Yapmak istediklerimiz yerine, yapmamız gereken şeyler yerine, bambaşka şeylere enerjimizi harcamıyor muyuz? Hayatınızın işçisi değil de CEO’su olsaydınız hangi radikal kararları alır ve uygulamaya koyardınız?
Perakende Mağazacılık sektörünün lider kurumsal firmalarında, 23 yıl süresince çok sayıda farklı görevlerde tecrübeler edinmiş Direm Fikir Atölyesi Kurucusu Didem Tınarlıoğlu, hayatımızı nasıl yönetmemiz gerektiği ile ilgili yazı kaleme aldı.
Ah nedir bu kendimizden çektiğimiz, kendimizle alıp veremediğimiz! Sevdiklerimizin ihtiyaçlarına yetişmekten kendi isteklerimize yanıt vermekte biraz ketum davranmıyor muyuz? İncinmelerimiz, kızgınlıklarımız, aşk acılarımız, arzularımıza karşın oluşan ihtiyaçlarımıza ne kadar kulak veriyoruz?
Öncelikle bunları yapabilmek için kendimize dürüst sorular sormamız ve kendimizin ne olduğunu tam ve bütün olarak tanımlamamız gerekiyor. Müsaadenizle size birkaç soru sormak istiyorum.
- Vicdanınızın sesini dinlemeseydiniz hayatınızda şu an nasıl bir değişiklik olurdu?
- Hayatınızda sizin gibi iyi yürekli birinin başına gelmemesi gereken şeyler nelerdi?
- Hayatınızın işçisi değil de CEO’su olsaydınız hangi radikal kararları alır ve uygulamaya koyardınız?
- Evet zor sorular değil mi?
Lütfen içtenlikle yanıtlayınız.
Hayır dememiz gerekirken diyemediğimiz o kadar bir çok şey varken içimizdeki çocuğa yapmamız gereken ama yapmayı reddediyor, adeta içimizdeki çocuğa ya da özümüze diyelim “dur şimdi sırası değil” demekten kendimizi alamıyoruz.
O çocuk git parklarda oyna, topu al bacağında sektir demiyor elbette. Hoş dese keşke! Ve de onu da yapabilsek özgürce.
İşimiz gerektirdiği şekilde, karşı tarafı kırmamak adına çoğunlukla dilimizin ucuna gelen kelimeleri yutmuyor muyuz?
Hadi biraz dökelim içimizi. İsteklerimiz “olması gerekenlerden” oluşuyor çoğu zaman. Bir çok şeye evet derken bir çok şeye de aynı zamanda hayır demiş oluyoruz. Sizden ricam bundan sonra nelere evet derken neleri reddetmiş olduğunuza dikkat etmeniz.
Yaşamın yarını yok!
Birçok şeyin hızlı olmasını ve hemen sonuç vermesini istiyoruz. İnternet bağlantısının birazcık uzun sürdüğü ortamlara bile tahammülümüz yokken, restoranlarda servis biraz geciktiğinde sinirlenmeye başlarken, randevusuna biraz geciken dostumuza bile sitem ederken, isteklerimizi erteleme konusunda bu bonkörlük niye?
Eğer bir sabah uyanıp da isteklerinizin gerçekleştiği, birden bire hayatınızın değiştiği günü bekliyorsanız, aldanıyorsunuz. Öyle bir gün yok! Hiç de olmayacak. O gün sizin belirlediğiniz gündür. Hayatınızda değiştirmek istediğiniz ve değiştirebileceğiniz şeyler mutlaka vardır. Hiç bir şeyi değiştiremiyorsanız bakış açınızı değiştirin.
Biz kontrol etmekle yönetmeyi birbirine karıştırıyoruz.
Hayatımızı kontrol etmekle uğraşırken bir bakıyoruz günün sonunda herkese yanıt vermekten, günlük koşuşturma için de birilerine “evet” veya “hayır” demekten, kendi isteklerimize yanıt veremez hale geliyoruz. Herkesin ortak derdi zamansızlık. İtiraf edelim ki bu kocaman bir yalan. Kendimize söylediğimiz bir yalan hem de. Biz de inanmıyoruz ki buna!
Hepimizin bilgisayarlarında koruma programı var değil mi? Bilgisayarımızı tehlikeli virüslerden korumak için, verilerimize zarar gelmesin diye bu programı çalıştırıyoruz. Peki hayatımızdaki zararlı enerjileri uzaklaştırmak için nasıl bir program çalıştırıyoruz?
- Değişim zordur kabul ediyorum ancak unutmayın ki gelişimin yolu değişimden geçer.
- Cesaret edemediğimiz şeyler zor değil. Biz cesaret edemediğimiz için zor!
- Ütopik bir şeyden bahsetmiyorum. Son derece basit, yapabileceğiniz şeylerden bahsediyorum aslında.
Vücudunuza küçük bir estetik operasyon yaptırmaya bile karar vermeniz için önce beyin olarak buna hazır olmanız gerekmiyor mu?
Kilo vermek için spor salonuna gidiyorsunuz, günlerce aletlerle çalışıyor, kan ter içinde kalıyor ancak haftalar sonra ufak ufak etkisini görmeye başlıyorsunuz. Eğer istikrarınızı bozmazsanız bu değişim hız kazanıyor değil mi? Aynı şey hayatınızda yapacağınız değişikler için de geçerli. Önce ruhsal olarak buna hazır olmanız gerekir ardından kararlılığınız ve istikrarlı tavrınız sonucu etkiler.
- Ölüm döşeğinde yapmadığınız için pişmanlık duyacağınız şeylerin listesini azaltın.
- Hoşnutsuzluğunuzun sizinle bedavadan yaşamasına müsaade etmeyin. Ona bir iş verin. Enerjiye çevirin.