Sürdürülebilirlik Serisi’nin ikinci yazısına hoş geldiniz. Bu yazıda Dünya’daki sürdürülebilirlik hamlelerini inceleyeceğiz. Birleşmiş Milletler’in ön plana koyduğu 2030 Hedefleri ve iklim değişikliği ile mücadele ile de bağlantılı sürdürülebilirlik atılımlarını anlama fırsatı bulacağız.
Bu yazıya başlamadan önce lütfen Sürdürülebilirlik Serisi’nin ilk bölümünü okuyabilirsiniz.
BM 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri
Birleşmiş Milletler tarafından 2000 senesinde kararlaştırılan Milenyum Kalkınma Hedefleri’nin öngörülen süresinin 2015 yılında resmen dolmasını takiben, Birleşmiş Milletler yeni hedefler belirleme arayışına girdi. 2015 yılında bütün BM üyesi ülkeler tarafından uzlaşılan ve açıklanan yeni 15 senelik kalkınma hedefleri ise “2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri” olarak 17 temel hedef belirlendi. Peki nedir bu hedefler? Ne kadar kapsayıcılardır? Ulaşılabilir hedefler midir? Aşağıda 17 temel hedef fazla detaya girmeden tek tek açıklanmıştır.
1- Yoksulluğa Son:
2015 itibari ile aşırı yoksulluk ile boğuşan insan sayısı Dünya çapında 826 milyon olarak açıklanmıştır. Yoksulluk, Milenyum Kalkınma Hedefleri ile 1990 seviyelerine göre yarıya azalmıştır fakat 800 milyondan fazla insanın yoksulluktan kurtarılması ilk hedeftir. Günde 1.25 US$ gelirin altında yaşam mücadelesi veren milyonlarca insanın daha iyi refah seviyelerine ulaşması olmazsa olmazdır.
2- Açlığa Son:
2014 itibariyle gezegenimizde 795 milyon insan yeterli beslenememektedir. Özellikle Afrika kıtasında her 4 kişiden 1’inin açlıkla mücadele ettiği bilinmektedir. 2030 hedefleri dahilinde açlığın her biçiminin sona erdirilmesi hedeflenmektedir. Bu hedef için ise sürdürülebilir tarım insiyatiflerinin yaygınlaştırılıp, desteklenmesi çok önemlidir.
3- Sağlıklı Bireyler:
Her yıl milyonlarca insan önlenebilir sağlık sorunları nedeniyle hayatlarını kaybetmektedir. Çocuk ve anne ölümleri, salgın hastalık ölümleri ve tıbbi bakım eksikliği sebebiyle ölümler Milenyum Kalkınma hedefleri ile çok büyük oranda azaltılmıştır. Ancak, 2030 hedefleri cesur bir şekilde bu ölümleri tamamen ortadan kaldırma taahhüdünü vermiştir. Herkese güvenli bir sağlık hizmetinin verilebilmesi, aşı/ilaç çalışmalarının arttırılması ve aşı/ilaç’a erişilebilirlik önceliklidir.
4- Nitelikli Eğitim:
Sürdürülebilir bir ekonominin temel gücü toplumdur. Toplumun temel gücü ise iyi eğitimli bireylerdir. 2030 yılına kadar bütün çocuklara ilköğretim ve ortaöğretim imkanının sağlanması öncelikli hedeftir. Bunu takiben mesleki eğitim ve yükseköğretim erişiminin de iyileştirilmesi amaçlanmaktadır. Yaş, etnik köken ve cinsiyet farkı olmaksızın herkese eşit eğitimin verilmesi hedeflenmektedir.
5- Toplumsal Cinsiyet Eşitliği:
Kadınların ve kız çocukların cinsiyetçi ayrımcılığa maruz kalması sadece bir insan hakları ihlali olmakla kalmamakta, ayrıca ekonomik kalkınmayı de baltamaktadır. Sürdürülebilir kalkınmanın başarıya ulaşması için toplumun cinsiyet ayrımcılığı olmaksızın kalkınma hedeflerine katkıda bulunabilmesi şarttır. Çalışma eşitliği, hak eşitliği ve sosyal eşitlik gibi konuların çözümlenmesi 2030 hedeflerinde yer almaktadır.
