Stockholm ismi, kütük anlamına gelen “Stock” ve adacık anlamına gelen “Holm” kelimelerinden türetilmiş. Şehir, 14 takımada üzerine kurulu ve üzerinde 52 köprü var. İsveç’te geçerli para birimi ise İsveç Kronu. Tarihi-turistik yerlerin bulunduğu eski şehir bölgesi Gamla Stan olarak adlandırılıyor.
Şehir turuna başlamadan önce şehrin önemli yerleri hakkında bilgi alıyoruz. Limanda indiğimizde sarışın bir polis durdurup kimlik soruyor. Son yıllarda şehre giriş-çıkışlarda güvenlik önlemlerini arttırmışlar. Kimliğimize baktıktan sonra gülümseyerek iyi günler diliyor.
Limandan sonra eski şehrin merkezine ulaşmamız için 1, 5-2 km civarında bir yol yürümemiz gerekmekte. Sağ yanımıza denizi alıyor ve masalsı eski şehrin panoramik manzarası eşliğinde yürümeye başlıyoruz. Denizin çok temiz olduğu söylenemez. Baltık Denizi’nin bulanıklığının üzerine şehrin atıkları da eklenmiş.
Şehir merkezine vardığımızda epey eski olduğu anlaşılan bir heykelin önünde oturup dinleniyoruz. 5-10 dakikalık bir dinlenmenin ardından asıl yolculuğumuza başlıyoruz. İlk olarak İsveç Kraliyet Sarayı’na gideceğiz. Yol üstündeki kafeler tipik bir modern Avrupa ülkesi görüntüsü çizerken, geçtiğimiz ara sokaklarda yüzyıllardır orada olan taş duvarların tarihi dokusunu hissediyoruz.
Stockholm Kraliyet Sarayı’na vardığımızda müthiş bir turist kalabalığı bizi karşılıyor.
Sarayın dış kapısının önünde bir iki fotoğraf çekildikten sonra içeri giriyoruz. Saraydan içeri girdiğimizde bizi sağlı sollu merdivenlerle çıkınlan iki şapel karşılıyor. Şapellerden birine giriyorum. Duvarda büyük harflerle yazılmış Latince bir söz bulunuyor. Şapellerin olduğu bölümden orta avluya inen bir merdiven var. Merdivenden indiğimizde bizi yemyeşil çimleri olan genişçe bir alan karşılıyor. Bu avluyu geçip sarayın karşı tarafındaki merdivenlere ulaştığınızda panoramik bir şehir manzarası yakalıyoruz.
Şehirdeki turistik yerlerin çoğu bu balkondan görülebiliyor.
Sarayın hemen önünde İsveç Parlamento binası karşımıza çıkıyor. Meclisin önünde hemen hemen hiçbir polise veya herhangi bir güvenlik önlemine rastlamamak bizi şaşırtıyor. İsteseniz elinizi kolunuzu sallaya sallaya genel kurul salonuna kadar girip herhangi bir yasa tasarısını oylayabilecekmişsiniz gibi hissediyorsunuz. Burada da biraz oyalandıktan sonra doğru Stockholm Belediye Binası’na gidiyoruz.
Alfred Nobel adına fizik, kimya, tıp, edebiyat, barışa hizmet ve ekonomi dallarında dağıtılan Nobel Ödülleri her sene belediye binasında veriliyormuş. Alfred Nobel, açıklanan vasiyetinde, mirasının Nobel Ödülleri‘nin kurumsallaşması yönünde kullanılmasını ve 33.200.000 kronunun her yıl insanlığa hizmette bulunanlara sunulmasını istemiş ve 1901 yılından beri bu ödüller dağıtılmaktaymış.
Birkaç sene önce Aziz Sancar da bu binada ödülünü almış. Belediye binasının oldukça hoş bir mimarisi var. Bahçesindeki kadın ve erkek heykellerinin önünde turistler fotoğraf çekiliyorlar. Belediye Binası’ndan ayrılmamızın ardından şehrin daha yeni olan bölümüne doğru yola çıkıyoruz. Caddenin sağındaki kalabalığa dikkatlice baktığımızda insanların bir şey için sıraya girdiğini görüyoruz. Sonradan öğreniyoruz ki Game of Thrones tahtının üzerinde resim çekilebilmek için sıra olmuşlar.
