KPMG Türkiye’nin yılın her üç aylık dönemine ilişkin hazırladığı Bakış’ın yeni sayısında yılın ilk yarısına ilişkin makro veriler değerlendirildi.
Bakış’a göre yılın ikinci yarısı için dünyada sıkı para politikası sinyalleri var. Türkiye’de ise seçimlerin ardından tüm dikkatler hükümetin yapısal reform performansına çevrildi. KPMG Türkiye’nin dünya ve Türkiye ekonomisinde makro ekonomik gelişmeleri değerlendirdiği Bakış, 2018’in ilk altı ayının nabzını tuttu.
Bakış’taki değerlendirmeye göre 2018 ikinci çeyreğe ilişkin öncü veriler ekonomik büyümede yeni bir döneme girildiğine işaret ediyor. Uzun vadeli ekonomik istikrarı korumak için ekonominin direncini artıracak yapısal reformların hızla hayata geçmesi gerekiyor. Bakış’ın yeni sayısından yansıyan dünya ve Türkiye ekonomisine dair başlıklar şöyle:
FED faiz artırmaya devam edecek
2018 ilk çeyrekte olduğu gibi ikinci çeyrekte de küresel ticarete yönelik kaygılar ve jeopolitik gerilimler ön planda yer aldı. Artan korumacı ve popülist anlayış sonucunda ortaya çıkan gümrük duvarları şimdilik küresel ticaret hacmi üzerinde olumsuz etki yapmamış olsa da görünümü olumsuz etkilemeye başladı. Bu nedenle ikinci çeyrekte finansal piyasalarda oynaklık yüksek seyretti.
Avrupa Merkez Bankası’nın da (ECB) bu yıl sonundan itibaren para politikasında normalleşmeye başlayacağına yönelik mesajları, küresel finansal koşulların önümüzdeki dönemde daha da sıkı olabileceği beklentilerini destekledi. Bu da genel olarak ABD Doları’nın değer kazanmasına ve dış finansman ihtiyacı yüksek gelişmekte olan ekonomilerin finansal varlıklarında satış baskısına yol açtı.
ABD ekonomisindeki devam eden güçlenme, Fed’i daha şahin bir duruş konusunda cesaretlendirirken, faiz artırımlarının yılın ikinci yarısında da aynı patikada sürmesi bekleniyor. Bununla birlikte, finansal piyasalardaki çalkantının derinleşmesi ve küresel ekonomide yaşanabilecek bir yavaşlamanın Fed’in daha yavaş hareket etmesine yol açabileceği düşünülüyor.
Para politikaları sıkılaşıyor
İkinci çeyreğe ilişkin öncü veriler, gelişmekte olan ekonomilerin genelinde yavaşlamaya işaret ederken, enflasyon dinamiklerinde de bir miktar bozulmayı ortaya koydu.
Hatta bazı gelişmekte olan ülkelerin merkez bankaları, enflasyondaki ve finansal istikrardaki bozulma nedeniyle ikinci çeyrekte para politikalarını agresif bir şekilde sıkılaştırmak zorunda kaldı.
Ticaret savaşları, sermaye çıkışına yol açıyor
ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşları karşılıklı olarak devam ediyor. ABD’nin Rusya ve İran’a yönelik yaptırım kararları, yatırımlara yönelik sınırlama söylentileri ve hemen her ülkenin ABD mallarına gümrük vergisi kararları ile dünya ticaretinin görünümü üzerindeki riskler artıyor.
Yaygınlaşan ticaret savaşlarının etkileri henüz reel verilerde görülmese de bunların tetiklediği riskten kaçış eğilimi, ikinci çeyrekte küresel sermaye hareketlerini olumsuz etkilemeye başladı.
