Bir grup insan belli çıkarlar doğrultusunda bir toplumu içten çökertmek, bölmek ve yozlaştırmak istese bunun yolu ne olmalıdır?
Bir toplumu bölme ve yozlaştırma rehberi
Bu yazıyı bundan yaklaşık 8-10 sene önce yazmıştım. O kadar zaman geçmiş ki tam hatırlamıyorum bile. Sonraları kapanan blog sayfamda ve yine kapanan bir gazete sitesinde kısa süre yer almıştı. Uydurma bir komplo teorisi aslında. Bir grup insan belli çıkarlar doğrultusunda bir toplumu içten çökertmek, bölmek ve yozlaştırmak istese bunun yolu ne olmalıdır sorusunun cevabı bir nevi…
Bugün sizlerle birlikte bir toplumun nasıl çökertileceğini, ana dinamiklerinin nasıl yok edilebileceğini ve bir milletin nasıl kendi kendine düşman edilebileceğini göreceğiz.
Öncelikle bu uzun soluklu bir plan olacağından temelleri sağlam atılmalıdır. İdealist olmak, hırs, zeka, akıl, sabır ve iyi bir kriz yönetimi kabiliyetine sahip olmak esastır. Bu yüzden de her işte olduğu gibi en önemli şey; takım olabilmek, bu yola gönül vermiş yoldaşlar bulabilmektir.
Hem planlama, hem uygulama, hem sonuç. Hepsi zaman alacak; arada bir sekteye uğrayacak, bozulmaya, yok edilmeye çalışılacaktır. Dolayısı ile azim ve sabır her zaman başrolde olmalıdır. Takımınız içerisinde de firelere hazırlıklı olmak durumundasınız her daim.
Gelelim malzemelerimize:
Bir toplumu yöneterek çehresini değiştirmek ve insanlarını birbirine düşman etmek sureti ile zarara uğratmak için aynı “inception” filminde olduğu gibi yeni bir düşünce filizlendirmek, doğurmak zorundasınız. Unutmayın, amacınız öncelikle (uzun vadede) toplumun kendinden ve sistemden şüphe etmesini sağlayarak sisteme güvensizliği inşa edip, kendi kendilerine adaleti ve hiyerarşiyi sağlayacak duruma gelmelerini sağlamaktır. Bundan sonrası çorap söküğü misali kendiliğinden gelecektir.
Bilin ki;
Kırılması imkansız hassasiyetleri kullanarak, kırılması zor tüm hassasiyetleri paramparça edebilirsiniz. Bu da istediğiniz dinamiti ateşlemeye yeterli olacaktır.
Hareket noktanız en başta toplumdaki ortak değerleri analiz etmek olmalıdır. Birinci adım olarak gözle görülür ve haber konusu olabilecek tepkileri vermeye yatkın nüfusa sahip toplulukları, az olmayan azınlıkları not edebilir, belirleyebilirsiniz. Buna en güzel örnekler azınlıklar, etnik gruplar, siyasi görüşler, etki alanı güçlü sivil toplum örgütleri ya da dini mezhepler olabilir.
Şöyle açıklarsak herhalde yazının sonrası için de aydınlatıcı olur:
Siz bir sihirbazsınız. Yani illüzyonist. Yaptığınız şey sihir değil ama öyle görünmek zorunda. Göz yanılgısını iyi becermelisiniz. Bu yüzden de zaman zaman algıyı başka yerlere çekebilmek zorunda kalabilirsiniz. Dinamikleri elinizin altında olan mezhepler, gruplar oluşumlar ve örgütler, her zaman gündem değiştirmenize, gözlerin sizin üstünüzden başka yerlere dikilmesine yardımcı olabilirler. Siz tavşanı şapkaya çaktırmadan koyarken, herkesin dansçı kıza bakmasını sağlayabilirsiniz.
Aynı grupları, olumlu hareketlerle sempati kazanmak için de kullanabilmek cabası tabi…
Bir felsefeniz ve sizi her seferinde savunulabilir hale getirebilecek bir duruşunuz olmalıdır.
Bu duruşu toplumun kırılması imkansız denebilecek hassasiyetleri üzerinden seçmenizde fayda var. Örneğin milliyetçilik duygusu ya da din. Seçeceğiniz hassasiyetle ilgili sözler ağzınızdan düşmemeli, her seferinde bunlara referans vermelisiniz. Bu hassasiyetin tüm gözle görülebilir gerekliliklerini yerine getirmek zorundasınız. Hem siz hem takım arkadaşlarınız. Öyle bir yere gelmeli ki artık sizi savunan insanlar size karşı duran insanlara “Bi kere adamlar vatanı milleti seviyo bak şurdan belli” ya da “Adamın Allah’ı var kitabı var yapmaz öyle şey” demeliler. İnanarak, öyle hissederek söylemeliler. Altı boş olsa bile ezberden söylemeliler.
