. Sigaranın en önemli tarafı bu. Kumar bağımlılığı gibi davranış bağımlılıklarında da aynı durum var, beyin ödül kazandıkça dopamin salgılıyor ve mutlu oluyor. Milli Piyango o yüzden bağımlılık yapmıyor çünkü bilet aldıktan sonra çıkması için günlerce beklemek gerekiyor” dedi.
Gençlere emek vermeyi öğretmek gerekiyor
Bağımlılığın bir beyin hastalığı olduğunu belirten Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, bağımlılık ve madde kullanımında beynin yapısının bozulduğunu belirterek şöyle konuştu:
İnsanlar neden madde kullanıyor? Bu alanda çalışan biri olarak şunu söyleyebilirim: Temel sorun buradan başlıyor, hayattan hazlar almayı anlık hazlar üzerine yerleştirdiğimizde yani uzun vadeli huzur yerine anlık hazları mutlu olmanın merkezine yerleştirdiğimizde, örneğin çabuk zengin olayım, hemen karnım doysun, hiç emek vermeden dersleri geçeyim dediğimizde bağımlılık yapan maddelere yönelmek anlamına geliyor ki gençlerle ilgili koruyucu önlemlere buradan başlamak gerekiyor. Gençlere emek harcamayı, çaba göstermeyi öğretmek birşeylerle ilgilenirken haz almayı öğretmek gerekiyor.
Şimdiki çocuklar tombala ile mutlu olmaz
Eskiden yılbaşı akşamlarında tombala oynandığını, en az yarım saatle 40 dakika arasında süren oyunda tüm ev halkının mutlu olduğunu ve sosyalleştiğini anlatan Dilbaz, “Şimdi hiç bir çocuğa yılbaşı gecesinde tombala oynatamazsınız neden çünkü çok daha hızlı bir biçimde beyninde dopaminini artıracak oyunlarla beyni karşı karşıya gelmiş. Nasıl, bilgisayar karşısında bir düğmeye basıp birilerini, öldürerek güç kazandığında dopamini 100’e çıkıyorsa 40 dakika bekleyip de tombala oyunundan zevk almıyor” diye konuştu.
Ön beyin üniversite dönemlerine kadar gelişiyor
Madde bağımlılığına başlamada en öncelikli etkenin merak olduğunu, deneme yaşının ise 15-25 arası olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, “Beynin ön bölgesi üniversite dönemine kadar gelişiyor, gençlerde bu bölge henüz gelişmediği için çalışmıyor. Firen mekanizması yok, bana bir şey olmaz diye düşünüyor. Dolayısıyla bu dönemde dikkatli olmak lazım” dedi.
Gençler maddeye Nuri Alço’dan alışmıyor
Madde bağımlılığını önlemenin tek yolunun çocuğa hayır demeyi öğretmek ve sorumluluk bilincini aşılamak olduğunu belirten Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, “Çocuk arkadaşlarından çok etkileniyor. Çocuk ya da genç maddeyi öyle filmlerde olduğu gibi Nuri Alço’dan, tecavüzcü Coşkun’dan almıyor, maddeyi en yakın arkadaşı veriyor. Tehlike çok yakınında. Çocuğa o yüzden hayır demeyi öğretmek, çocuğa kendini korumayı öğretmek son derece önemli” dedi.
Çocuğunuzu çok iyi dinleyin
Madde bağımlılığının birtakım belirtilerine de dikkat çeken Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, “Çocukta durgunluk, uykusuzluk, arkadaş çevresinin değişmesi, sürekli odasına kapanma gibi davranışların madde kullanımına ilişkin ipucu olabilir. Anneler babalar çocuklarını mutlaka çok iyi dinlemeli. Sadece öğüt vermemeli. Çocuklarını çok sevmeli ve bunu göstermeli. Bazı anne babalar ben onunla arkadaş gibiyim diyor. Hayır arkadaşı değilsiniz siz onun anne ve babasınız. Çocuğun kendini bulmasına yardım edin, sorumluluklarını öğretin ve özgüvenini geliştirmesi için destekleyin” dedi.
Rehabilitasyon merkezleri konfor yerine sorumluluk vermeli
Devletin madde bağımlılığı ile mücadelede önemli görevleri olduğunu, bu konuda önemli çalışmalar yaptığını da vurgulayan Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, hazırlanan rehabilitasyon merkezlerinde lüks ve konforun yerine gençlere sorumluluk veren, kişisel ihtiyaçlarını kendilerinin karşılayacakları ortamın yaratılması gerektiğini söyledi. Yıllar önce Ankara’da açılan bir rehabilitasyon merkezinde piyanodan havuza kadar pek çok konforun sağlandığını ancak bunların hiçbir işe yaramadığını belirterek “Şartlar gerçekçi olmalı. Yurt dışında pek çok rehabilitasyon merkezi gezdim, bir köy evi düşünün, çocuklar kendi yemeklerini hazırlıyorlar. Temizliklerini yapıyorlar. Oradan kendileri sorumlu, akşam bir araya gelip sosyalleşiyorlar. Bizde de benzer bir yaklaşım hayata geçirilmelidir” diye konuştu.