İnsan, fiziksel engelli doğabilir ya da sonradan fiziksel engelli olabilir. Ama esas engelli olan korkularla engellenen insan.
Fiziksel engellerin insanı belli noktalarda kısıtladığı doğru. Ancak insan kendini bir şeyi yapamamak üzerine zihninde engellemediği müddetçe imkansızdan bahsetmemek gerek.
Benzer bir durum fiziksel engeli olmayan ve fakat bazı şeyleri yapamayacağına dair kendisini inandırmış olan insanlar için de geçerli. Bu inandırmanın altında yatan belli başlı nedenler var. Temel nedenler ise insanın kendisini başaramayacağı bir şeyi denemekten kurtarmak istemesi ve başarısızlık korkusu.
Kişinin başaramayacağını düşündüğü için kendisini denemekten alı koyması, bireysel bir bahane. Başarısızlık korkusu ise kişinin yakın çevresinden de beslenen bir engelleyici. Ağırlıklı olarak ebeveyn ve eş temelli gerçekleştiği de su götürmez bir gerçek.
Sonuçsa her iki durumda da kişinin, kendi kararıyla ya da çevre baskısı veya yönlendirmeyle vazgeçmesi oluyor.
Ne olmuş başaramazsan?
Vazgeçmişliğin bir yararından söz edebilmek mümkün değil. Hele ki bir şeyleri gizlemek için kullanılan bir kılıf olduğu apaçık ortadayken.
O zaman insan soramadan edemiyor. Ne olmuş başaramazsan? Bir sporcu her müsabakada birinci olmak zorunda mı? Bir çalışan her ay “ayın elemanı” olmak zorunda mı?
Herhangi bir rekabet ya da baskı hissetmeden sadece yapmak için gayret göstermek, menfaat ya da övgü uğruna değil kendin için başarmaya çalışmak bir anlam ifade etmiyor mu?
İnsanın bir şey yaparken illa ki birilerine kendisini kanıtlaması ve onlardan övgü beklemesi mi gerekiyor?
Sonra ortaya kim mi çıkıyor? Kötü yorum almamak, tenkit edilmemek, başarısız bulunmamak adına sindirilen, vazgeçmeyi tercih eden ya da vazgeçirtilen ve korkularla engellenen insan.
Korkularla engellenen insan olmamak için yapılması gereken ise aslında son derece basit; denemek!
Evet yalnızca denemek gerekiyor. Başaramamak daha olasıyken bile denemek… Birilerini karşını almak zorunda kalsan bile denemek… Gayretinin sonunda aslında hiçbir şey elde edemeyeceğini farkında olarak ve umursamayarak denemek…
Tek koluyla harika kurtarışlar yapan kalecinin, kulakları duymadan ölümsüz bestelere imza atan bestecinin ve gözleri görmeden uzun ince bir yol gösteren bilgenin gelip geçtiği bu dünyada bir şeyleri denememek için bahaneler aramak bize yakışıyor mu?