Öyle olmanız ya da olmamanızı tartışmıyoruz. Hedefiniz ilk baştan belli. Kendiniz ya da başkaları için bir toplumu yozlaştırmak, çözmek ve içten içe karıştırmak ise amacınız, tarafınızdaki insanları bu şekilde inandırmak zorundasınız.
Bir trenin kaç vagonu olursa olsun, ne kadar yük taşırsa taşısın, ne kadar yeni ve sağlam olursa olsun, başında bir lokomotif olmadan hiçbir yere kıpırdayamaz. Bütün bu temel malzemelerin işe yaraması ve amaçlarınızı gerçekleştirebilmeniz için olmazsa olmazınız bellidir.
Bir lider
Dünyadaki her devrim, her oluşum, her kurtuluş, her savaş, her barış bir liderin yol göstermesi ile gerçekleştirilmiştir. Başarısız lider başarısızlığı, başarılı lider başarıyı getirir. Liderinizi çok iyi seçmelisiniz. Yıllar boyu sürecek bir plana başladığınızdan bu süreye dayanabilecek yaşta ve güçte biri olmalıdır her şeyden önce. Daha da önemlisi bahsettiğimiz hassasiyetlere tamamen bağlı, toplumun sizin tarafınızda olmasını dilediğiniz kesimine (birazdan bahsedeceğiz) hayli yakın, hatta topluma “Bizden biri” dedirtecek biri olmalı lideriniz.
Liderlik vasıflarının olma zorunluluğundan çok bahsetmeye lüzum yok sanırım. Az ama öz bahsedelim o zaman.
Bir kere lideriniz iyi bir konuşmacı olacak. Olmak zorunda!
Takımınızda da onu destekleyecek çok iyi bir metin yazarı timi olmalı. Ses tonunu iyi ayarlayabilmeli mesela lideriniz. Vurgu yapabilmeli, yapması gereken yerleri iyi bilmeli. El hareketlerini, vücut dilini, mimikleri jestleri iyi kullanabilmeli. Sinirlendi mi tarafındaki herkesi sinirlendirmeli, sempatik olduğu zaman da nerdeyse ona karşı olanları bile “Acaba..” diye düşündürebilmeli. Herkese eşit olmasa da öyleymiş gibi davranabilmeli, konuşabilmeli. Zafer kazandıktan sonra sadece taraftarlarını değil, herkesi kucaklamalı. Her hareketi ve söylemiyle gündem oluşturabilmeli. İyi giyinmeli, tarzı olmalı, mümkünse uzun boylu hatta yakışıklı / güzel olmalı.
Şimdi malzemelerimizi kısaca yeniden hatırlayalım. Unutmayın; zor bir işin peşine düştünüz. Algıyı değiştirmek hedefiniz. Toplumu birbirine düşürerek kaos sağlamak.
– Hedefinizi, idealinizi belirlediniz. Check!
– Toplumun ortak değer ve hassasiyetlerini kendi çıkarlarınız için kullanabilmek sureti ile irdeleyip belirlediniz. Check!
– Etkilemek istediğiniz toplumun ortak ve kırılması çok zor bir hassasiyetini, değerini kendinize felsefe olarak belirlediniz. Check!
– Tüm bunları yapabilmek için birbirine bağlı, güvenilir, çalışkan ve zeki bir takım kurdunuz. Check!
– Bu takımın başına taş gibi, insanları peşinden sürükleyebilecek bir lider getirdiniz. Check!
Artık yola çıkabilirsiniz
Uzun ve yorucu bir yol olacak. Unutmayın en büyük yardımcınız sabır ve zaman olacaktır. Eğer ki emellerinizi gerçekleştirmek için acele etmeye kalkarsanız çok çabuk ifşa edilir, fişlenir ve açık verirsiniz. Adım adım, ufak ufak gitmelisiniz. Sevdiğim bir söz:
“Bir fili bir oturuşta yiyemezsin, ama parça parça uzun zamanda yiyebilirsin.”
Yukarıda da bahsedeceğimizi söylediğim konuya gelelim şimdi. En önemli kısım bu. Hiçbir işi tek başınıza yapamazsınız. Toplumu, insanları kazanmalısınız. Sizden yana olacak insan kesimini iyi belirlemeli, önceliklerinizi onlara vermelisiniz. Onların hassasiyetlerini ön planda tutmalı, “çoğunluğu” her zaman sizden taraf yapmak zorundasınız. Yani aslında kendi seçmeninizi, tabanınızı yaratmak zorundasınız.
