Yerel Zincirler Buluşuyor’da konuşan Dr. Uygar Özesmi’den korkutan 2050 gerçeği: Şubat 2050’de dış ortam hava sıcaklığı 70 santigrat dereceye ulaştığında ne yapacağız? Böyle devam edersek 2050’ye geldiğimizde ortalama sıcaklıklar 2,8 derece artacak!
Bu yıl 10’uncu kez “Çevre” gündemi ile kapılarını açan Yerel Zincirler Buluşuyor’da gezegenimizin geleceğine dair iki önemli başlık olan suyumuzun yeterliliği ile toprağımızın sağlığı masaya yatırıldı.
TPF’nin 10 yıldır dikkat çekmek için çalışmalar yaptığı plastik sorununu, kontrolsüz atıkların doğamızı nasıl yıkıma doğru götürdüğüne dair çarpıcı örneklerin paylaşıldığı “İnsanı yaşatan doğaysa, doğayı yaşatan perakende olsun” oturumu Güven İslamoğlu moderatörlüğünde, Alphan Eröztürk, Dr. Uygar Özesmi ve Oben Akyol’un katılımıyla gerçekleşti.
Yerel Zincirler Buluşuyor: Korkutan 2050 senaryosu
Konuşmasında “Gezegenin sürdürülebilirliği için bazı şeyleri doğru yapmaya başlamamızın zamanı geldi de geçiyor” deyin Good4Trust.org’nin kurucusu ve kışkırtıcısı Dr. Uygar Özesmi ise şöyle konuştu; “Allah yaptıklarımızın hesabını ciddi bir şekilde soruyor. Galiba kendimizi bu noktaya getirmemizin nedeni, farkındalığa sahip olmamamız. Sularımızı, havamızı kirletiyoruz. İçimize soluduğumuz temiz hava her geçen dakika azalıyor.
Havaya ne yapıyoruz?
Kömürlü termik santrallerle, fosil yakıtlarla, petrolü, kömürü, doğalgazı yakıp; sürekli karbondioksit salıp, atmosferin kimyasını değiştiriyoruz. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda atmosferdeki karbondioksit oranı 280 ppm’di. Bugün 400 ppm’i aşmış durumdayız. 1860’tan günümüze kadar ortalama hava sıcaklıkları 1,1 derece artmış. Ortalamada 1,1 derece, ekstremlerde 7 ila 10 derece artışa neden oluyor. Böyle devam edersek 2050’ye geldiğimizde ortalama sıcaklıklar 2,8 derece artacak.
Şubat 2050’de dış ortam hava sıcaklığı 70 santigrat dereceye ulaştığında ne yapacağız? Felaket tellalı olmak istemiyorum ama dışarıda doğa, kuş kalmadıktan sonra nasıl yaşayacağız? Gezegen her alanda alarm veriyor. Hayvanlardaki azalış, şu anda jeolojik zamandakinin bin katı. Yani 1 milyon yıl önce canlıların yok oluş süreci bugün bin kez daha fazla. Bunun nedeni hepimiziz.”
“Doğa bizi koruyamayacak düzeye ulaştı”
Perakende sektörünün binlerce paydaşını bir araya getiren Uluslararası Yerel Zincirler Buluşuyor (YZB) Konferansı ve Fuarı’nda gezegenin sürdürülebilirliği, çevre, tarım, gıda erişimi konusunda geleceğimizi tehdit eden unsurlar masaya yatırıldı. TV program yapımcısı ve yönetmen Güven İslamoğlu moderatörlüğünde gerçekleşen panelde doğa insanlarının her şeye karşı oldukları yönündeki iddialara “Biz her şeye karşı değiliz. Mesela bizler enerjiye karşı değiliz. Enerjinin yerine karşıyız. Plastik şişelere karşı değiliz.
Plastik şişelerinin yere düşmesine karşıyız” diyen Güven İslamoğlu; “Doğa öyle bir hale geldi ki, bizi koruyamayacak düzeye ulaştı. Avrupa Birliği yaptığı hataları gidermeye, gemisini sağlamlaştırmaya çalışıyor. Doğasında o kadar çok kayıplar verdiler ki, farkına varıp korumaya çalışmaya başladılar. Biz de kalkınıp büyüyoruz ama çevre konusunda AB’nin hatalarını yapıyoruz. Son zamanlardaki en büyük sorun çöp. İnsanlar bir şey gözünün önünden kaybolduğunda temizlendiğini sanıyor. Doğaya atılan çöpler, tarım alanlarına; su kaynaklarına gidiyor. Farkında değiliz ancak sağlığımızdan oluyoruz. Gelecekte gezegenimizin en büyük sorunu enerji değil; sağlık olacak. Önümüzdeki yıllarda gerekli önlemler alınmazsa sağlık giderlerinin yüzde bin 200 artması bekleniyor” dedi.
