Suçlu kim: Hasta mı doktor mu sistem mi?

82 yaşında yusuf topal Suçlu kim: Hasta mı doktor mu sistem mi?

Geçen hafta Giresun’da aile sağlığı merkezinde, evde bakım hizmeti almakta olan eşinin ilaçlarını yazdırmak isteyen 82 yaşındaki adam, hastayı görmeden ilaçlarının yazılamayacağını söyleyen doktor hanımın üzerine yürüyerek taşkınlık çıkartmış, yere oturarak hizmetin akışını engellemiştir. Bunun üzerine doktor hanım beyaz kod vermiş ve olay yerine gelen iki polisin biber gazıyla müdahalesi sonucu yaşlı adam hayatını kaybetmiştir. Doktor hanım ve polisler açığa alınmış soruşturma devam etmektedir. Buraya kadarki resmi basın bülteni havasındaydı. Bundan sonrası akıllara ve vicdanlara ayna tutan bülten olacak.

“Kuralın batsın doktor hanım!” diyenlerin kuralların ne kadarından haberdar olduğu şüpheli. Haberdar olmadığı bir kuralın batıp batmayacağını, batacak ise ne kadarının batacağını bilmeden konuya dahil olmak ise eğer reyting uğruna değilse, genlerimize işlemiş “bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma” özelliğimizden kaynaklanıyor.


Her ne kadar hekim de olsam; meslektaş dayanışmasının etkisi altında kalmadan olayı objektif olarak önünüze sermek istiyorum. En azından gerçeği olur olmaz insanların kalemlerinden değil, bu işin mutfağında yetişmiş birinin kaleminden okuyun diye.

Şimdi aşama aşama gidelim:

Hasta görülmeden ilaç yazılmaması kuralı doktorun koyduğu ve istediği zaman orasından burasında tutup esnetebileceği bir kural değildir. Bu kural, Sağlık Bakanlığının getirdiği yönerge ve yönetmelikler çerçevesinde uygulanan bir kuraldır. Bakanlık bunu zorunlu tutmaktadır.

Bu uygulamanın amacı; evde bakım hizmeti alan hastaların raporlarını, ihtiyaçları olduğunda ilaçlarını kendilerinin yazdıracağını söyleyerek ele geçiren bazı mayası bozuk eczacıların, aynı mayadan bazı doktorlarla kurduğu çeteler sayesinde SGK’yı milyarlarca lira zarara sokmasının önüne geçmektir. Bunu zamanında bilerek yapan doktorlar olduğu gibi bilmeden bunlara alet olan, halen yargılamaları devam eden ve bu işlerden maddi/manevi zarar gören doktorlar da vardır. Hiç, “İnsan elindeki raporu niye başkasına teslim etsin?” demeyin.

Geçmişte bu olaylar hep yaşandı. Bu millet polis istedi diye bütün birikimlerini çöp konteynırına bırakan profesörler de gördü, orgeneraller de. O sebeple hastayı görmeden reçete yazmayan doktor haklıdır. Yazan riske girmektedir. Kimse riske girmeye zorlanamaz. Risk insanların kendi seçimidir.


Hiç kimse kanunsuz bir istekte bulunup, isteği yerine getirilmedi diye görevlinin üzerine yürüyemez, bastonunu ona doğru sallayamaz, yere oturarak hizmetin akışını engelleyemez. Tıpkı mahkemede sizi tutuklayan hakimin üzerine yürüyemeyeceğiniz, bankada başkasının adına kredi çekemeyeceğiniz, Nüfus dairesinde başkasının adına kimlik çıkaramayacağınız, tapuda başkasının evini satamayacağınız ve bunlar gerçekleşmeyince yere oturup hizmeti aksatamayacağınız gibi. Bir yerde kural varsa uyulur. Medeni toplumlar kurallı toplumlardır, kuralları esnetmezler, esnetilmesi talebinde bulunmazlar. Kuralları esnetmek veya esnetilmesini beklemek Türklere has bir özelliktir.

Önüne gelenin polis yapıldığı, hiçbir bilgi ve mesleki birikime sahip olmayan insanların beline tabanca, cebine biber gazı konduğu böyle başka bir ülke yoktur. Sportmen ve güçlü kuvvetli olması beklenen iki genç polis nasıl olur da 82 yaşında bastonuyla yürüyen bir adamı derdest edebilmek için biber gazından medet umar? Suya çorbaya sıkmaya alıştıkları biber gazının kimlere sıkılamayacağının eğitimi belli ki kendilerine verilmemiş. Yaşayarak öğrendiler. Dersini almasını bilene hayat her şeyi öğretir.

Böyle bir durumla karşılaşıldığında nasıl bir yaklaşım sergilenmelidir?

Sonuçta hasta yatalak ve ilaçlarının yazılması lazım. Beyaz kod vermek yerine çözüm odaklı düşünecek olursak; doktor hanım hasta yakınına yardımcı olacağını ancak yakınına ilaçları kullanan hasta ile kendisini görüntülü konuşturması gerektiğini, ona soracağı bazı sorular olduğunu, bu şartları hazırlarsa ancak bu durumda ilaçlarını yazabileceğini söyleyerek hastayı yatıştırabilirdi. Tekrar söylüyorum doktor bunu yapmak zorunda değildir ve yapmak zorunda olmadığı şeylerden dolayı kimse suçlanamaz. Bu, sadece o anlık tehlikeyi savuşturan basit bir çözümdür ve o günlük sorunu çözer.

Ya kalıcı çözüm?

Bakanlığın böyle hastalar için her defasında reçete yazdırmak zorunda kalmadıkları, belli süreli, özel rapor uygulamasına geçmesi gibi birçok çözüm üretilebilir. Yeter ki amaç çözüm üretmek olsun.


Özetle; kimse kuralların esnetilmesini isteme hakkına sahip değildir. Kuralları uygulayan kişiye asla suç isnat edilemez. Hele sistemin hatası uygulayıcılara yüklenemez. Siyaset çözüm üretme bilimidir. Ortada bir sorun varsa soruna kalıcı çözüm üretmekle yükümlü olan ise yürütme organıdır. Mevcut yürütme organı da 24 Haziran seçimlerini kazanan zatın bizzat kendisidir.

Vah gidene vah açığa alınana peki kalıcı çözüm?


Taner Erim
1966 yılında İstanbul'da doğan yazar, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nden mezun olmuştur. Hava Kuvvetlerinin çeşitli birimlerinde hekim olarak görev yaptıktan sonra 2010 yılında emekli olmuştur. Halen özel sektörde kulak burun boğaz uzmanı ve bir yüksek öğretim kurumunda öğretim görevlisi olarak çalışmakta olan yazarın ilgi alanları siyasi tarih, sinema ve motosiklettir.