Her seçimde ve dünya kupasında aynı gaflete düşüyorum. Şu yeni seçim sistemi, başkanlık sistemi filan, bir tane oyum var bari onu hakkıyla vereyim istiyorum. Şu konularla yeniden, ha gayret bi’ ilgileneyim belki bir şeyler anlarım diyorum ama yok. Benim lisede de fonksiyon, olasılık, trigonometri filan iyi değildi. İçinde hemen boğuluveriyorum. Biri bana yardımcı olsun.
İmza Fenomenleri
Şimdi seçimde adaylara hakimim gibi. En başta İYİ Parti lideri Meral Akşener, Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu, Vatan Partisi lideri Doğu Perinçek ve Adalet Partisi lideri Vecdet Öz’ün Cumhurbaşkanlığı adaylığı için 100 bin imza almak için koşturduklarını biliyorum. O arada 15 milletvekili CHP’den İYİ Parti’ye geçti mesela Akşener çatı aday olsun diye. Sonra Akşener, “Ben HDP ile aynı çatı altında durmam” dedi.
CHP kendi adayını çıkardı filan derken ortalık Game of Thrones.
Bu 15 milletvekili ne oldu, onlar mecliste kantinde kendi aralarında mı takılıyorlar artık? Yazık arkadaşları da yoktur şimdi onların. Neyse onu anlamadım ayrı ama asıl şu 100 bin imza olayı beni benden alıyor. Millet koştura koştura imza atmaya gitti. “Tamam 100 bini geçtik” dediler. Ulan burası Türkiye. Durur mu bizim millet bir kere başladı mı?
Halk ekmek kuyruğuna girer gibi kuyruklar yapmışlar, imzalar 300 bine yaklaşmış diyorlar. Abicim 100 bin yetiyor işte. Hala daha gidip vermek neden? Milletçe ayarsız enerjiğiz yemin ederim. Şimdi bu imzayı atar ama seçimde Bodrum’a kaçar arkadaşların gazını da anlamıyorum. Bir de en çok adaylar birbirlerine hava atıyorlar mı acaba onu merak ediyorum.
Meral Akşener şu aralar baya imza fenomeni. “Temel bak benim imzacılar 200 bin oldu” filan diye ezikliyor mu acaba diğerlerini? İmza sirkülerleriyle yukarıdan 45 derecelik açıyla, dudaklar önde fotoğraf filan çekseler, story atsalar ya. Seçmelerle, başkan adaylarıyla takibe takip yapsalar filan. Ne güzel olur. @tbmm #100binimza #neednofilter #like4like #followme
Brezilya kaybederse biz gruptan çıkıyor muyuz?
Meral abla tek başına çatı aday olacakken her şey gene yerli yerindeydi bende. Diyordum ki “İyi işte. İki ana aday var. Kim, hangisini kendisine yakın hissediyorsa ona verir. Oh mis gibi” diye. Haydiii şimdi bir de Muarrem İnce çıktı. Güzel abim sen nereden çıktın? Zaten kafa yanmıştı benim. Bir de %50 hesapları başlayıp, olay Türkiye’nin 2013’te Dünya Kupası’na katılma hesaplarına dönünce konudan tamamen koptum ben.
Şimdi ilk turda %50 alan aday olmazsa en yüksek oy alan iki aday el ele tutuşup tekrar seçime gidiyorlar. Yani sen Meral’e verdin, ben Erdoğan’a verdim, o Muharrem’e, öteki Temel’e verdi. Meral ve Erdoğan yüksek aldı. Ama %50’den de düşük aldı. Sonra hep beraber Erdoğan’a, Meral’e veriyoruz. Aşk üçgeni, Brezilya dizisi gibi abi. Sadece benim değil ki milletin de kafalar gidik.
“Abi sen şimdi önce Muharrem İnce’ye ver” Eee? “İşte sonra Tayyip Erdoğan ve Meral Akşener kalacak.” Eee? “İşte cemre düşecek denize. Üstümüzden bir kuş geçecek. Muharrem İnce’ye katılımından dolayı plaket verilecek. O plakette yazan kodu 3234’e mesaj olarak göndereceksin. Sonra ikinci turda oyunu Meral Akşener’e vereceksin.” Anladım güzel abim de neden en başta vermiyoruz Meral Akşener’e?
