Spotlight filmi, Katolik Kilisesi’ne bağlı yüzü aşkın rahibin çocuklara cinsel istismarda bulunmasının ve bu olayların kilise tarafından örtbas edilmesinin, The Boston Globe gazetesinin araştırmacı ekibi tarafından ortaya çıkartılmasını anlatıyor.
Gazeteciler toplumun temsilcileri midir? ‘Gazetecilik Pratikleri’ ve ‘Kamu Yararı’ ne anlama gelir?
Her meslek grubu gibi gazetecilik de kendine özgü niteliklere sahiptir. Bu niteliklerden en önemlisi, kamuoyunun yararına hizmet edilmesidir. Kamu yararının oluşabilmesi için de, gazetecinin hazırlamış olduğu haberin toplumu bir adım ileriye götürmesi, yahut yararlı tartışmaları harekete geçirmesi gerekmektedir. Bu bağlamda gazeteci, sorumluluk bilincini gözeterek haber üretmelidir. Çünkü gazeteciler toplumun temsilcileri olma görevini üstlenmiş insanlardır.
Haberde ‘Gizlilik’ İlkesi
Spotlight filminin en önemli noktası, gazeteciliğin temel ilkelerine atıfta bulunmasıdır. Filmde vurgulanan bu ilkelerden en önemlisi ise gazeteciliğin olmazsa olmazı gizlilik ilkesidir. Gazetecinin her şeyden önce, üzerinde çalıştığı haber ile ilgili mevcut bilgileri üçüncü kişiler ile paylaşmaması gerektiğine dair bir reflekse sahip olması gerekir.
Filmde de ekibin hiçbir üyesinin, en yakınındaki kişilerle dahi bilgi paylaşımında bulunmadığı dikkat çekmektedir. Örneğin, Sacha isimli karakter akşam yemeğinin ardından mutfağı toplarken, eşi ona araştırma dosyası ile ilgili sorular sorar. Ancak Sacha, eşine dosyanın detayları ile ilgili bilgi vermekten kaçınır.
Araştırmacı gazetecilikte zaman ve mekanın önemi
Filmin gazetecilik pratiklerine ilişkin altını çizdiği bir diğer nitelik, Spotlight ekibinin konuyla ilgili araştırmalarını yaparken zaman ve mekan kavramlarına bağlı kalmamasıdır. Haber ajansı dışında ve mesai saatleri haricinde de Robby, Sacha, Mike ve Ben’in araştırmalarına devam ettiği açık bir şekilde görülmektedir.
Gazeteciler işlerini yapmazlar ise ne olur?
Film en değerli yanlarından biri ise, gazetecileri bir kahraman olarak göstermeyişidir. Aksine film,“Gazeteciler görevlerini etik kodlara uygun şekilde yapmazlarsa ne olur?” sorusunu yanıtlamakta ve gazeteci kimliğinin toplumu uyandırmada anahtar role sahip olduğunu vurgulamaktadır.
Gazetecilik, din ve ideoloji
Din kavramı, toplumları koyun sürüsü gibi gütme konusunda iktidarların en büyük silahı olmuş, tarihsel süreçte din adamları neredeyse dokunulmaz olarak konumlandırılmıştır.
Spotlight araştırma ekibi, asıl amaçlarının dini alt etmek değil, sistemi değiştirmek olduğunu pek çok kez dile getirmiştir. Nitekim kilise, taciz olaylarından haberdar olduğu vakit hemen duruma müdahale etmeye çalışıyor ve halka açık olan belgeleri yok ediyor. Başka bir deyişle, din adamları hem çocuk istismarı yapıyor hem de bunu saklamak için çabalıyor.
Filmde din kavramı, hem iyi açıdan hem de kötü açıdan lanse ediliyor.
Örneğin, başpiskoposun bile istismarların farkında olduğu ve buna rağmen hiçbir şey yapmadığı anlatılıyor, aynı zamanda da istismarla ilgili önemli dosyaların halka açık olması emrini veren yargıcın İrlanda kökenli bir Katolik olduğu vurgulanıyor.
Ayrıca filmde konu edildiği gibi, ahlaki öğretilerin arkasına sığınarak toplumu yozlaştıran dini kurumlar, Türkiye’de yaşananları akla getiriyor. Geçmiş yıllarda Diyanet İşleri’nin sitesinde, babanın öz kızına şehvet duyması ile ilgili olan soruya verilen cevap, ülkemizde çocuk istismarının önünün bu tür kurumlarca açılabildiğini göstermektedir. Tabii gazetecilerin bu kurumları eleştirmesi halinde mahkemelerde çürüyeceklerini söylemek de hiç zor değildir.
Sonuç olarak, Spotlight filmi seyirciyi sinemasal teknikler bağlamında doyuma ulaştırmasa da, din, toplum ve iktidar üçgeninde sonuçları ne olursa olsun, gazetecilik pratiklerinin kamuoyu yararına ve etik kodlara uygun şekilde uygulanabileceğinin somut bir örneği olmuştur.