Herkesin sizi sevmesini sağlayamazsınız!
Bir kere şunu aklınızdan çıkarmayın. Herkesin sizi sevmesini sağlayamazsınız. Zira niyetiniz bu da olmamalı. Amacınız eğer toplumu bölmek ise bir kesimin sizi gitgide sevmesini sağlarken, diğer kısmın da nefretini kazanmak durumundasınız. Amaç zaten sizi sevenler ile sizden nefret edenleri birbirine düşürmektir sizin çıktığınız yolda. Sevgi ve nefret tohumlarını yavaş yavaş ekmelisiniz.
Sizden yana olacak, sizi her daim savunacak kesimi belirlemek, işin en önemli kısmı daha önce de belirttiğim gibi. Eğer hedefinizi iyi eğitim almış kesimden yana kullanırsanız hata yaparsınız. Eğitimli insanlar sorgularlar, araştırırlar, içlerinde sizin işinizi bile size öğretecek olanlar çıkabilir. Açıklarınızı yakalayabilirler. Bu tip insanları elbette kazanmalısınız, ama etrafınızda tutmanız yeterlidir. Desteği satılık olan insan bulmakta güçlük çekmezsiniz merak etmeyin. Sizi sistemin başında tutacak sayısal nüfus dünyanın birçok yerinde daha eğitimsiz, sorgulamayan, okumayan, araştırmayan kesimdir. Gönlünü fethetmeniz gereken asıl çoğunluk budur. Çünkü en başta belirlediğiniz hassasiyetleri en iyi bu grup üzerinde etkin kılabilirsiniz.
İnsanları değiştirmek istiyorsanız, sistemi değiştirmelisiniz. Bunun için de sisteme tam olarak hakim durumda olmanız gerekir. Bu çok zordur. Çünkü eğer demokratik bir ülke toprağındaysanız sistem güçler ayrılığına dayanır.
Yasama: Parlamentodur, kural koyandır. Bu zaten sizin elinizdedir belki ama tek başına bir şey ifade etmez.
Yürütme. Konulan kuralları uygulatır, denetler, yargının verdiği cezayı uygular. Kolluk kuvvetleridir. Polistir. Mutlaka sızmalı, kontrol altına almalısınız. Yeri geldiğinde bir tepki ile karşılaşırsanız kaba kuvvete ihtiyacınız olabilir.
Yargı: Yürütmeyi yöneten, karar verendir. Yasama ve yürütme üyelerini de yargılama hakkı mevcuttur. Başınıza en çok bela açacak olan da budur.
Bu güçleri kendiniz için çalışıyor hale getirmelisiniz ki istediklerinizi daha az engele takılarak uygulayın. Bunu yapabilmek için sağlam ve çekirdekten yetişme bir kadrolaşma politikasına ihtiyacınız var. Açıklamak için yazılar, satırlar yetmez. Zaten yıllar sürecek ve hiçbir zaman garantisi olmayacak bir süreçtir. Ömür yetmeyebilir. Olabildiğince kontrol altında tutabilmek en gerçekçi hedef olacaktır.
Medya
Sizin ile insanlar arasındaki iletişimi kuracağınız basın yayın organlarını her daim kontrol altında tutmalısınız. Elbette azınlıkta ve çok etkili olmayacak şekilde size karşı olan basına da yolu çok kapamamalısınız. Çünkü toplum içinde karşılıklı nefret yaratabilmek için 2 tarafa da ihtiyacınız var.
Ufak bir parantez açalım. Sadece medya değil, size ideoloji olarak yakın dış güçleri ve örgütleri de safınızda tutmalısınız. Lakin bunu nasıl yapacaksınız? Aslında işin en kolay kısımlarından biri bu. Para. Dünyada birçok insanın çıkarı için yapmayacağı şey yoktur. Tarafınızda yer almalarını istediğiniz kişi ve çevrelerin çıkarlarını sağlayacak vaatler verir ve bunları tutarsanız, daha iyisini vereni bulana kadar peşinizden ayrılmazlar. Ama dikkatli olun. Daha iyisini bulana kadar… Tabi bunu da düşünerek kötü komplolar hazırlayabilir, şantaj kasetleri tutabilir, tehdit edebilirsiniz. Ne kadar “basitleşeceğiniz” size kalmış…
Tüm bunları uygularken kuralları, yasaları kendi tarafınızı sevindirecek ya da en azından tepki vermemelerini sağlayacak, yavaş yavaş inşa ettiğiniz size karşı kesimleri ve nüfusu da adeta çıldırtacak şekilde değiştirmelisiniz. Ezmeye ve bariz aşağılamaya sakın kalkmayın. Elinizde patlar. Dünyanın geri kalanının dikkatini üstünüze çekmeden, yarım elma gönül alma şeklinde yapmalısınız bunu.
