Cüneyt Akman: Türkiye böyle yönetilmeye devam ederse dolar 5’i bulur!

Ekonomist Dr. Cüneyt Akman: Türkiye ekonomisi düşen uçak gibi. Dışarıdan para gelmezse AKP’nin sistemi durur. Yumurta kapıya dayandığında IMF’nin kapısı çalınır. Bankacılık sistemi alarm veriyor. Erdoğan kazanırsa fakirden anormal vergi alması gerekiyor. Türkiye böyle yönetilmeye devam ederse dolar 5’i bulur!

Cüneyt Akman: Türkiye böyle yönetilmeye devam ederse dolar 5 lirayı bulur!

Türkiye ekonomisi nereye gidiyor? 2001’deki gibi bir ekonomik kriz olur mu? Mevduat hesaplarına el konabilir mi? Dolar ne kadar olur? Ünlü ekonomist Dr. Cüneyt Akman, Diken’den Minez Bayülgen’e konuştu.

Cüneyt Akman: Türkiye böyle yönetilmeye devam ederse dolar 5’i bulur!

Türkiye ekonomisi uçuyor. Enflasyon, işsizlik, dış borçlar, dolar, cari açık hepsi uçuyor. Türkiye bu gidişle sizce nereye konacak?


Düşen uçak nereye konacağını seçemez. Motorlardan biri yanıyor ve dümen tutmuyor; Türkiye ekonomisinin hali böyle işte.

“Türkiye’nin ekonomi politikası stop etti”

Uzmanlar, durumun bugünkünden daha da kötü olacağını söylüyor. Bugünkünden daha kötü ne olabilir, neler yaşanabilir sizce?

Türkiye’de uygulanan ekonomi politikalarının tek cümle ile izahı; müzik grubu Bandista’nın parçası, ‘Beton Millet Sakarya’. Tüm sağ iktidarların uyguladığı, AKP’nin de en üst noktaya çıkardığı bu model artık stop etti.

Ekonomist Cüneyt Akman, Halk TV'de Zamanın Ruhu adlı programı sunuyor.
Ekonomist Cüneyt Akman, Halk TV’de Zamanın Ruhu adlı programı sunuyor.

“Dışarıdan para gelmezse AKP’nin sistemi durur”

Bu model durduysa şimdi ne olacak? 

Sistemin sıfırlanmasının zamanı geldi. Her sistem sıfırlandığında genellikle ciddi siyasi dönüşümler olur. AKP, bir şekilde büyümeyi yükseltmek zorunda ki, dışarıdan para gelsin. Para gelmezse, AKP’nin tüm politik sistemi durur. Çünkü AKP, bir yandan yandaşları bir yandan da oy tabanını beslemek zorunda.

Her ikisini de aynı anda besleyebiliyor mu peki?

Hayır, AKP’nin kendi blokları çatırdıyor çünkü dışarıdan gelen para eskisi kadar bol değil. Yandaşlara dağıtmanız gereken bir rant var. O rantı dağıtmadığınızda bunlar önce kendi aralarında sonra ‘reis’le kavga ediyor. Öte yandan para akıtılması gereken mesleksiz, üretim dışı yığınlar var.

İktidar, Türkiye’nin büyüme rakamlarıyla çok övünüyor. Ekonomistlerin bir çoğuysa bu büyümenin suni olduğunu vurguluyor. Türkiye gerçekte ne kadar büyüdü?

2010-2017 yılları arasında Türkiye, dolar bazında yüzde 2,8 büyüdü. Kişi başı üzerinden bakarsanız yüzde 2’nin de altında. Dışarıdan parayı sağlamak için yüksek faiz, dolayısıyla yüksek büyüme gerekiyor. Yani artık büyüme de tamamen durdu.

“Yumurta kapıya dayandığında IMF’nin kapısı çalınır”

Türkiye, dünyada kendi kategorisinde Arjantin’den sonra ekonomisi en kırılgan ülke konumunda. Arjantin, IMF’den 30 milyar dolar borç istedi. Bu şartlarda Türkiye de, IMF’nin kapısını çalar mı? 

Türkiye yumurta kapıya dayanmadan IMF’ye gitmez. Ortada bir Ponzi şeması yani sahte bir ekonomi var. Bunda da en dikkat edilmesi gereken şey, güçlü görünmektir. IMF’ye şu anda gitmek, aldatıcı ekonomilerin mantığına uymuyor. Bunu yaparsanız, ‘gücünüz’ sorgulanır.

2001 yılındakine benzer bir ekonomik kriz olur mu? Cüneyt akman, “Bankacılık sistemi alarm veriyor” diyor.

Bülent Ecevit’in bıraktığı Türkiye’de Türk Lirası, daha değerliydi. 1 dolar, 1,30 kuruştu. Şimdiyse 1 dolar, 4,30 TL’ye yükseldi. Cumhuriyet tarihinde TL, hiç bu kadar değersiz olmamıştı. Bu, 2001 benzeri yeni bir krizin mi habercisi?

2001’de Türkiye’de bankacılık sistemi çökmüştü. Bankaların bugün için batma riski yok ama inşaat firmalarının borçları; Ülker’in 6 milyar dolarlık borcu, Telekom’un 5 milyar dolarlık kredi taksidini ödeyememesi; Doğuş Holding’in “Borçlarımızı ödeyemiyoruz” demesi… Yalnızca bu saydığım borçlar, 15-16 milyar dolara tekabül ediyor. Bu borçlar, bankacılık sistemi için alarm veriyor.