6- Temiz Su ve Sıhhi Koşullar:
Temiz suya erişim temel bir insan hakkıdır. Fakat günümüzde yüzmilyonlarca insan temiz suya erişmekte zorlanmaktadır. 1990 yılından bu yana 2.1 milyar insanın temiz suya erişim imkanları arttırılmış olsa da; özellikle iklim değişikliğinin hızlanması ile hassas bölgelerde kuraklıklığın daha da artması ve değişen iklimsel döngülerin öngörülemeyen su krizleri çıkaracağı beklenmektedir. Öngörülere göre 2050 yılına gelindiğinde her 4 insandan 1’inin su sıkıntısı yaşayacağı beklenmektedir. Ekosistemlerin korunması, altyapının geliştirilmesi, iklim değişikliği ile mücadele edilmesi ve daha iyi teknolojilere (arıtma) yatırım yapılması hedeflenmektedir.
7- Erişilebilir ve Temiz Enerji:
1. Sanayi Devrimi’nden bu yana enerji konusunda çok patavatsız davrandığımızı söylemek gayet yerinde olacaktır. Ekonominin omurgasının yarınlar yokmuşçasına sınırlı ve kirli fosit yakıtlara bağlı eski enerji sistemlerine bağlanması sürdürülebilir değildir. Yapılan yanlışların etkileri kirlilik ve iklim değişikliği olarak günümüzde gözlemlenmektedir. Yenilenebilir enerji (rüzgar, güneş, jeotermal vb.) ve diğer temiz enerji (soğuk füzyon, toryum vb.) sistemlerine yatırım yapmak ise sürdürülebilir kalkınmayı ileri taşıyacak enerji olacaktır.
8- İnsana Yakışır İş ve Ekonomik Büyüme:
Son 25 senede orta sınıfın gelişmekte olan ülkelerde neredeyse üçe katlanması, ekonomik krizlerin etkisinin atılması ve ekonomik kalkınmanın devam etmesi 2015 hedeflerini pekiştirmekteydi. 2030 hedefleri kapsamında sürdürülebilir kalkınmanın teşvik edilmesi, teknolojik yeniliklerin teşviki, daha düşük işsizlik oranları ve daha yüksek ekonomik büyüme belirlenmiştir. Amaç, 2030 yılına kadar tüm kadın ve erkeklere eşit ve insana yakışır iş ortamlarının sağlanmasıdır.
9- Sanayi, Yenilikçilik ve Altyapı:
Teknolojik gelişim, gezegen çapında iletişim, ekonomik büyüme için inovasyon ve yenilenebilir enerji bu alana girmektedir. Sürdürülebilir kalkınma için inovasyon ve teknolojinin önemi belirtilmekte ve sanayinin de aynı paralelde gelişerek/yenilenerek sürdürülebilirliği desteklemesi hedeflenmektedir. Teknolojiye erişimi olmayan milyarlarca insana internetin ve teknolojinin götürülmesi hedeflenmektedir.
10- Eşitsizliklerin Azaltılması:
En son verilere göre en zengin %1’in gezegendeki kaynakların %50’sini elinde bulundurduğu belirtilmektedir. En fakir %50 ise bu kaynakların sadece %5-7’sini elinde tutmaktadır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde son yıllarda artan gelir uçurumu trendi bulunmaktadır. Zengin ve fakir arasındaki uçurumun artması sürdürülebilirlik için kabul edilemez bir eşitsizliktir. Toplumsal barış için de hayli riskli olan gelir adaletsizliği bir an önce engellenmelidir. Bunun yanı sıra cinsiyet, ırk ve etnik köken temelli eşitsizlik de kabul edilemez olup, her türlü eşitliği hedefleyen politikalar uygulanmalıdır.