Dünya Kupası’ndan da böyle kopmuştum ben. Macaristan kaybeder, Brezilya kendi sahasında yenerse, sonra Bulgaristan’la Azerbaycan sahaya çıkmaz, Çek Cumhuriyeti de damat halayı çekerse biz gruptan çıkıyorduk. Milletçe matematiksel hesaplara kalma fetişi var bence. Neyse fonksiyon hesaplarını işin uzmanlarına bırakıp kapanışa geçiyorum yoksa bende beyin göçü başladı.
“Sakın Yalan söyleme çünkü inanırım”
Bitmeyen dizilerimizden Ezel’de marka olmuş bir söz. Bence Türkiye’yi de özetliyor. Diyorsunuz ya hani, “Kömürle, peşkeşle adam kandırıyorlar” diye. Yakınıyorsunuz ya, “Önce ‘Şerefsiz’ diye tükürükler saçarak haykıranlar bugün el ele gezip dünya evine giriyorlar, buna nasıl inanıyorlar?” diye. Dalga geçiyorsunuz, “Jet Fadıl yetmedi, şimdi de Çiftlik Bank” diye. Yapmayın. Onlara kızmayın. İyi gene kömürle ısınıyor millet abilerim ablalarım.
Onların dertleri farklı, eğitim seviyeleri imkansızlıklardan dolayı nispeten düşük insanlar. Onlara gelene kadar benim Kadıköy’de bir tanıdığım vardı. Yahu Kadıköy’de yaşayan çocuk, adam üniversite bitirmiş, müspet bilimlerle eğitim görmüş, entelektüel bir herif. Kant desen, Hegel desen, İbn-i Sina desen bilir. Sene 2012. Diyor ki “Bakkala dünyanın borcunu yaptım, zaten marduk gelecek 21 Aralık’ta dünya bitecek. Abi sen buna inanıyorsan bizler, o canım Anadolu, biz ne yapalım? Mayalının biri ulan 2013’ten sonrası da olmaz artık demiş kalemi kağıdı bırakıp emekli olmuş diye sen ne anlamlar yüklüyorsun buna. Takvim bitmiş, Marduk çarpacakmış. Sormuyor da bu “Marduk 21 Aralık’ta birden mi peydah olacak?” diye. “Bunun gelişini görmüyor muyuz biz 1-2 sene önceden?” Ulan trenin bile gara gelişini birkaç dakika önceden görüyoruz. Millet nelere inanıyor. Yok a-marduk yani!
Süper güç geliyor açılın
Neticede dünyanın süper gücüyüz, onlar darbeci, dış mihraklar önümüzü kesiyor, ekonomi giderek yükseliyor, enerji ve geri dönüşümde dünya lideriyiz. Şaka şaka. Buradan medyaya sesleniyorum. Yapmayın böyle şeyler n’olursunuz. Sonra temelsiz inançlardan ortaya ayarsız fanatikler çıkıyor.
Tanıyalım yahu artık kendimizi. Bin yıllar olmuş. Biz düşünmeyi, okumayı, araştırmayı bilmeyiz. Göçebeyiz oğlum biz. Yere, göğe, içimizde cana inanırız. Bu topraklara gelince “Bak bu güzel buna inanacaksın” demişler. Biz de garibim “Tamam” demişiz. Bize ne abi biz hayvanı güder, tarlayı biçeriz. Şimdi güdecek koyun kalmadığı için çitlerin içinde tekelden bozma medyayla kendimizi güdüyoruz. Ekecek tarla kalmadığı için kendimize, etrafa kulaktan dolma bilgiler ekiyoruz. Okuyun, araştırın. İnsanlara değil, bilime riayet edin dostum. Sonra biçecek bir şey kalmadığı için sokaklarda birbirimizi biçeriz bak benden söylemesi.
Şuraya Aşık Mahzuni Şerif’in 4 tane 4’lüğünü de bırakayım da 4-4’lük bir final olsun:
İlim şu dünyanın başıdır başı
Gözümden akıttım kan ile yaşı
Söylediğin yapamayan bir kişi
Dört kitap okusa kör bana bana…
Cahilin her işte eli çıkıyor
Ondan rezaletin bolu çıkıyor
Açsam şapkasını keli çıkıyor
Sökmez gayrı «Dede», «Hoca», «pir» bana…
Tabuttaki ölü gibi ölemem
Derdim vardır onun için gülemem
Ben insanın değerini bölemem
«Doğu», «batı», «gavur», «müslim» bir bana.
Mahzuni Şerifim yoldan kalır mı
İlmin dillerinden cahil bilir mi
Hayvan kesmek ile «kurban» olur mu
İnanmazsan kaldır kılıç vur bana…