Türk bilim insanı kan ve kök hücreden yapay deri üretti!

Türk bilim insanı Prof. Dr. Ercüment Ovalı, “Kan ve Kök Hücreden Yapay Deri Üretimi” ile, dünyanın prestijli tıp ödüllerinden, ABD Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Derneği’nin ‘En İyi Deneysel Araştırma’ ödülüne layık görüldü. Tıp alanında devrim niteliğinde bir buluş olarak nitelendirilen ‘Yapay Deri’, deri yanıklarından deri kayıplarına dek pek çok sorunda milyonlarca kişiye umut olabilecek. 

Türkiye’nin “ilk yerli deri üretimi” olan bu buluş, ülkemizde her yıl yanık nedeniyle tedavi gören 1 milyonu aşkın hastaya da umut veriyor.

Bugüne dek kök hücre ve hücresel tedavi alanında çalışmalarıyla dünya çapında başarılara imza atanAcıbadem Altunizade Hastanesi Kemik iliği Nakli Ekibinden Hematoloji Bilim Dalı Uzmanı ve Acıbadem Labcell Hücre Laboratuvarı Direktörü Prof. Dr. Ercüment Ovalı, uzun süredir üzerinde çalıştıkları, yanık tedavisinde devrim niteliğindeki buluşu ile tıp dünyasında büyük ses getirdi.


Prof. Dr. Ercüment Ovalı ve ekibinin kan ve kök hücreden ürettikleri Yapay Deri, diğer adıyla “Dermoplastik’ çalışması ABD Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Derneği’nin ‘En İyi Deneysel Araştırma Ödülü’nün sahibi oldu. Bu çalışma aynı zamanda, Türkiye’nin” ilk yerli yapay deri üretimi” olması özelliğiyle de bir ilk. Acıbadem Sağlık Grubu ve Acıbadem Labcell’in desteğiyle geliştirilen yapay deri, ülkemizde de her yıl yanık nedeniyle tedavi gören 1 milyonu aşkın hastaya umut olabilecek.

Prof. Dr. Ercüment Ovalı “Ülkemiz adına gurur verici olan bu ürünü kısa sürede DermoTürk adıyla hastaların hizmetine sunmayı hedefliyoruz” diyor. Prof. Dr. Ovalı ve beraberindeki Türk bilim adamları 8 Ekim’de Orlando’da düzenlenecek törenle ödüllerini alacaklar.

Yanık hastalarına umut

Ülkemizde her yıl 1 milyonu aşkın kişi tedavi gerektiren yanık olgusuyla karşı karşıya kalıyor. Bazen bu yanıklar o kadar büyük olabiliyor ki kişinin kendi dokularından veya sağlam bölgesinden alınabilecek deri yetersiz kaldığından tedavide başarı sağlanamıyor ve kişi hayatını bile kaybedebiliyor.

Tıp alanında devrim niteliğinde bir buluş olarak nitelendirilen ‘Yapay Deri’, deri yanıklarından deri kayıplarına dek pek çok sorunda milyonlarca kişiye umut olabilecek. Prof. Dr. Ercüment Ovalı’nın temellerini Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde görev yaptığı dönemde attığı “Kan ve Kök Hücreden Yapay Deri” projesi, Acıbadem Sağlık Grubu ve Acıbadem Labcell’in, uzun yıllardır yapay deri çalışmalarına yönelik yoğun destekleriyle çok hızlı gelişme gösterdi.

Prof. Ercüment Ovalı ve ekibinin üretimini gerçekleştirdiği ‘Yapay Deri’ çalışması, Acıbadem Sağlık Grubu, Acıbadem Üniversitesi, Bezmialem Üniversitesi ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın San-Tez projesi kapsamında birçok farklı uzmanın işbirliğiyle dünya çapında ses getirdi.

Prof. Dr. Ercüment Ovalı, bu başarıda üniversite, sanayi ve devlet işbirliğinin kritik önem taşıdığını belirterek, “bu başarı şunu gösteriyor ki, üniversitelerin, endüstrinin işbirliği ve devletin bu projeyi desteklemesi, çok önemli araştırmaların yapılmasının ve yeni ödüller alınmasının önünü açabilir” diyor.

“Kendi kendinizin donörü olmak!”

Deri yanıkları çok önemli fonksiyonel ve kozmetik kayıplara neden olurken, dünyanın çok uzun yıllardır uğraştığı bu alanda, kadavra derilerinin kullanılmasından sentetik materyallere kadar birçok ürün geliştirildi, ancak hiçbiri ideali sağlayamadı.


