Yıl 1979, ailenin en büyük dokuzuncu çocuğu olarak Doğu Londra’nın büyük bir kasabası olan Dagenham’da doğdum. Birçok insana göre o gün, günlerden Çarşamba idi. Bana göreyse Çarşambadan farklı olarak ben, mavi bir günde açmıştım gözlerimi.
Adım Daniel. Dört yaşında ilk epilepsi krizimi geçirdim. Tedaviler sayesinde nöbetsiz bir hayat yaşadım. Okul yıllarında çekingen bir çocuktum. Benim dünyama ait arkadaşlıklar kurabilir, diğerleriyle iletişim kurmakta oldukça zorlanırdım.
Arkadaşlarımın güçlük çektiği birçok derste başarılı bir çocuktum, fakat okul ortamında asla huzurlu değildim. Kedilerle konuşmaya, onların bana miyavlayarak karşılık vermelerine bayılırdım. Ağaçların arasında yürümekten ve arkalarına saklanmaktan büyük keyif alır, görünmez olduğum hissine kapılırdım.
Adeta bu dünyaya ait olmadığımı düşünürdüm. Biriyle arkadaş olmanın neden bu kadar zor olduğunu merak ederdim. Hep ilgimi çeken madeni paralar, kestaneler, uğur böcekleri, sayılar gibi konularda arkadaşlarımın hiç söz etmemelerine anlam veremezdim.
Ergenlik dönemine geldiğimde kendimdeki büyük değişimlerin farkındaydım. Annem ve babam bana ilk deodorant kullanmayı ve tıraş olmayı öğretmişlerdi. Duygularımı anlayamaz, kendiliğinden oluşacağına inanırdım. Tek bildiğim şey birilerine yakın olmak istememdi. Ancak bu mesafeyi nasıl kuracağım konusunda hiçbir fikrim yoktu.
Yirmi beş yaşıma geldiğimde, rahatsızlığı İngiltere’de her üç yüz kişiden bir kişiyi etkileyen otizmin biraz daha hafif ve yüksek fonksiyonlu bir türü olan Asperger Sendromu tanısıyla karşılaşmıştım. Tanı koymak kolay değildi. Yapılan test ve görüşmelerden uzun bir süre sonra çıkmıştı ortaya.
Otizm genellikle, yaşamın ilk iki yılında ortaya çıkar. Öğrenme zorluğu şeklinde belirir ve otizmliler için çevrelerindeki dünyayı anlamak oldukça zordur. Asperger Sendromuna gelince otizmden farklı olarak dil ve konuşma becerisinde gelişim geriliği yoktur. Nispeten daha konuşkan hatta ilgi duyduğumuz alanlarda aşırı konuşkan olabiliriz.
Annem ve babam ne olursa olsun beni daima seveceklerine söz vermişler. Bebeklik ve çocukluk dönemlerim kolay geçmemişti. Nedensiz yere ağlamalarımı ilk zamanlar doktorlar ciddi bir rahatsızlık olarak adlandırmamışlar. Fakat yine de uzun araştırmalar sonucunda bir bebeğin bu kadar çok ağlamasının beyinden kaynaklanan gelişimsel ve nörolojik sebepten olduğunu açıklayabilmişlerdi.
Hayata dair samimi bir amacım var, benim gibi epilepsi ya da asperger gibi rahatsızlıkların, insanın gelişiminin bütünü veya potansiyelini mutlaka engellemek zorunda olmadığını kendi yaşamımdan örnekler vererek ispatlamak ve böylece diğer insanlara ilham kaynağı olmaktı.
Ailem, üniversiteye gideceğimi ummuştu, fakat ergenlik yıllarımda benim böyle bir düşüncem yoktu.
O yıllarda özgüvenim yerle birdi. Kendimi beceriksiz ve rahatsız hissediyordum. Çok sayıda gazete okur, iş ilanlarına bakardım. Bir gün, denizaşırı ülkelerde çalışmak isteyen gönüllüler aranıyor, ilanını gördüm ve nasıl heyecanlandım bilemezsiniz. Konuyu hemen aileme açtım, ikna oldular. Sonunda başka bir ülke olan Litvanya’ya yalnız başıma gitme cesaretini gösterdim. Hayatımın dönüm noktası olan bu yolculukta orada bulunan insanlara hem İngilizce öğrettim hem de çok kısa sürede Litvanca dilini öğrendim. Daha da önemlisi birçok arkadaş edinerek kendimi fark etmeye başlamıştım.
