Tunus gezisi

Devlet-i Âliyye’nin (Osmanlı İmparatorluğu) uzun zaman hüküm sürdüğü, Arap Baharı münasebetiyle uzun süre gündemde olan Tunus’a gezi…

Tunus gezisi

Uçak yolculuğu

Tunus seferim, Fransız Havayolları Air France’in Paris aktarmalı Tunus uçuşu ile başladı. Bilirsiniz, hangi ülkeye giderseniz gidin, eğer uçakla seyahat ediyorsanız o ülke insanı ile ilgili ilk izlenimler uçak seyahatinde başlar. Zira toplumların tayyare içindeki davranışları onların kamusal alandaki medeniyet seviyeleri hakkında önemli veriler sunar.

Nitekim ben alfanümerik (sayı ve harften oluşan) olarak düzenlenmiş koltuk dizisinde kendi yerime oturduktan sonra benim hizama kadar ilerleyen bir Tunuslu hanım yanımda cam kenarında oturan beyefendiye koltuk numarasını sordu ve nihayetinde beyefendinin yanlış oturduğu ortaya çıktı. Ayaktaki hanımefendi ise olayı çok uzatmadan aslen adamın yeri olan arka sıradaki koltuğa oturdu. Bu ve benzeri durumların bizim yerel havayollarının uçuşlarında da yaşanması toplumlar arasında ortak ilk özellik olarak kaydıma geçti.


tunus gezi seyahat tatil otel konaklama

Akabinde dikkatimi çeken şey, her iki yanımda oturan beyefendilerin uçuşlarda her yolcuya tahsis edilmiş olan ve aylık olarak yayımlanan mecmuaları açıp sayfalardaki resimlere hızlıca gözatıp süratle bitirmeleri oldu. Metinlerden herhangi birini okuduklarını sanmıyorum. Dolayısıyla bu tespit de, kayda geçen toplumlar arası ikinci ortak özellik oldu.

Tunus seyahat güncesi

Tunus seyahatim toplam üç gün sürdü. Bu süre zarfında bana mihmandarım Abdülkadir arkadaşım eşlik etti. Gezi rotasını tamamen kendisi belirledi. İlk gün beni havalimanından alır almaz kısa bir yolculuğun ardından soluğu beyaz evleri ve mavi pervazları ile ün yapmış Sidi Bousaid’de aldık.

tunus gezi seyahat tatil otel konaklama vize

Bu şirin sahil kasabasında “balbalouni” denen ve benim için lokmanın açma boyutunda yapılıp üstüne pudra şekeri serpilmiş şeklini andıran tatlısını yiyerek gastronomi keşfine başladım. Kasabanın gemiler için yön gösteren feneri hakkında konuşurken Tunusça’da fener için “fnar” dendiğini öğrendim. Lisan için bilerek Tunusça yazdım. Zira Tunus’ta konuşulan dil; Berberce ve Fransızca’dan alınan birçok sözcük ile birlikte ana yapısı (söz dizimi) Arapça’ya uygun olan, kendine has kelimeleriyle Arapça’nın adeta bir lehçesi haline gelmiş olan karma bir lisandır.

tunus gezi seyahat tatil otel konaklama vize turu

Tunus’taki ikinci gastronomi keşfim şehir merkezine döndükten sonra Abdülkadir’in beni götürdüğü bir esnaf lokantasındaydı. Mekanın en nam salmış ürünü leblêbi imiş. Hemen aklınıza kavrulmuş nohut taneleri gelmesin. Doğru, işin içinde nohut var ama burada söz konusu olan nohut yemeği. Bu yemek, bir kasenin içine arzu ettiğiniz kadar ekmeği kendiniz ufaladıktan sonra usta tarafından üzerine boca ediliyor ve sonra istenilen miktarda rafadan pişmiş yumurta ilave edilerek baharatlar ve zeytınyağı ile karıştırılıyor. Hayatımda bu kadar doyurucu bir öğün yememiş olabilirim. Gerçekten çok lezizdi. Yemekten sonra akşam vakti şehir merkezinde yürüyüş yaparken İbn-i Haldun’un heykeli ile karşılaşmam ve bu vesileyle onun bir Tunuslu olduğunu öğrenmem de güzel bir katkıydı benim için.

Testour’da Endülüs mimarisi

Testour
Testour

İkinci güne yine hızlı başladık. Kısa bir yolculuktan sonra soluğu Testour’da (Testur) aldık. Bu şehirde görülen mimari Endülüslerin etkisini temsil ediyormuş. İspanya’dan ayrılmak zorunda kalıp Afrika kıtasına dönmek zorunda kalan Endülüsler yerel halkın dilini konuşmamaları ve bir anlamda yabancı olarak görülmeleri sebebiyle kendi Müslümanlıklarını yerel halka adeta kanıtlamak mecburiyetinde hissetmişler ve bunu da kendi camilerinin minarelerinin yapımıyla göstermişler.

testour testur tunus
Testur (Testour)

Testur merkezinde de bir örneği görülen sekizgen kesitli minare bunun en karakteristik örneği imiş. Bu küçük kentin akabinde Dougga (Dugga) denilen ve aynı zamanda Unesco Dünya Mirası listesinde de olan antik kenti ziyaret ettik. Hem Roma hem de Helen etkisinde kalmış bu ören yeri gerçekten iyi derecede korunmuştu. Bol rüzgar ve güneşli bu günde antik kenti esaslıca gezdikten sonra Tunus şehir merkezine doğru yola koyulduk.


