Geçtiğimiz günlerde bir gece vakti aniden hayatımıza giren “Seçim Güvenliği ve İttifak Yasası” yankıları kamuoyunda halen devam ediyor. 2019 Seçimleri’nde; mühürsüz oy, sandık başkanının belirlenmesi, seçim ittifakı gibi vatandaşı bekleyen değişiklikler neler?
Seçim Güvenliği ve İttifak Yasası, esas adı 7102 sayılı “Seçimlerin Temel Hükümleri Ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” olup 13 Mart 2018 tarihinde kabul edilerek Resmi Gazete’de yayınlandı.
Yasaya ilişkin en temel hususlara dikkat çektiğimizde; seçim güvenliğini belki de temelden sarsacak ve suistimale çok açık olan maddeler olduğunu görüyoruz.
1. Madde: Seçmenlerin Sandık Bölgelerinin Farklılaştırılması
“Aynı binada oturan seçmenler, hane bütünlüklerinin korunması ve aynı seçim bölgesinde kalmaları şartıyla, farklı sandık bölgelerine kaydedilebilir.” ibaresi 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasına eklenmiştir. Böylelikle seçmen listelerinin kontrol edilebilmesinin zorlaşmasıyla kayıt dışı seçmenlerin oy kullanabilmesi riskine karşın önlem alınabilmesi de güçleşmiş olacaktır.
2. Madde: Seyyar Sandık Sistemi
“Hastalığı veya engeli sebebiyle yatağa bağımlı olan seçmenlerin, muhtarlık seçimleri hariç, oy kullanmalarını sağlamak için seyyar sandık kurulu kurulmasına, oy kullanılmasına, sayım ve döküm ile birleştirme işlemlerine ilişkin usul ve esasları belirlemek.” Bu madde doğrultusunda pratikte işlevsellik amaçlanmış olsa da uygulama noktasında yeterli personelin görevlendirilememesi halinde hem denetimde güçlük olacak hem de madde hükmü suistimale çok açık olacaktır.
3. Madde: Sandık Başkanı
Gerek siyasal partilerde gerekse kamuoyunda belki de en çok yankı uyandıran madde sandık başkanına ilişkin madde olmuştur. Hüküm şu şekildedir:
Sandık kurulu başkanının belirlenmesi
MADDE 22 – İlçede görev yapan tüm kamu görevlilerinin listesi, mülki idare amiri tarafından yerleşim yeri adresleri esas alınmak suretiyle ilgili ilçe seçim kurulu başkanlıklarına gönderilir. İlçe seçim kurulu başkanı, bu kamu görevlileri arasından ihtiyaç duyulan sandık kurulu başkanı sayısının iki katı kamu görevlisini ad çekme suretiyle tespit eder ve bu kişiler arasından mani hali bulunmayanları sandık kurulu başkanı olarak belirler.
Sandık kurulu başkanının göreve gelmemesi halinde, kamu görevlileri arasından belirlenen üye, bu üyenin de bulunmaması durumunda en yaşlı üye kurula başkanlık eder.
Eskiden nasıldı?
Değişiklik öncesinde ilgili ilçede seçime girecek siyasi partiler her sandık için bir başkan adayı belirliyor ve bu liste ilçe seçim kurulana veriliyordu. İlçe seçim kurulu da kamu görevlileri arasından bir liste belirliyordu. Her sandıkta tüm bu adaylar torbaya atılarak kura çekiliyordu. Kuradan kim çıkarsa o sandık kurulu başkanı oluyordu.
Ayrıca iyi ün sahibi olmak kriteri de bulunmaktaydı. Ancak mevcut değişiklik ile ilçe seçim kurulu tek başına sadece kamu görevlileri arasından sandık kurulu başkanını belirleyecek hale getirilmiştir. İyi ün sahibi olma kriteri de kaldırılmıştır. Bu noktada hem siyasi partilerin seçimi denetleme imkanı kısıtlanmış hem de siyasal partilerin sandık görevlileri arasında sayısal bir dengesizlik ihtimali doğmuş olmuştur. Zira siyasal parti temsilcileri sandık başkanı olarak gerek siyasal partilere gerekse seçmenlere güvence sağlıyorlardı. Artık bu güvence de ortadan kalkmış oldu. Eşdeğer bir şekilde müşahitlik şartları da belirli eğitim kriterleri gibi şartlara bağlanarak gözlemle imkanı da bir kademe daha zorlaştırılmaktadır.