Diğer insanlarla da internet üzerinde iletişim kurmanın otistik insanlarda ayrı bir yeri vardır. Bu, otizmlileri sosyal ortama uyum sağlamak kadar yormaz. Göz teması kurmaları, sohbeti nasıl başlatacakları, nasıl bitireceklerini bilmeleri gerekmez. Gönüllülükten sonra yaptığım iş ilanlarından olumlu sonuç alamayınca kız arkadaşım Neil ile bir eğitim web sitesi açmaya karar verdik. Dil öğrenmek isteyenlere çevrimiçi kurslar verirken, etrafımdaki dünyanın farklılıkları ilgimi çekmeye başlamıştı.
İngilizce ve Litvanca dışında kısa zamanda toplam sekiz dil daha kattım öğrendiklerime. Ailemin, komik duruma düştüğüm için beni vazgeçirmeye çalışsa da Manti ismini verdiğim, kendi dilimi de oluşturmuştum. Pi sayısını kusursuz ezberleyerek, Uluslararası Pi günü ve aynı zamanda Einstein’ın doğum günü olan 14 Mart tarihinde 22 514 basamak olan Avrupa rekorunu kırmış, bu rekorla birlikte birçok ülkede tanınmıştım.
Otistik birçok hastanın yaşadığı bir durum vardır, o da Savant Sendromu yani bir çeşit zihinsel becerilere sahip olma durumu. Bu sendromu yaşayanlar matematik, müzik ve görsel alanlarda yeteneklerini gösterirler. Örneğin bu olağandışı yetenekleri olan kişiler matematik alanında çok haneli sayıların çarpımını kısa sürede yapmakta, duyduğu bir müziği hiç eğitim almadan enstrümanla zorlanmadan hemen çalmakta ya da kısa süreliğine görmüş olduğu bir manzarayı aynı şekilde resmetmektedir.
Benim için sayılar ve sözcükler kağıt üzerindeki mürekkep işaretlerinden çok daha fazlasını ifade ediyordu. Sinestezik algıya sahiptim. Zihnimdeki sayılar ve sözcükler bir biçime, renge, dokuya ve benzeri özelliklere göre şekilleniyordu. Yine benim için onlar canlıydı. Bu yüzden çocukluğumdan beri sayıları, sözcükleri arkadaşım olarak tanımlardım. Bu yüzden doğduğum günün Çarşambaya denk gelmesi, zihnimdeki doğum tarihimi mavi renge bürümüş ve kitabımın ismini almıştır. Bilim adamları yaşanılan bu görsel, duyusal deneyime sinestezi adını verirler ve bu durumu alfabedeki harfleri ya da sayıları renkli görme yeteneğiyle sonuçlanan ender görülen, nörolojik bir duyu karıştırma durumu ve de duyular arası sıra dışı bir bağlantı olarak olarak açıklarlar.
1’den 12’ye kadar rakamlar benim gördüğüm halleriyle kendine ait şekil ve karakterleriyle birliktedir. Mesela bir, beyaz bir ışık patlaması, altı küçük ve üzgün bir kara delik. Çizimler her ne kadar siyah beyaz olursa olsun benim zihnimde renkleri var. Üç yeşil, dört mavi, beş sarı gibi. Ben aynı zamanda resim yapıyorum. Bu resim iki asal sayının çarpımı. İşlemin sonucunu üç boyutlu şekiller ve ortada oluşturdukları alanla yeni bir şekil yaratıyor. Kelimelerin renkleri ve duyguları, sayıların şekilleri ve karakterleri olduğunu düşünüyorum. Anton Chekhov’u okumayı seviyorum. Benim sayı ve kelimeler dünyama benziyor betimlemeleri. Rengi, duyguyu ve kişilikleri harmanlamış buluyorum. Kelimeler tıpkı sayılar gibi, nesnelerle dünyamızı oluşturan olaylar ve güçler arasındaki esas ilişkileri ifade ediyor.
Dünya, sıklıkla göründüğünden daha zengin ve daha geniştir. Yaptığım etkinliklerle özellikle aspergerli ve epilepsili insanlara ulaşmayı başardım. Bu sayede özlem ve mutluluk gibi birçok duyguyu kazandım. Bunları kazanmamda en büyük etken ailemin özel çabası ve daha sonra hayatıma katılmış olan dokuz kardeşimdir. Kalabalık bir ailede büyümüş olmam, sosyal ortama uyum sağlamaya çalışmamda bana her zaman yardımcı olmuştur.
Umarım sizlere, dünyayı yeni gözlerle görebilmeyi, öğrenme isteğini ve buna hiçbir şeyin engel teşkil etmeyeceği umudunu verebilmişimdir.
Bu yazı Daniel Tammet Brainman’ın yaşam öykülerinden birleştirilerek oluşturulmuştur.