11- Sürdürülebilir Şehir ve Yaşam Alanları:
Sürdürülebilir kalkınma önündeki en büyük risklerden birisi ise artmakta olan şehirleşme oranı ve şehire göç eden nüfustur. 2050 yılında 6.5 milyar insanın (gezegenin %66’sı) şehirlerde yaşayacağı öngörülmektedir. Şehirlerin bu denli kalabalığa hazır olması ve sürdürülebilir bir ekonomiyi desteklemeleri için 2030 hedeflerine adapte olmaları gerekmektedir. Sürdürülebilir şehirler ve yaşam alanların hem yaşam kalitemizi geliştirecek, hem de sürdürülebilir kalkınmayı destekleyecektir. Bu hedefle bağlantılı olarak şehirlerce; kentsel planlama, yerel yönetim, kentsel dönüşüm, yeşil alanlar, kirlilik, toplu ulaşım, enerji verimliliği, güvenli yaşam alanları, gıda güvenliği ve çevreci yapılar gibi konuların geliştirilmesi hedeflenmelidir.
12- Sorumlu Tüketim ve Üretim:
Dünya nüfusunun büyük bir kısmı temel ihtiyaçlarını karşılayacak tüketim seviyesine gelememişken, gelişmiş ülkelerde ise bir tüketim çılgınlığı gözlemlenmektedir. Tüketim-üretim dinamikleri açısından aşırı tüketim sonucu olarak kirlilik, gelir eşitsizliği ve kaynakların tükenmesi yaşanmaktadır. Özellikle ortak tüketim kaynaklarının (su, hava, gıda gibi) daha verimli tüketim/üretim dinamiklerine kavuşması, temizliği ve güvenliği hedeflenmektedir.
13- İklim Değişikliği ile Mücadele:
CO2 salınımlarının 400ppm’lik üst sınırı da geçmesi ile son 600.000 yılda gözlemlenen en yüksek atmosferik karbon oranlarına sahibiz. 1990 yılından bu yana %50 artan CO2 salınımları iklim değişikliğine sebep olan temel faktör olarak “sera etkisi”ni tetiklemektedir. Eriyen buzullar, değişen iklimler, şiddetli kuraklık, şiddetli yağışlar, sel baskınları vb. nice ekstrem iklim olayları gezegendeki tüm ülkeleri etkilemektedir.
Sadece sürdürülebilir bir toplum önünde engel olmakla kalmayıp, insan türünün gezegende hayatta kalmasını etkileyecek kadar büyük bir potansiyele sahip olan iklim değişikliği sorunu ile mücadele edilmesi her devletin olduğu kadar her dünya vatandaşının da görevidir. Çocuklarımıza ve devamı gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak borcumuzdur. Paris Anlaşması gibi girişimlere rağmen hala hedeflenen atılımlar gerçekleşmemektedir. İklim değişikliği ile mücadeleye şimdi başlamalı ve sürdürülebilir bir yaşamı benimsemeliyiz. Aksi takdirde yaşayabileceğimiz alanlar bulmak gittikçe zorlaşacaktır.
14- Sudaki Yaşam:
CO2 salınımlarının en büyük etkilerinden birisi ise okyanuslardaki asitleşme oranının artaması olmuştur. İnsan kaynaklı karbon salınımlarının %30’u okyanuslar tarafından absorbe edilmektedir. Bunun sonucu olarak okyanuslardaki pH seviyesi değişerek bir ekosistemi ve çok canlı türünün yaşamını tehdit etmektedir. 3 milyar insan geçimini okyanus ve su kaynaklı ekonomik aktivitelerden sağlamaktadır. Sürdürülebilir balıkçılığın uygulanmaması sonucu denizlerdeki balık miktarı giderek azalmakta, biyoçeşitliliği tehdit etmekte ve balıkları nesillerinin tükenme seviyesine getirmektedir. 2030 hedefleri kapsamında okyanus asitlenmesinin engellenmesi, sürdürükebilir balıkçılığın teşvik edilmesi, su kirliliğinin önlenmesi ve su kaynaklarının daha iyi yönetimi hedeflenmektedir.
15- Karasal Yaşam:
Ormansızlaşmanın engellenmesi, ormanlaştırmanın arttırılması, toprak kaybının engellenmesi, tarımsal arazilerin korunması, soyu tükenme riski altında olan hayvanların ve bitkilerin korunması ve diğer tüm karasal ekosistemlerin korunup geliştirilmesi 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri dahilindedir.