“Doğa özelindeki en büyüktahribat yoksulluktan geliyor”
Panelde TPF’nin gündeme getirdiği; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın ‘Atık Yönetmeliği’ kapsamında 1 Ocak 2019’da paralı olacak poşetlerle ilgili TEMA Vakfı Genel Müdürü Oben Akyol; “Tüketiciler alışverişlerde plastik alışveriş poşetleri için para ödemek istenmiyor deniyor. Burada önemli olan poşeti kullanırken maliyeti değil. Doğayı anlayabilmek için bütünsel bakmamız gerekiyor. O plastik poşet toprak, o plastik poşet su. Pet şişe kapağını attığımızda kuşun midesinden çıkıyor. Eko sistemimizi doğru anlamamız gerekiyor” dedi. Konuşmasında iyi tarım ve kırsal kalkınma konularına da değinen Oben Akyol; “Doğaya çıktığımızda, toprağa hoyratça davranılıyor. Çok kimyasal kullanılıyor. Doğa özelindeki en büyük tahribat yoksulluktan geliyor. Yoksul bir kırsal alanın mutlaka öncelikleri farklı olacaktır.
Yerel Zincirler BuluşuyorTEMA’nın gelir seviyesini ve verimliliği artırmak için belli projeleri var. Gaziantep’teki fıstık projesi en iyi örneklerden. Herkesin yapabileceği çok şey var. Bugünden bir yerinden tutarsanız, önemli şeyleri değiştirebilirsiniz. Yine örnek vermem gerekirse çabucak çay almak için kimyasal gübre kullanımı ile toprağı bitiriyoruz. Bakınız Türkiye’ye dışarıdan gelen çay pazarı her geçen gün artıyor. Kırsal kalkınmayı bilinçli tarım, sürdürülebilir tarım ile gerçekleştirebiliriz. Yarını olmayan en pahalı şey toprak. Buradan perakendecilere söyleyebileceğimiz en önemli şey, sizler o toprakla tüketici arasında en önemli aracılarsınız. O noktada çok önemli göreviniz var. Üretici ve tüketici arasında sürdürülebilir tarıma, aşırı ilaçlamaya mutlak dikkat çekilmeli. TEMA olarak birlikte projeler yapabiliriz” dedi.
“Perakendecilerin tüketiciye vereceği bilinçli tüketim mesajları çok kritik”
Panelde istatistiklere göre Türkiye’de 1 kişinin ağırlığının 6-7 katı çöp ürettiğini, bu rakamın yıllık 440 kilogram yaptığına dikkat çeken ÇEVKO Vakfı Kamu ve Dış İlişkiler Müdürü Alphan Eröztürk; “81 milyon nüfusla yılda 35 milyon çöp üretiyoruz. Eğer çevreden, atıklardan konuşuyorsak, miktar olarak bunun farkında olalım. Kamuoyunda genel kanı çöplerin geri kazanılabilir olmadığı yönünde. 1991 yılından bugüne özellikle ambalaj atıklarının sağlıklı bir şekilde geri kazanılması için yerel yönetimler ve lisanslı şirketlerle önemli çalışmalar yürütüyoruz. Tüm ambalaj gruplarında ciddi bir geri dönüşüm, geri kazanım sanayii var. Geliştirilmesi gereken konu, ambalaj atıklarının ayrı toplanılması. Vakıf olarak 650 bin ton ambalaj atığının toplanması konusunda yerel yönetimler ve firmalarla işbirliği yaptık. Başka bir değişle sadece geçen yıl 4,7 milyon ağacı kurtardık” dedi.
İsraf konusunda da uyarılarda bulunan Eröztürk sözlerini şöyle sürdürdü; “Dünyadaki veriler her yıl üretilen gıdanın 3’te birinin çöpe gittiğini gösteriyor. Böyle devam edersek gelecekte açlık, kıtlık var. Geleceğimiz karanlık. Türkiye’ye baktığımızda ‘Atmak günah’ dediğimiz, zaman zaman ağaca astığımız, çöpe attığımız ekmeklerin adedi günde 6 milyon. Tüketimin olduğu noktada perakendenin önemi büyük. Tüketiciye vereceği bilinçli tüketim mesajları çok kritik. Atıklar elbette ortaya çıkacaktır. Ancak perakendeci müşterisine ‘Sorunlu bir şekilde tüket’ demeli.
Atık konusunda poşet konusu da çok hassas. Dünyada yılda 1 trilyon adet poşet kullanıyoruz. Burada önemli olan malzemenin cinsinden ziyade, tüketimin büyüklüğü. Eğer biz böyle devam edersek, tükettiğimizi en uygun şekilde ayırmazsak, atık üretirsek, denizdeki plastik partikül sayısı balıklardan fazla olacak. Bu noktada yine perakende tarafında benimsenmesi, sahiplenilmesi gereken alanlar var. Başlangıç olarak marketlerin sıfır atık marketlere dönüştürülmesi, bunun hedeflenmesi önemli. Bugüne kadar çevre kirliliği belki yanlış anlatıldı. Dünyamız tehlike altında gibi anlatıldı. Dünyamızda, biz de tehlikedeyiz. Doğayı, kendimizi daha çok korumak istiyorsak yapılması gereken tek şey var az tüketmek.”