David Weikart ve ekibi tarafından başlatılan bir deneyde, erken yaşta doğrudan akademik eğitim alan grubun 15 yaşına geldiğinde diğer gruba oranla 2 kattan daha fazla sayıda kötü davranışta bulunduğu kaydediliyor.
23 yaşına geldiklerinde ise, olay daha da felaket bir hal alıyor; doğrudan akademik eğitim alan gruptakiler, insanlarla daha fazla çatışıyor ve duygusal bozukluk gösteriyorlardı. İşlenen suç oranları bile bu grupta diğer gruptakinin yaklaşık 3 katı idi. Erken yaşta akademik eğitim, eğitimin hedeflediği belirli testlerle çocukların puanlarının artmasını sağlıyor. Ancak bu kazanımlar, 1 ila 3 yılda kayboluyor ve işin en trajik yanı ilerleyen yıllarda karşımıza çıkıyor. Bu tür akademik eğitim alan çocuklarda sosyal ve duygusal gelişim alanlarında uzun vadeli zararlar gözlemleniyor.
Tüm eğitim hayatı etkilenebilir
Ünlü psikolog Peter Gray, şöyle diyor: “Akademik okulları en güçlü şekilde benimseyen çocuk, sistemi iyi anlar ve acımasızca başarılı olur. Başkalarına yardım etmekten çok başkalarını alt etmekle uğraşır. Yani bencilleşir.” Okul öncesi bir çocuğun saatlerce bir sandalyede oturup masa üzerinde onu bekleyen ve bir türlü anlamlandıramadığı, yapmaktan hiç keyif almadığı bir çalışmayı sadece öğretmeninin verdiği direktiflerle yapmaya çalışırken çektiği sancı, onun bütün eğitim hayatına soğuk bakmasına sebep olacaktır. Form Kolejleri Anaokulu Bölüm Başkanı Gökenay Alp, bu konuda “Okul öncesi eğitimde çocuğa verilen eğitimin, akranları ile ilişkide bulunacağı, öğrencinin merkezde olduğu, keşfetmesine izin verecek, düşündüren etkinliklerle verilmesi daha sağlıklı olacaktır” diyor.
“Çocuğum ilkokula ne zaman başlamalı?”
Kaliforniya Üniversitesi Nörobilim Uzmanı Jay Giedd, 7 ya da 8 yaşından daha küçük olan çocukların beyinlerinin didaktik açıklama yerine aktif keşfe daha uygun olduklarını söylüyor, ki bu ancak Oyun Tabanlı Öğrenme metodu ile gerçekleştirilebilir. Aşırı akademik eğitimin yine büyük sorunlarından biri keşfetme isteğini azaltması, öğrencileri hazır bilgiyi almaya yönlendirmesidir.
İlkokula başlayacak çocuğun bu aşama için gerekli sosyal, duygusal, bilişsel, dil ve motor becerilerinin gelişimi 6 yaştan önce tamamlanamaz. Dürtü kontrol gelişimi küçük çocuklarda henüz tam gelişmediğinden kurallara uymada zorluk çekecek; el göz koordinasyonu, ince – kaba motor gelişimi ve işlevsel düşüncenin tam gelişmemiş olması çocuğu öğrenirken zorlayacaktır. Öz bakım becerilerini daha tam tamamlayamamış çocuk bazen sınıf arkadaşlarının önünde küçük düşecek durumlarla karşılaşacaktır. Oyuna doymamış çocuk ilkokula başladığında hala okula oyuncak ayısını götürmek isteyecektir.
Öğrenmenin içselleştirilmesi çok önemli
Ülkemizde şu an kullanılan, öğrencinin okula hazır olup olmadığını ölçümleyen testlerin birçoğu yıllar önce hazırlanmış ve öğrenciyi mekanik anlamda değerlendiren testler… Testi yapan kişi, test ortamı gibi etkilerle çocuk gerçek anlamda değerlendirilememekte, değerlendirilse bile bu sadece bilişsel anlamda olmaktadır.
Doğrudan akademik eğitim alan öğrencinin sürekli not kaygısı veya ödüle ulaşma hedefi yaşaması motivasyonunun tek sebebi olurken içselleştirilmiş bir öğrenme yok denecek kadar azdır. Oysaki şu asla unutulmamalıdır: Bir çocuk ilkokul eğitimine bilişsel anlamda hazır olsa bile duygusal ve sosyal olarak hazır değilse akademik eğitimi boyunca zorlanacak ve hatta bir süre sonra “öğrenme güçlüğü var”, “dikkat eksikliği var” gibi tanımlara maruz kalacaktır. Dolayısı ile akademik eğitime başlamanın yaşını aşağı çekmenin önemli sonucu, kendini başarısız görerek büyüyen güvensiz nesiller yetiştirmek olacaktır.