Olof Palme suikasti
Yeni şehrin içlerine doğru ilerlediğimizde yerde gördüğümüz bir plaka dikkatimizi çekiyor. Olof Palme‘nin öldürüldüğü yere hatıra amaçlı bir yazı konmuş. İşine bisikletle gidip gelen İsveç’in sosyal demokrat başbakanı Olof Palme yıllar önce tam burada, Tunnelgatan-Svavagen kavşağında öldürülmüş.
Olof Palme ve eşi, 28 şubat 1986 tarihinde birlikte gittikleri bir filmden çıkarlar ve ana caddeyi dik kesen dar sokaklarda yürümeye başlarlar. İki ana caddenin kesişme noktasında bulunan bir mağazanın önüne geldiklerinde, yayalar için kırmızı ışık yandığını görürler.
Kadın; yol üstündeki mağazanın vitrine bakmak için döndüğünde iki el silah sesi duyar ve döndüğünde, kocasının yerde yattığını, siyah giyinmiş bir adamın silahı kendisine doğrulttuğunu görür. Hemen yolun karşı tarafında bulunan polis ekibine doğru koşmaya başlar. Polisler bir olağanüstülük olduğunu anlayıp arabadan inerler.
First Lady kendini kaybetmiş bir şekilde “Yardım edin, kocamı vurdular!” der. Polis, kadını sakinleştirip kimliğini sorar. Kadın, çantasından kimliğini çıkarıp polise gösterir. “Kocam, İsveç Başbakanı Olof Palme silahlı saldırıya uğradı” der. Polisler durumun ciddiyetini anlayıp olay yerine doğru harekete geçerler. Kısa bir süre içinde olay yerine gelen sağlık ekipleri, Olof Palme’yi hastaneye yetiştirmek için insanüstü çaba sarf ederler fakat maalesef kurtarılamaz.
Stockholm ikinci gün
Yeni şehirdeki gezimiz tamamlamamızın ardından akşam otele dönüyoruz. Yarın şehrin kalan kısmını ve Vasa Müzesi’ni gezeceğiz.
İkinci günkü gezimize yine limana yakın bir noktadan başlıyoruz. Görmemiz gereken önemli yerlerin pek çoğunu ilk günkü gezimizde görmüş olmamızın rahatlığıyla yürüyoruz. Denizi sağımıza alıp uzunca bir süre yürüdükten sonra kendimizi Vasa Müzesi’nin de içinde bulunduğu bir müzeler bölgesinde buluyoruz.
Vasa Müzesi, Stockholm’ün en turistik yerlerinden biri. Kapısında oluşan uzun kuyruk da bize bunu kanıtlıyor. Vasa, 1628 yılında limandan çıktıktan sonra bir deniz mili bile gidemeden batmış bir gemi. Denizin dibinden çıkartılmış ve bugün sergileniyor. İsveç’in köklü denizcilik kültürünü yansıtıyor olması açısında son derece önemli bir yer.
Stockholm sendromu
Stockholm konulu bir yazıda Stokholm sendromundan bahsetmemek de olmaz. Stockholm sendromu, rehinenin; kendisini rehin alan kişiyle kurduğu diyalog sürecinde oluşan, geçen zaman içinde rehine ve rehin alan arasında oluşan empati duygusunun sempatiye dönüşmesi olarak özetlenebilecek psikolojik durumu ifade eden bir sendromdur.
Psikiyatr Nils Bejerot tarafından ortaya atılan bu sendrom, ismini 1973 yılında İsveç’in başkenti Stockholm’de yaşanmış bir olaydan almaktadır. Bir soygun esnasında günlerce rehin tutulan bir kadın, soyguncuya her nasılsa duygusal olarak bağlanır. Serbest kaldığında ise soyguncuyu savunmakla kalmaz, nişanlısını terk eder ve kendisini rehin alan soyguncunun hapisten çıkmasını bekler.
Şehir içinde sıklıkla bulunabilen ilginç eski binaları seyrede seyrede gezimizin sonuna geliyoruz. Şehirde sıklıkla panoramik manzaralar yakalamamız mümkün. Özellikle eski şehir bölümüne baktığınızda bir Orta Çağ Avrupası manzarasıyla karşılaşıyorsunuz.
Stockholm; bir yanıyla günümüz Avrupası’nın çağdaş yüzünü temsil eden, bir diğer yanıyla da şehir içinde karşınıza çıkardığı eski yapılarıyla ve tarihi mekanlarıyla da sizi asırlar öncesine götürebilen eşsiz bir şehir.