Hayatları boyunca arayışta olan ve mutluluğu bazı şeylerin gerçekleşmesine ya da elde edilmesine bağlayanlar: Mutluluk gerçekten de dışarıda değil, içeride! 6 maddede kendimizi neden tanımalıyız?
Hepinize merhaba. Umarım güzel bir hafta geçiriyorsunuzdur. Ekim ayı benim için son derece hareketli geçti. Başlattığım bir senelik sosyal medya projesi doğrultusunda, günlük koçluk egzersizleri düzenlemeye ve paylaşmaya başladım. Bu ayın egzersizlerini, kişisel gelişimin çıkış noktası olarak gördüğüm, “kendini tanıma” konsepti çerçevesinde kurguladım ve ay boyunca kendimizi daha iyi tanımamıza yardımcı olan paylaşımlarda bulundum.
Bu yazıda, kendimizi tanımanın önemini ve faydalarını anlatarak kişisel gelişim yolculuğunuzda büyük resmi görmenize destek olmak ve motivasyon sağlamak istiyorum. Her zaman söylediğim gibi, neyi neden yaptığımızı bilmek, farkındalığımızı oturtmak için son derece elzem. Kendimizi neden çok iyi tanımalıyız? Gelin, bu soruya beraber cevap verelim:
1- Mutluluk içimizde:
Hepinizin bildiği, benim de çok sevdiğim ünlü bir komedyen tarafından klişeleştirilen bu cümle, önemini büyük ölçüde mizaha kaptırmış olsa da doğru bir argüman. Katıldığım ya da parçası olduğum kişisel gelişim seminerlerinden her çıktığımda yakın çevremden aynı sorular gelir. “Ee, neymiş olay?”, “Neyi, nasıl yapmamız gerekiyormuş?”, “Gerçekten de içimizde miymiş?” gibi sorulara muhatap olurum. “Evet, içimizde derim”. Sesler düşer: “Hadi ya…”
Hayatları boyunca arayışta olan ve mutluluğu bazı şeylerin gerçekleşmesine ya da elde edilmesine bağlayanlara kötü haber: Mutluluk gerçekten de dışarıda değil, içeride. Mutlu olmak için öncelikle bizi neyin mutlu ettiğini bilmemiz gerekir. Bu da kendimizi tanımaktan geçer. Paranın, şanın, şöhretin, gücün ve bunun gibi daha birçok dünyevi titrin mutluluk sağlamak adına evrensel bir gücü yok.
Kimileri için bunlar geçerli, kimileri için önemsiz, kimileri için ise kendilerini tamamen kaybedecekleri yola bir giriş bileti sadece. Önemli olan sizin özünüzde nasıl bir insan olduğunuz ve nelerle beslendiğiniz. İnsanlar kendi doğrularını ve değerlerini yaşadıkları sürece mutluluğa ulaşırlar. Olması gereken yaşandığında ya da başkalarının doğruları benimsendiğinde değil.
Kendi güçlerimiz, korkularımız ve zaaflarımızla ne kadar aşina olursak, bizim için en doğru olan hayatı şekillendirmemiz de o kadar mümkün olur. Yakın çevrenizde tanıdığınız insanları bir aklınızdan geçirin… Hangileri kendilerine iyi gelen, gerçek güçlerini gösterebildikleri, parladıkları bir işte çalışıyor? Hangileri kendilerini besleyen, gerçek anlamda huzur buldukları bir ilişki yaşıyor? Kaç tanesi bir hedef uğruna yüzde yüzünü vererek çabalıyor?
Ve milyon dolarlık soru: Kimin gerçek anlamda iç huzuru var ve mutlu? Aradaki farkı görmek hiç de zor değil, değil mi? Bu farkı yaratan da kişisel farkındalığın ta kendisi.
2- İç çatışma can sıkar:
Gece yastığa başınızı koyduğunuzda kafanızın içinde geçen konuşmaları ve tartışmaları benden daha iyi biliyorsunuz. “Neden böyle yaptım? Doğru mu yaptım? Başka seçeneğim var mıydı? Aklım başka bir şey diyor, kalbim farklı bir şey, arada kaldım…”
Dışarıya yansıttığımız hareketlerle, içimizde yaşananlar uyuşmadığında kendimizi iki taraftan çekiştiriliyormuşuz gibi hissediyoruz. Halbuki kendimizi gerçek anlamda tanısak böyle bir ayrım olmayacak. Yaptıklarımız, düşündüklerimiz ve hissettiklerimiz bir uyum içerisinde olacak ve kafamızın içi bir huzur dünyasına dönüşecek.
Bu konuyu en çok karşı cins ile ilgili kafası karışık arkadaşlarımda gözlemliyorum. Her ilgi gördüğü insana aşık olduğunu zanneden, sonra kendini ve duygularını sorgulayan, bu süreçte bazı davranışlarda bulunup sonrasında pişmanlık duyan bir karakteri eminim siz de tanıyorsunuz. “Şöyle mi, böyle mi, gerçek mi, boşluktan mı?” diye diye kendi kendilerini yer bitirir bu kişiler. Halbuki kendisini tanıyan insanda durum çok daha kolay çözümlenir.
Bu kişi neyi neden yaptığını bilir. Birinden hoşlandığı zaman bunun nedenini de, kendisi için sonuçlarını da çok net bir şekilde görür ve tereddütsüz karar verir. Verdiği kararı sorgulamaz ve büyük krizleri bile kendine ve çevresine eziyet etmeden atlatır.