“Türkiye böyle yönetilirse dolar 5 lira olur”

Hükümet yılsonu ortalaması olarak doların fiyatını 3,74 TL olarak açıklamıştı. Şimdiden 4,30 oldu. Sizce yıl sonunda doların TL karşısındaki değeri ne olur? 


Türkiye böyle yönetilmeye devam ederse, 5’i de bulur. Bırakın 5’i, bugünkü kur olan 4,30’a bile altı ay dayanamaz aslında. Doların durması için piyasaya devamlı para enjekte ediliyor ancak bu paralar karşılıksız.

Şirketler, dolar üzerinden borçlanmış durumda. Bu borçlar nasıl ödenecek? Bankalar, kredi borçlarını tahsil edebilecek mi?

Bankacılık sistemimiz çok sağlam olmadığından, şirketler battığında bankaların da ayakta durması çok zor. Örneğin, bu hafta ABD’nin Halkbank hakkında vereceği karar korku içinde bekleniyor.

Mevduat hesaplarına el konabilir mi?

Piyasa düşünüyor, taşınıyor ve “Bunların elinde başka araç kalmadı. Mevduatlara el koymayacaklarsa ne yapacaklar ki”diyor. Şu anda yapılmayacağına dair sözler veriliyor. Umarım böyle bir şey yaşanmaz.

“Erdoğan kazanırsa fakirden anormal vergi alması gerekiyor”

Ekonomi, arka arkaya seçim yaşamaya hazır ve dayanıklı mı?

Hayır. Diyelim ki, her şey Sayın Erdoğan’ın istediği gibi gitti… O zaman vergileri anormal bir şekilde artırması ve fakirden daha çok alması lazım. Zira zenginden almaya kalkınca, sermayelerini kaçırıyorlar. Fakirse kaçamıyor.Merkez Bankası’nın ilan ettiği faiz oranı yüzde 8, enflasyon ise 11. Enflasyon ile faiz arasındaki bu farkla TL’nin değerini korumak mümkün değil. İktidar, ekonominin basit kuralını uygulamakta niye bu kadar diretiyor?

Burada ideolojik bir antikalık var. Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki, “Ben de iktisatçıyım.” O zaman şunu sormak lazım, iktisada giriş sınavını nasıl verdiniz? Enflasyonun sebebi faizdir diyorsanız, 16 sene okusanız da geçemezsiniz. Faizin artırılmasından korkuyorlar.

Neden?

İnşaat firmalarının borçları ciddi boyutlarda. Bunların bazıları bir bir yok oldu, pek çoğu da oksijen çadırında tutuluyor. Ortaya çıkarsa herkes birbirinden parasını istemeye başlar. Yani inşaat sektörü batar diye faizin artırılmasından korkuyorlar. Bu sektör batarsa, o muazzam kredileri veren bankalara dönerler. Bakın, her hedeflendiğiniz milli gelirin üçte biri inşaatsa… Ve inşaat da durursa ülke batar.

Cumhurbaşkanı vatandaşa ‘altına yatırım yapmasını’ tavsiye ediyor. Oysa altın ölü bir yatırım ve Türkiye ekonomisine getirisi yok. Neden vatandaşa “Paranızı Türkiye’deki varlıklara, bankalara, faize yatırın; hisse senedi alın” gibi önerilerde bulunulmuyor? 

Türkiye’nin altına dayalı bir para sistemini konuşmasına gerek yok çünkü elinde böyle bir imkan yok. Dönem dönem her hükümetin aklına “Şu yastık altındaki altınları alsak” gibi müflis tüccarların (batmış tüccarların) ‘parlak fikirleri’ gelir. Allahtan Türkiye’deki ev kadınları yöneticilerden daha akıllı, asla bileziklerini vermezler. İktidar, “Altın alın” demiyor zaten. “Altınları alın bize verin” diyor.

Vatandaş ne yapmalı, parasını nereye yatırmalı?

Genel olarak harcamayı kısmakta büyük fayda var. Yavaş yavaş borçlarını azaltmalılar. Krizler bazen de ufak çapta fırsatlardır. Her türlü varlık değeri çok düşer. Kenarda parası olanlar 2001’de gayrimenkul almıştı. Borsa rakamları bence şu anda epeyce düşük, dolar cinsinden 2009 yılında ekonomik kriz neredeyse çok yaklaştı.

“İyi Parti’nin borçları satın alacağı vaadi son derece mantıklı bir öneri”

Peki, vatandaş ne yapmamalı?


Millet gırtlağına kadar borçlu. Geçenlerde İYİ Parti, iktidara gelmesi durumunda borçları satın alacağını vaat etti. Son derece mantıklı bir öneri. Ama bankacılık açısından sorun şu, insanlar yeniden borçlanamayacak kadar kötü vaziyette. Ve bu faizlerle de artık borçlanamıyorlar. Zaten Türk Lirası ya da döviz üzerinden borçlanmasınlar. Röportajın tamamını Diken‘den okuyabilirsiniz.

Halk TV’de yayınlanan Cüneyt Akman ile Zamanın Ruhu programına İyi Parti Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Durmuş Yılmaz konuk oldu:

2018 ekonomik krizi seçimden önce mi sonra mı?


Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.