16- Barış ve Adalet:
Sürdürülebilir kalkınma için iyi bir yönetim şarttır. İnsan haklarına saygılı, çatışmalardan uzak, hukukun üstünlüğünü benimseyen yönetimler ile sürdürülebilir kalkınma ve gelişen toplumlar mümkündür. Savaşların ve çatışmaların engellenmesi ile bir çok ülkede zorunlu göçler engellenebilir, ekonomik kalkınma sağlanabilir, çocukların eğitime erişimi geliştirilebilir ve gıda güvenliği sağlanabilir. 2030 hedefleri dahilinde barış ve adaleti ön planda tutan yönetimler ve uluslararası uzlaşı ortamının sağlanması hedeflenmektedir.
17- Hedefler için Ortaklıklar:
Gelişmekte olan ülkelerin yardım ve teşviklere ihtiyacı son dönemlerde artmakta. Ekonomik sıkıntılar, iç çatışmalar ve toplumsal sorunlar sebebiyle gelişmekte güçlük çeken ülkelere yardımın sağlanması sürdürülebilir bir gezegen için gereklidir. Bütün ülkelerin aynı amaç doğrultusunda beraber çalışıp ortak taahhütlere girmeleri ise 2030 hedefleri için şarttır. Gelişmiş ülkelerin daha iyi mali desteklerde bulunmaları, kuzey-güner ve güney-güney eksenlerinde ülkeler arası etkileşim ve diyaloğun arttırılması hedeflenmektedir.
Bu hedeflere ulaşmak için bizlere ne düşüyor?
Öncelikle, devletler toplumların yansımalarıdır. Devletleri yöneten hükümetler ise çoğunlukla halkın bizzat seçtiği temsilcilerden oluşmaktadırlar. Eğer toplumsal bilinç artar ise, politikalar da aynı oranda etkilenecektir. Sürdürülebilirlik bilinci artmış bir toplum hem yaşam tarzı hem de regülasyonlar olarak sürdürülebilir kalkınma talebinde olacağı için bahsi geçen ülkenin de 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne katkısı/uyumu artacaktır. Hedeflerin ulusal olmaktan ziyade küresel olması ise başka bir boyutudur işin. Küresel eğitim seviyesi ile oramtılı sürdürülebilirlik bilincinin artması sadece hedeflere ulaşmamızı sağlamayacak; aynı zamanda bütün insanların yaşam kalitesini, refah düzeyini ve temel haklarına erişimini garantileyecektir. Bizlere düşen ise okumak, araştırmak ve doğru olanı talep etmektir. Bu serinin yazılmasındaki temel sebep de budur.
2030 Hedefleri ulaşılabilir midir?
Milenyum Kalkınma Hedefleri ilk kararlaştırıldığında genel bir karamsarlık hakimdi. 2015 yılına gelindiğinde ise 20 milyondan fazla insanın sadece Milenyum Kalkınma Hedefleri için yapılan girişimler sonucu hayatlarının kurtulmuş olduğu belirtildi. Hedeflere tam anlamıyla ulaşılmış olunmasa da, hedefler asla kesin sayılar olarak da verilmemişti. Milenyum Kalkınma Hedefleri bu sebepten ötürü küresel bir başarı olarak görülmüş ve yoksullukla mücadele kapsamında insanlık tarihinde atılan en büyük adım olarak nitelendirilmiştir. 2015 yılında 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri belirlendiğinde de aynı karamsarlık mevcuttu. Fakat 2 sene geçmiş olmasına rağmen daha sürdürülebilir bir yaşam için adımlar atılmaya başlandı bile.
Kendi deneyimimden örnek vermek gerekirse, 2017 itibari ile Bonn’da bulunan BM Karargahı’ndaki değişimi kendi gözlerimle görme fırsatı bulmuştum. United Nations Volunteers organizasyonunun 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine organizasyonel adaptasyonu için stratejik planlamasına yardımcı projenin lideri olarak bir çok yenilik üzerine çalışmıştım. Şu an hazırladıklarımızın BM kurumları tarafından ne kadar hızlı bir şekilde uygulamaya konulduğunu görmek umut aşılıyor insana. Bu sebeple samimi olarak şunu diyebiliriz: 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ulaşılabilirdir.
2030 hedefleri hakkında daha fazla bilgi almak isterseniz buraya tıklayarak UNDP Türkiye sayfasını ziyaret edebilirsiniz. Unutmayın! Sürdürülebilir kalkınma hepimiz içindir.