Diyabet hastalığında kan şekeri (insülin direnci) takibi

Görülme sıklığı giderek artan diyabet, kontrol edilmediği takdirde kalp, göz, böbrek gibi organların yanı sıra bağışıklık sistemini, sinir ve damar sistemlerini olumsuz etkiliyor. Diyabet hastalığında kan şekeri düzeyinin dikkatli bir şekilde takip edilmesi gerekiyor. Uzmanlara göre, hayat tarzı değişikliği ve kilo kontrolü ileri yaşlarda ortaya çıkan Tip 2 diyabetten korunmada etkili olabiliyor.

Diyabet hastalığında kan şekeri (insülin) düzeyi takibi hayati önem taşıyor!

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Güzin Oğuz Yıldırım, diyabeti “insülin eksikliği ya da insülin etkisindeki sorunlar nedeniyle organizmanın karbonhidrat, yağ ve proteinlerden yeterince yararlanamadığı, sürekli tıbbi bakım gerektiren, kronik, geniş kapsamlı bir metabolizma bozukluğu” olarak tanımladı.

Diyabet, pek çok organda hasara yol açabiliyor

“Diyabet = tüm sinir ve damarlarda hastalıktır, desek yanlış olmaz” diyen Dr. Güzin Oğuz Yıldırım, diyabetin pek çok organda hasara yol açabildiğini belirterek şunları söyledi:


“Hızlanmış damar sertliği ile başta kalp damar hastalıkları dünyada ölüm oranı en yüksek hastalık gruplarını tetikleyip ilerlemesine sebep olmaktadır.

Göz damarlarının bozulduğu ve hastalığa has diyabetik retinopati adı verdiğimiz görme kaybına sebep olmaktadır.

Ayak ve el parmak uçlarından başlayarak hissizlik ve yanlış his gelişimi ile yaşam kalitemiz için oldukça büyük risk teşkil etmektedir. (periferik nöropati)

Sindirim sorunlarımızdan cinsel hayatımıza kadar yine yaşam kalitemizi bozmaktadır. (Otonom nöropati)

Diyalize kadar ilerleten böbrek hastalıklarında 1 numaralı sebep yine diyabettir. (Diyabetik nefropati)

Bağışıklık sistemimizi bozarak birçok fırsatçı mikroorganizmanın vücudumuzda enfeksiyona sebep olmasını kolaylaştırır.

Oluşan yaralarımızın iyileşmesini zorlaştırır, geçirmemiz gereken ameliyatları riskli hale getirir ve ameliyat sonrası dönemde de risk artışı ile ayağa kalkma, düzelme süresini uzatır.”

Çok idrara çıkma ve çok su içme diyabet belirtisi olabilir

Diyabetin klasik ve daha az görülen belirtileri olduğunu ifade eden Dr. Güzin Oğuz Yıldırım, “Klasik belirtiler olarak poliüri (çok idrara çıkma), polidipsi (çok su içme), polifaji (çok yemek yeme) veya iştahsızlık, halsizlik, çabuk yorulma, ağız kuruluğu ve noktüri (gece idrara çıkma) sayılabilir. Daha az görülen belirtiler ise bulanık görme, açıklanamayan kilo kaybı, inatçı infeksiyonlar, tekrarlayan mantar infeksiyonları ve kaşıntı olarak sıralanabilir” dedi.

Tip 1 Diyabet, çocuk ve gençlerde görülüyor

“Diyabetes mellitus” de denilen şeker hastalığının çeşitli formları olduğunu ifade eden Yıldırım, “Tip 1 Diyabet dediğimiz genellikle çocukluk ve gençlikte tespit edilen insülin yokluğu veya pankreas hücrelerine karşı vücut savunma hücrelerinin geliştirdiği salgılarla deforme olmasından kaynaklanmaka olup ancak vücudun yapamadığı insülini dışardan vücuda sağlayarak metabolizmayı dengede tutabilmekteyiz” dedi.


Tip 2 diyabet doğru beslenme ve kilo kontrolü ile önlenebilir

Dr. Güzin Oğuz Yıldırım, Tip 2 Diyabet denilen olguda ise insülin direnci adı verilen hücre çeperi alıcılarındaki bozukluğa bağlı olarak organizmanın ürettiği insülinin kullanımında sorunlar ortaya çıktığını söyledi. Dr. Yıldırım, Tip 2 Diyabet hastaları için kan şekerini olması gereken düzeyde tutmayı sağlayan tabletler, cilt altı enjeksiyonlar, insülinler, insülin pompaları kullanıldığını söyledi. Dr. Yıldırım, hayat tarzı değişikliği ve kilo kontrolü sağlamanın Tip 2 diyabetten korunmada önemli olduğunu vurguladı.

Diyabette ne zaman insülin tedavisine geçilmelidir?

Tip 1 Diyabetliler için insülin tedavisinden başka seçeneğin olmadığını ve hemen başlanması gerektiğini kaydeden Dr. Güzin Oğuz Yıldırım, “Tip 2 Diyabetliler için ise insülin kullanımına dair hekimlerin tedavi yaklaşımları değişmekle birlikte hastaların hayati risk taşıdıkları hastanede tedavi edilmeleri gereken durumlarda insülin kullanımı en güvenilir yoldur. Bunun dışında ilk tespitte oldukça yüksek kan şekeri varsa ve HbA1c dediğimiz ortalama 3 aylık kan şekerini öngörmemizi sağlayan testin % 10 ve üzeri olması durumunda pankreası dinlendirmek ve yaşam değişikliği adaptasyonunu sağlayana kadar insülin tedavisi tercih etmekteyiz” dedi.