Bu doğrultuda, ilk çeyrekteki 58,7 milyar dolarlık net girişin ardından, Nisan-Mayıs döneminde gelişmekte olan ekonomilerin hisse senetleri ve tahvillerinden 12,6 milyar dolarlık çıkış gerçekleşti. Haziranortalarından bu yana ise sermaye akımlarında bir miktar toparlanma gözlense de küresel ticarete yönelik olumsuz haber akışı nedeniyle kırılganlıklar devam ediyor.
Türkiye’de büyümede yeni dönem
Türkiye’de ise 2018 ilk çeyrek verileri, 2017 ikinci yarıda yakalanan momentumun sürdüğüne işaret ediyordu. İkinci çeyreğe ilişkin öncü veriler ise sınırlı bir yavaşlamayı gösteriyor.
Yurtiçi finansal koşullardaki sıkışıklık, özel sektör tüketim ve yatırım harcamalarını yavaşlatabilecek olsa da hükümetin aldığı bir dizi önlem ve teşvikler büyüme görünümü üzerindeki aşağı yönlü riskleri kısmen dengeliyor.
Bununla birlikte, otomotiv ve beyaz eşya gibi sektörlerde yaşanan iç talep düşüşü, yıl genelinde yüzde 5-6 seviyelerine gelmesi beklenen büyümenin tüketim tarafında olumsuz etki yapabileceğini gösteriyor.
Döviz kurları ve uluslararası enerji fiyatlarındaki artışlarla başlayan enflasyondaki bozulma, ikinci çeyrekte fiyatlama davranışında genele yayılan bir bozulmaya neden oldu. Enflasyondaki mevcut ivme ve olası zamlar, enflasyonda yükselişin devam edebileceğine işaret ediyor.
Hem mal hem de hizmet sektöründe görülen yüksek fiyat artışları ve maliyet baskısı, önümüzdeki dönemde TCMB’nin para politikasını daha da sıkılaştırması gerekebileceğine ilişkin beklentileri destekliyor.
Turizm hızlı toparlanıyor
2018 yılına güçlü bir başlangıç yapan turizm sektöründe toparlanma ikinci çeyrekte de devam ediyor. Önümüzdeki dönemde ekonomik aktivitenin hızına bağlı olarak dış ticaret açığında genişleme hız kesebilir. Bu sayede de cari açıktaki artış duraksayabilir.
Bankacılık sektöründe kredi büyüme ivmesi yavaşlamaya devam etse de TCMB’nin faiz artırımı sonrasında faizler hızlı yükseldi. Bu nedenle sektörün karlılığı ve büyümesi kısa vadede olumsuz etkilense de orta vadede aktif kalitesinin sürmesi pozitif bir unsur olarak öne çıkıyor.
Büyüme gücünü koruyor
Büyümenin bir miktar yavaşlamakla birlikte gücünü koruması, sermaye akımları açısından pozitif bir unsur olarak görülüyor. Bununla birlikte cari açık ve enflasyon tarafındaki zorluklar ile yeni ekonomi yönetimine ilişkin beklentiler, küresel riskten kaçış dönemlerinde Türk finansal varlıkların satış baskısı altında kalmasına yol açıyor. Bu nedenle uzun vadeli ekonomik istikrarı korumak için ekonominin direncini artıracak yapısal reformların hızlı bir şekilde hayat geçmesi büyük önem taşıyor.
Türkiye’deki parlamenter sistemin 24 Haziran seçimleri sonrasında değişmesi ile yürürlüğe giren ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’, ekonomi yönetimini de yeniden şekillendirdi. Hazine ve Maliye, Sanayi ve Teknoloji ile Gümrük ve Ticaret bakanlıkları birleştirilirken; Türkiye’nin ekonomi politikalarına yön verecek 9 kurul oluşturuldu.
Yeni dönemde, ekonomi yönetiminin atacağı adımlar ve özellikle Eylül ayında açıklanması beklenen yeni Orta Vadeli Plan’da (OVP) yer alacak hedefler, gerek uluslararası yatırımcılar gerekse piyasa oyuncuları tarafından yakından izlenecek.