Bunun yolu da basittir:
2 adım ileri, bir adım geri.
Alışık olunan bir şeyi değiştirin. Size karşı olan kesimi kızdırın ve tepki vermelerini sağlayın. Tam bu tepkiler çoğalırken bir adım geri adım atın ve değişikliği biraz yumuşatın. Hatta yer yer tamamen iptal bile edebilirsiniz. Bu hem size karşı olanları sözsüz bırakacak, hem de tarafınızda olan kesimin sizi savunabileceği “Daha ne istiyosunuz yaptı ya adamlar işte” şeklinde bir argümana daha sahip olmasını sağlayacaktır. Ama siz aslında bir adım daha ileri gitmiş olacaksınız. Çaktırmayın!
İş yapın.
En önemli diye bir yer söylemiştim ya yazının ortalarında… Unutun! En önemlisi bu. İş yapmalısınız. Gerçekten iş yapmalısınız. Savunacak, söyleyecek, ya da sizin adınıza söylenebilecek bir sürü şeyiniz olmalı. Ekonomik gücünüzün bir bölümünü buna ayırın. Daha önce yapılmayanları yapın. Başkalarının vadedip yapmadıklarını yapın. Unutmayın, sizin derdiniz ülke ile değil. İnsanlarıyla ve sistemiyle… İnşa edin, açılış yapın, organizasyonlar düzenleyin. İlk biz yaptık diyebileceğiniz bir sürü şeyiniz olsun. En zor soruya bile bunlarla cevap verin. Soru ile alakası olmasa bile insanların size hak vermelerini sağlayacaktır. Siyaset işte…
Azılı düşmanlardan “bir şekilde” kurtulun.
Topluma etki edebilecek, sizinle aynı hassasiyete ama farklı düşüncelere sahip insanları ekarte etmelisiniz. Ayrıntıya girmek istemiyorum. Yazı her ne kadar var olmayan bir komplo teorisini anlatsa da bir edebi olsun.
Takım güçlü, lider sağlam, çıkar dengeleri sağlanmış, düşmanlar ekarte edilmiş, sistem içinde her yerde adamlarınız hazır ve çalışıyor. Tarafınızda bir sürü insan var. Karşınızda da bir sürü insan var. Gittikçe sizin yaptıklarınızı savunanlar ile sizi eleştirenler arasındaki uçurum daha da açılacak. İnsanlar her karşılaştıkları insanın hangi tarafta olduğunu sorgulamaya başlayacaklar. Herkes kendi tarafına daha yakın olacak. Taraflılık belirleyici bir şart olacak. İş yapacağı kişiyi kendi düşüncesine daha yakın olandan yana seçecek insanlar. Alışverişi bile ona göre yapmaya başlayacak.
Ve gün gelecek, verilen selam da adamına göre olacak. İşte bu olduğunda siz amacınıza çok yakınlaşmış olacaksınız.
Lakin şunu asla unutmayın. Mutlaka ve mutlaka ya içinizden, ya dışardan bir yerden tekerinize çomak sokabilecek kişiler çıkacaktır. Bu kişiler o anda da peydahlanabilir, eskilerden bu güne gelmiş, hafızalardan silinmeyecek düşünceleriyle ve bugünün insanları yoluyla da size mani olabilirler. İşinizin asıl zorluğu burada işte.
Bir çuval incirin berbat olma riski her daim peşinizi bırakmayacaktır.
Bir olay patlar, birileri bunu iyi değerlendirir, bir açığınızı, tüm çoğunluğu kazanma nedeniniz olan hassasiyetlerinize toptan ters düşen bir ayıbınızı yakalar, ifşa eder. Hiç belli olmaz.. Birkaç ay sonra işiniz bitmiştir bile…
Peki işinizin bittiğini nerden mi anlarsınız?
Hiç merak etmeyin. Anlarsınız.
Yazı daha önce de belirttiğim gibi insanlık tarihinden örneklerle analiz etmeye çalıştığım bir komplo teorisi. Aslında görüldüğü gibi kötü insanların işi bunlar. Olmaz, saçma, mümkün değil demeyin lütfen. Edmund Burke’un şu sözünü hatırlatmak isterim.
“Kötülerin kazanması için iyilerin seyirci kalması yeterlidir.”