Sentetik materyallerin; kişinin kendi dokularına uyumuyla ilgili sorunların yanı sıra, orijinal dokunun fonksiyonunu hiçbir zaman yerine getiremediğini ve istenen sonucu vermediğini belirten Prof. Dr. Ercüment Ovalı;

“Yanıklardan sonra iki sorun oluyor; birincisi yanık bölgesinin kapatılamaması nedeniyle meydana gelen enfeksiyon, sıvı kaybına ve ölümlere yol açıyor. İkincisi de bu dönemi atlatan hastayı kurtarsanız da deri oluşamadığı için o bölgede yapışıklıklar hastanın kollarını ve bacaklarını kullanmasına engel olduğundan, hastanın hayat kalitesini ve kozmetik görünüşünü bozuyor.

Kan ve kök hücreden ürettiğimiz yapay deri buna çare olabilir. En önemli özelliği de, burada kullanılan her şey kişinin kendi dokusu. İçerisinde yabancı sentetik hiçbir madde yok. Kendi kendinizin donörü oluyorsunuz. Bu anlamda çok önemli bir çalışma. Bu yüzden de bu çalışma Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Derneği’nin ‘En iyi Deneysel Araştırma Yayını’ ödülünü aldı” diyor.

5 grupta yapılan çalışma sonrası gelen büyük başarı

İnsan vücudunda her tür yaranın onarımında kullanılan bir madde var ki o da kan pıhtısı. Yani yaralanma deride, karaciğerde ya da kemiklerde de olsa, böbreğiniz de parçalansa bu ortak madde, yani kan pıhtısı kullanılıyor.

Prof. Dr. Ercüment Ovalı, “biz de vücudun kendi hasarlarını tedavi edebilmek için kan pıhtısını kullanmasından yola çıkarak, kan pıhtısını organize edip şekillendirerek, yapısını da güçlendirerek acaba 3 boyutlu taşıyıcı iskele olarak kullanabilir miyiz diye düşündük. Ve ilk çalışma bunun üzerine kuruldu” diyor. Fareler üzerinde 5 model oluşturuldu. Bu gruplar içerisinde 3 boyutlu taşıyıcı iskele içinde yağ hücresi ve üstünde de deri hücrelerinden oluşan grubun en iyi sonucu verdiğini belirten Prof. Dr. Ercüment Ovalı şunları söylüyor:

“Bu çalışmanın iki özelliği var; birincisi insan kanının taşıyıcı iskele olarak kullanılması, ikincisi ise yağ kök hücreleri ile deri hücrelerinin bir arada organize edilmesi. Bu çalışmanın sonucu bize gösterdi ki, böyle güçlü bir birliktelik; taşıyıcı iskele, yağ kök hücreleri ve deri hücrelerinden oluşan bu yapı fareler üzerinde yara iyileşmesinde son derece etkin. Dolayısıyla bu kliniği hızlıca test edilebilir bir ürün. O yüzden de şu anda ikinci yani insan testleri başlamış durumda.

İlk uygulama önümüzdeki ay içerisinde bir çalışma kapsamında insanlara küçük bir grupta denenmeye başlanacak, yanık hastalarında küçük bir alanda denenecek. Ve bunun sonuçları da fare sonuçları gibi olursa, özellikle yanıklar ya da büyük deri kayıplarında hastalar için çok önemli bir çözüm sunabilir.”

Tıp dünyasında büyük ses getiren bu çalışmanın bir ekip işi olduğunu özellikle vurgulayan Prof. Dr. Ercüment Ovalı, “Bu başarı bir ekip çalışmasının ürünüdür. Prof. Dr. Ethem Güneren’in tez danışmanı olduğu bu çalışma Dr. Mustafa Aykut Özpür’ün tezidir ve çalışmada Prof. Dr. Halil İbrahim Canter, Prof. Dr. Mehmet Veli Karaaltın, Prof. Dr. Süleyman Kaplan, Dr. Fatma Nilay Yoğun ve Dr. Emre Gönenç Baygöl bu başarıya ortak imza atan, her biri birbirinden değerli ekip arkadaşlarımızdır” diyor.

Prof. Dr. Ercüment Ovalı kimdir?


Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde başladığı eğitimini, 1985’te 19 Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tamamlayan Prof. Dr. Ercüment Ovalı, 1991’de İç Hastalıkları uzmanlığını bitirdi. 1997’de Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Hematoloji üst uzmanlığını tamamladıktan sonra 2009’a dek Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde hem transplant ünitesi sorumluluğu yaptı hem de Türkiye’nin ilk hücre işleme laboratuvarını açtı. 1999’da profesör unvanı alan Prof. Dr. Ercüment Ovalı halen Acıbadem Altunizade Hastanesi Kemik İliği Nakli ekibinde Hematoloji Bilim Dalı Uzmanı ve Acıbadem Labcell Hücre Laboratuvarı Direktörü olarak görev yapıyor.

Bel ağrısı tedavisinde kök hücre dönemi başladı!


Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.