Nasıl Tip 2 Diyabet oluyoruz?

Diyabetikler nasıl beslenmeli?

Diyabetiklerde doğru ve dengeli beslenmenin önemli olduğunu belirten Dr. Güzin Oğuz Yıldırım, “Diyabetiklerde beslenme planı oluştururken amacımız bireye özgü sağlıklı beslenme alışkanlıklarının oluşmasını sağlayarak ve uygulamaları destekleyerek, kan glukoz düzeylerinde, kardiyovasküler hastalık riskini azaltacak lipid profilinde, kan basıncı ve vücut ağırlığında bireyselleştirilmiş hedefleri sağlamak ve korumaktır” dedi.

Yüzde 5 civarındaki kilo kaybı bile insülin direncini azaltıyor

Kilolu ve insüline dirençli obez bireylerde %5 civarındaki kilo kaybının bile insülin direncini azalttığını ifade eden Dr. Yıldırım, “Bu nedenle, diyabet riski olan kilolu veya obez bireylere kilo kaybı önerilir. Enerjinin %30’undan azının yağlardan karşılanması, düzenli fiziksel aktivite ve düzenli izlemi içeren yaşam tarzı değişikliğine odaklı, yapılandırılmış programlar ile hastanın başlangıçtaki kilosu %5-7 oranında azalabilir. Günlük enerji alımından 500-750 kkal azaltmak ayda 2-3 kg ağırlık kaybı sağlar” dedi.

Düşük karbonhidrat diyeti LDL-kolestrerol düzeylerini yükseltebilir

Günlük karbonhidrat alımını 130 g’ın altında tutan düşük karbonhidrat içeren diyetlerin önerilmediğini vurgulayan Dr. Yıldırım, “Düşük karbonhidratlı diyetler, düşük yağlı diyetlerle benzer kilo kaybı sağlar ancak LDL-kolesterol düzeylerini yükseltir. Düşük karbonhidratlı diyetlerin kısa süreli olan olumlu etkileri uzun vadede korunamamaktadır.

Akdeniz diyeti, Hipertansiyonu Durduran Diyetsel Yaklaşım (Dietary Approach Stop Hypertension-DASH) ve bitkisel bazlı diyetler sağlıklı beslenme modellerine örnektir; araştırmalarda olumlu sonuçları saptanmıştır fakat bireyselleştirilmiş beslenme planı, belirli beslenme modellerinin uygulanmasından ziyade kişisel tercihler, ihtiyaç ve hedefler üzerine odaklanmalıdır” uyarısında bulundu.

Mide küçültme operasyonları düşünülebilir

Vücut ağırlığının azaltılmasında ilaç tedavisi, yaşam tarzı değişikliği ile fiziksel aktivite kombine edildiğinde %5-10 oranında ağırlık kaybı sağlanabileceğini ifade eden Dr. Yıldırım, “Bariyatrik cerrahi BKİ >35 kg/m2 olan tip 2 diyabetli bireylerde cerrahi müdahale düşünülebilir. Prediyabetli ve diyabetli bireylerde bariyatrik cerrahi riski ve uzun dönemli faydaları üzerinde çalışmalar devam etmektedir.

Bariyatrik cerrahi deneyimli hekimin bulunduğu, donanımlı merkezlerde yapılmalıdır. Bu kişilerin, cerrahi öncesinde; daha önceki diyet girişimleri, obeziteye ilişkin sekonder nedenler ve obezite ile ilişkili riskler yönünden multidisipliner, ayrıntılı bir incelemeden geçirilmesi ve perioperatuvar dönemden başlayarak metabolik ve spesifik nutrisyonel gereksinimleri açısından ömür boyu takipleri gereklidir” dedi.

Karbonhidrat sayımı öğrenilmeli

Dr. Güzin Oğuz Yıldırım, sağlıklı olmak için gerekli beslenme modelinin, tam taneli tahıllar, meyveler, sebzeler ve düşük yağlı süt gibi karbonhidratlı besinleri içermesi gerektiğini kaydetti.

Diyabet tedavisinde günlük karbonhidrat alımını 130 gramın altında tutan düşük karbonhidratlı diyetlerin önerilmediğini kaydeden Dr. Yıldırım, “Karbonhidrat sayımı, değişim listeleri veya deneyime dayalı hesaplama yolu ile karbonhidrat alımının izlenmesi glisemik kontrolün sağlanmasında kilit noktadır.


Öğün zamanı insülinini kendisi ayarlayan veya insülin pompası kullanan tip 1 ve tip 2 diyabetliler, insülin doz ayarını karbonhidrat alımına (karbonhidrat/insülin: KH/İ oranı) göre yapmalıdır. Bunun için, bireye karbonhidrat sayımı ve KH/İ oranının ve insülin duyarlılık faktör (İDF)’nin hesaplanması için ayrıntılı beslenme eğitimi verilmeli, bireye özgü kan glukoz ölçüm sonuçları ve besin tüketim kayıtları ilişkilendirilerek karbonhidratların kan glukozu üzerine etkisi açıklanmalıdır” dedi.

Kanser ve diyabete karşı koruyan çiğ beslenme diyeti


Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.