Tunus kahvesi

tunus türk arap kahvesi

Seyahatimin bu ikinci akşamında kendimizi eski şehir merkezindeki (Tunus’ta Limdine diyorlar) çarşıya ve akabinde de “Mrabet” namlı içinde nargile de içilen kafeye attık. Ben içecek olarak kahve siparişi verdim. Burada ilginç bir ayrıntı var. Bu siparişi eğer Fransızca verirseniz “Café Turc” yani “Türk kahvesi”, Arapça ya da Tunusça verirseniz “Qahva Arabi” yani “Arap kahvesi” diyorsunuz. Yani Fransızlar aslen Arap olan kahveyi Batı dünyasına “Türk kahvesi” diye aktarmışlar sanırım.

İşin ilginç yanı bizim de aynı kahveyi 20’nci ve hali hazırdaki 21’inci yüzyılda halen “Türk kahvesi” diye adlandırmamız. Sipariş ettiğim kahve servis edilirken şeker miktarının herhangi bir talepte bulunmadan alışılagelmiş bir sabit oranla geldiğini öğrendim. Sunumda servis edilen kahvenin üzerine az miktarda gül suyu ilave edilmesi diğer bir farklılık olarak kayıtlarıma geçti. Kahve, gerçekten de çok lezizdi. Tahminimce kahve bizde alışılagelenden daha ince çekilmişti.

Sahil kasabası Bizert

bizerte tunus
Bizert

Üçüncü gün yine bir sahil-balıkçı kasabası olan Bizerte’i (Bizert) ziyaret ettik. Ardından kısa deniz müzesi ziyaretinden sonra yine Tunus’a geri döndük. Abdülkadir’in arkadaşları ile buluşup akşam yemeği yedik ve sonra akşama Hammamet (Hamamlar anlamında) için yola çıktık. Burası da turistlerin yoğun ilgi gösterdiği bir kasaba imiş. Sahildeki marina yatlarıyla hemen dikkatimi çekti. Bu bölge özellikle yaz aylarında çok hareketli oluyormuş. Son akşamı da bu şekilde geçirdikten sonra dönüş günü sabah şehir merkezinde biraz dolaştık. Bir büfede yediğimiz “frikase” namlı ufak ekmek arasına konan ton balığı, zeytin gibi garnitürlerle yapılan yiyecek Tunus’taki son lezzet keşfim oldu.

Bizert
Bizert

Abdülkadir’in arkadaşlarıyla ve insanlarla olan kısa irtibatımdan çıkardığım intiba, Türkiye’nin ve Türk insanının bu coğrafyada gayet olumlu bir itibarının olduğu yönündedir. Ayrıca Tunus ile Türkiye arasında çok ciddi sayıda kültürel benzerliğe rastladım.

Her ne kadar kadının toplumdaki yeri bize benzer olsa da, okunan kitaplardan ve insanların ifadelerinden liberal düşüncelere bizden daha açık bir toplum olduğu izlenimini bıraktı bende. Trafik akışı ya da uyum(suzluk) bizden çok farklı olmamakla birlikte yolda yürüyen veya karşıdan karşıya geçmek için hamle yapmış bir yayaya bizden daha fazla saygı gösterildiğine birçok kez tanık oldum. Arap Baharı münasebeti ile çok sözü edilen bu ülkenin devrim sonrasında tam olarak istenilen toplumsal memnuniyete ulaşamadığı, halkın istenilen değişimleri göremediği, refahın bir türlü istenilen seviyede artmadığı hatta gerilediği gün gibi ortada.

tunus gezi seyahat tatil otel konaklama vize

Diğer bir tespitim ise tipolojik tasnif ile ilgiliydi

Bir yabancı memlekete gittiğinizde ister istemez yaptığınız bir tipolojik tahlil vardır. Geldiğiniz veya menşei olduğunuz ülkenin insanlarına benzerlikleri ya da farklılıkları farkedersiniz insanların fiziklerinde. Ben Tunus’taki gözlemlerimde şunu gördüm. Her ne kadar üç gün böyle bir tespit için çok kısıtlı olsa da insanların %15-20’si ülkemizde ana akım tip kümesinde fark edilmeden dolaşabilir. Bu benim için çok ciddi bir ortak gen havuzuna işaret ediyor. Birçok Türk kökenli Tunuslu’nun Turkî soyadı da zaten bunun kanıtı. Etkileşim muhtemelen kız alıp kız verme ile çift taraflı gerçekleşmiştir ve bence bu önemli bir akrabalık göstergesidir.


Son olarak, bana bu seyahatte bu denli kısa zamanda bu derece gözlem yapma imkanını veren Abdülkadir’e bir kez daha şükranlarımı sunmayı bir borç bilirim.

Yazı Dizisi: 10 Soruyla İran (1)