7., 8. ve 24. Maddeler: Sandık çevresi ve yasakları
7. madde ile sandık çevresi tanımı “oy sandığının konulduğu ve sandık kurulunun görev yaptığı oda, bölüm veya bu amaçla oluşturulan yerdir.” şeklinde değiştirilmiştir.
8.madde ise yasaklar, çağrı ve ihbar üzerine olmuştur. Buradaki temel husus, sandık çevresine kolluk kuvvetlerinin seçmenler tarafından çağırabilecek olması, gerek sandık kurulu gerekse seçmenlerin üzerindeki baskıyı artırabilme ihtimali olacaktır. Ancak kolluk kuvvetleri dışında özel güvenlik görevlileri ve belediye zabıtaları gibi görevliler de dahil olmak üzere resmi üniforma ve silah taşıyan kişiler, sandığın konulduğu bina, yapı ve bunların müştemilatına giremeyecekleri de hüküm altına alınarak güvenliğin sağlanması amaçlanmıştır.
24. madde ile, sandık alanında alınacak güvenlik önlemleri ve yasaklar maddesi kaldırılmıştır.
9. ve 11. Madde: Mühürsüz oyların geçerli sayılması
Bu iki madde yine hem kamuoyu hem de siyasi partilerce ciddi yankı uyandırmış ve kafalarda soru işaretlerinin doğmasına sebep olmuştur.
9. maddedeki “Ancak, üzerinde sandık kurulu mührü bulunmamasına rağmen Türkiye Cumhuriyeti Yüksek Seçim Kurulu filigranı, amblemi ve ilçe seçim kurulu mührü bulunan zarflar ile üzerinde leke veya çizik bulunsa dahi bunun özel işaret koymak amacıyla yapıldığı kesin olarak anlaşılamayan zarflar geçerli sayılır.” ifadesi ile 11. maddedeki “7. Yetkili seçim kurulları tarafından gönderilen ve Türkiye Cumhuriyeti Yüksek Seçim Kurulu filigranı bulunan oy pusulalarının arkasının sandık kurullarının ihmaliyle mühürlenmemiş olması.” İfadeleri ile mühürsüz oyların geçerli sayılacağı hüküm altına alınmıştır. Böylece oyların ilgili sandığa ait olup olmadığına dair güvence ortadan kalkacak ve güven zedelenecektir.
10., 13. Ve 20. Madde: Oyların tasnifi sorunsalı ile baraj
10. maddede birden fazla oy pusulasının aynı zarftan çıkması noktasındaki tasnif yöntemi oldukça karışık olup; geçersiz oyların takibini zorlaşması ihtimalini yaratmaktadır.
Bununla beraber hem 10. hem de 13.maddedeki ittifak noktasındaki unsurlarda ise oyların sayım yönteminin yine karmaşık olması ilgili partilerin oylarının karışmasına yol açabilecek nitelikte olmuştur.
20. maddeye göre ise seçim ittifakı yapılması halinde, yüzde 10’luk barajın hesaplanmasında ittifak yapan siyasi partilerin aldıkları geçerli oyların toplamı esas alınacaktır. Bu siyasi partiler için ayrıca baraj hesaplaması yapılmayacak. Böylece baraj altı partiler güçlü siyasal partilerle yapacakları ittifaklarla meclisten sandalye alabilecek ve seçmen iradesi bir noktada amacına ulaşamayacaktır.
Kıssadan hisse…
Tüm bu hususlar değerlendirildiğinde maalesef ki ilgili yasanın seçim güvenliğini sağlamaktan ziyade seçime ilişkin riskler taşıdığını görüyoruz. Seçmen ve siyasal partilerin bir bölümünün görüşü her ne kadar risk yönünde olsa da bir diğer bölümü ise bunun seçimler noktasında ciddi bir düzen ve avantaj getireceğini savunmakta. İlgili yasanın avantaj ve dezavantajlarını görmek için bir seçime ihtiyaç olduğu yadsınamaycak bir gerçek olsa da ülkenin belki de kaderini belirleyecek nitelikte olan 2019 Seçimleri öncesi böyle bir risk altına girilmesi; hem iktidar hem muhalefet cephesine ne gibi avantajlar ve dezavantajlar getireceğini hep birlikte göreceğiz.