3- Kararsızlık başa bela:
Kararsızlık adım atmamızı engeller, bizi kafamızın içine hapseder. Kendimizi tanıdığımız zaman karar almamız kolaylaşır. Çünkü bizim için neyin doğru, neyi yanlış olduğunu net bir şekilde biliriz. İhtiyaçlarımızın farkında oluruz. En ufağından en büyüğüne, her konuda karar alma mekanizmamız güçlenir, daha sağlıklı olur.
Bir partiye gidip gitmemek, istifa etmek ya da etmemek, eski sevgili ile tekrar bir araya gelmek ya da gelmemek.. Hayatın önümüze çıkardığı her çatalda bizim için doğru olanı seçmemiz, nasıl bir insan olduğumuzu bildikçe kolaylaşır. Bu sayede hem vakit kaybetmeyiz hem de kendi düşüncelerimizde boğulmayız; tereddüt yaşamayız.
4- Otokontrol önemlidir:
Bizi nelerin sinirlendirdiğini, bunalttığını, ‘kötüye’ sürüklediğini biliyorsak, bunları engellememiz de kolaylaşır. Örneğin, işinize odaklanmanız gerekiyorsa ve arkadaşlarınızın sosyal davetlerine hayır diyemiyorsanız, grubunuza toplu bir mesaj atarak iki-üç gün size dokunmamalarını ve herhangi bir programa davet etmemelerini rica edebilirsiniz.
Bu örnekte, yapmanız gerekeni biliyorsunuz ve yapmanız gerekeni nelerin tehlikeye sokabileceğini görecek kadar kendinizi tanıyorsunuz. Sonuç olarak da önlem alıyor ve stressiz bir şekilde işinize odaklanmanız için gereken koşulları yaratıyorsunuz. Bunu, kötü alışkanlıklarımızdan kurtulmak için de kullanabiliriz, kendimize iyi gelecek yeni bir hayat düzeni kurmak için de… Kendini tanıyan insan, şartların kontrolü altına girmekte daha dirençlidir, daha az kurbandır.
5- Çevre baskısına karşı güçlü kalın:
Toplum bizi her zaman birlik olmaya, aynı kalıpta, benzer davranışlar içerisinde kalmaya zorlar. Aynı olan kabul görür, farklı olan dışlanır. Aynı olup da kabul gören her zaman mutlu değildir ama. Kabul görmek kimileri için bir değerdir, kimileri için ise özgünlük daha ağır basar.
Herhangi bir gece kulubünde sadece ‘cool’ olduğu için anlamadığı ve sevmediği bir müzik performansı ile saatlerce vakit öldüren insanlar var bizim ülkemizde. ‘Ezik’ görünür diye istediği kıyafetleri giymeyen gençler var. Kendimizi tanımak, zevklerimizi ve haz etmediklerimizi bir kez bile olsun yüksek sesle itiraf etmek, bu büyüyü bozan bir güçtür adeta.
6- Tolerans ve empati kişisel farkındalık ile artar:
Yakın çevremizle ya da toplumumuzun diğer bireyleriyle ilişkimizde kendi mücadelemiz, zorluklarımız ve bilincimiz adeta bir tampon görevi görür. Hisleriyle barışık bir kişi, diğerlerinin öfkesine, isyanına ve üzüntüsüne karşı daha anlayışlıdır. Bu duygular herkes tarafından hissedilmesine rağmen çoğu kişi tarafından sorgulanmaz.
Sorgulayan kişi, daha önce bu süreçten geçtiği için rahatlıkla empati kurabilir. Böylelikle tepki vermek yerine, bunun sebebini sorgulayabilir. Dolayısıyla daha az tepkiseldir. Özellikle sokağa adımımızı attığımız anda bizi neyin beklediğini bilmediğimiz bir ülkede yaşayan insanlar olarak, iç huzurumuzu ve duygularımızı başkalarının vicdanına bırakmamak adına bunun çok önemli bir güç olduğuna inanıyorum.
Bu 6 ana başlığa tekrar bir göz atın
“Ben hiç iç çatışma ya da kararsızlık yaşamıyorum, otokontrolüm çok yüksek, aşırı toleranslıyım, çevre baskısından zerre etkilenmiyorum ve en önemlisi mutluyum” diyorsanız içten tebriklerimi kabul edin lütfen ve bana ulaşın. Sizden öğreneceğim çok şey var demektir. Fakat bu noktalardan herhangi bir tanesinde desteğe ihtiyaç duyuyorsanız, kendinizi tanımaya emek ve zaman harcayın.
En son ne zaman elinizde telefon, ekranda bir dizi olmadan kendinizle baş başa kaldınız? En son ne zaman kendinize “Ben kimim, nasıl bir insanım?” diye sordunuz? Eğer mutlu olmak ve size iyi gelen bir gelecek inşa etmek yolunda bir adım atmak istiyorsanız önce kendinize bakın. Değerlerinizi bulun, amacınızı keşfedin.
Hoşlandığınız bir insanı ilk buluşmada tanımaya çalışmak gibi, kendinizi merak edin. Ne de olsa ömrünüzün sonuna kadar size eşlik edecek yegane şey kendinizden başkası değil. Bu yüzden, yatırımı dışarıya değil, içeriye yapın.
Hepinize gelişim ve sorgulama dolu bir hafta diliyorum. Kendinize iyi davranın.