Vefaten organ bağışı ve beyin ölümü nedir?

Organ bağışı konusunda ne yazık ki çok gerideyiz. Her gün 3 kişi, yılda 2500 kişi yeterli organ bağışı yapılmadığı için hayatını kaybediyor.

Vefaten organ bağışı ve beyin ölümü nedir?

İstatistikler organ nakli konusunda nüfus başına gerçekleştirilen canlı vericili nakillerinde dünyanın ilk 3 ülkesinden biri olduğumuzu gösteriyor. Elbette başarı oranları ve cerrahi anlamdaki deneyim ülkemizi bu alanda çevre ülkeler açısından da referans noktası hale getiriyor. Bugün dünyanın birçok ülkesinden hasta organ nakli için Türkiye’yi tercih ediyor.

Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi Organ Nakli Merkezi Genel Cerrahi uzmanı Prof. Dr. Gürkan Tellioğlu, “Elde edilen bu başarı gurur verici olmasına karşın, organ naklinde başarımızın ana kaynağının canlı vericili nakiller oluşturuyor. Yeterli organ bağışı olmaması da bizleri mutsuz ediyor” diyor ve vefaten bağışın artması gerektiğinin altını çiziyor.


Tedavisi sadece organ ve doku nakli ile mümkün olan hastalıklar, tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizin de önemli sağlık sorunları arasında yer alıyor. Ancak özellikle cerrahi tedavi konusunda gerek teknik gerekse deneyimin artması bu konuda başarılı sonuçların alınmasını sağlıyor.

Bu başarının yurtdışından gelen hasta sayısını da olumlu yönde artırdığını söyleyen Prof. Dr. Gürkan Tellioğlu, “Organ naklinin yakın gelecekte uluslararası sağlık turizminde ülkemiz açısından en önemli ekonomik başarılardan birini elde etmek için aday olacaktır” diyor. Bu tablonun ortaya çıkmasında, başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere, bilim kurulları, ulusal koordinasyon merkezi, organ nakil merkezleriyle birlikte yürüten işbirliğinin çok önemli olduğunun altını çiziyor.

10 yıl öncesine kadar cerrahi eğitim için batıya gitmek neredeyse bir gereklilik iken bugün batılı ülkelerden merkezlerimize eğitim amacıyla gelen cerrahlar bu alanda kat edilen mesafenin en güzel kanıtı olarak gösteriliyor. Prof. Dr. Gürkan Tellioğlu, bu noktada organ naklinde başarının ana kaynağının hala canlı vericili nakiller olduğuna işaret ederek, vefaten bağışın artırılması gerektiğini anlatıyor.

Vefaten organ bağışında hala çok gerilerdeyiz…

Ülkemizin, vefat eden kişilerden bağışlanan organlar söz konusu olduğunda hala çok geride kaldığını hatırlatan Prof. Dr. Gökhan Tellioğlu şunları anlatıyor:

Örneğin son yıllarda yıllık yaklaşık 3500 böbrek nakli gerçekleşiyor. Ve bu toplam içerisinde vefat eden kişilerden yapılan böbrek nakilleri sadece 500 civarında. Açıkça görüldüğü üzere hastalar ağırlıklı olarak ailelerinden birinin canlı verici olması sayesinde tedavi olabiliyor.

Oysa gerek kan grubu uyumsuzluğu, gerekse de tıbbi açıdan uygun olmaması nedeniyle aile bireylerinden canlı vericisi olmayan hastalarımız için tek alternatif vefat eden kişilerden yapılacak organ bağışlarıdır.

Sağlık Bakanlığının son on yıl içerisinde yaptığı çalışmalarla vefaten bağış oranları ikiye katlanmış olmakla birlikte, mevcut vefaten organ bağış oranımız İspanya’nın onda biridir. Yani önümüzde kat edilmesi gereken önemli bir mesafe olduğu açıktır.

Ülkemizde ve dünyada böbrek yetmezliği ve böbrek nakli

Tüm dünyada erişkinlerin yaklaşık yüzde 10’unda böbrek hastalığı bulunduğunun tahmin edildiğini belirten Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Nefroloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gülçin Kantarcı, Türkiye’de 7.5 milyona yakın kronik böbrek hastası bulunduğunu, yani her 6-7 erişkinden birinin böbrek hastası olduğunu hatırlatıyor.

Halen dünyada 2 milyonu aşkın kişinin diyaliz ve böbrek nakli tedavileri ile yaşamını sürdürdüğünü, yıllık yüzde 6-8’lik artış oranı ile gelecekteki 10 yıl içinde bu sayının iki katına çıkmasının beklendiğini söyleyen Prof. Dr. Gülçin Kantarcı “Ülkemizde diyaliz uygulanan veya böbrek nakli yapılmış 74 binin üzerinde hasta var. Bu hastaların sadece yüzde 19’unun böbrek nakilli, yüzde 81’lik büyük grubun ise diyaliz altında yaşamını sürdürüyor” diyor.

Günümüzde böbrek naklinin, son dönem böbrek yetmezliğinin tedavisindeki en etkin tedavi yöntemi olduğunu ve hasta yaşam süresini uzatan, yaşam kalitesini en üst düzeyde tutan, işgücü kaybını azaltan ve uzun vadede maliyeti daha düşük olan bir yerine koyma tedavisi olduğunu kaydediyor.

Beyin ölümü nedir?

Ülkemizde organ nakli söz konusu olduğunda böbrek nakillerinin ilk sırayı aldığı görülüyor.Prof. Dr. Gülçin Kantarcı, organ bağışı konusunda istenilen rakamlara ulaşılamamasında toplumumuzda beyin ölümü kavramını yeterince bilinmemesinin de etkisi olduğunu belirterek şu bilgileri veriyor: “Beyin ölümü, beyin ve beyin sapı fonksiyonlarının geri dönüşümsüz olarak kaybolmasıdır. Bu kişilerde yoğun bakım ünitelerinde verilen tüm tıbbi desteğe rağmen bir süre sonra diğer hayati organlar da fonksiyonlarını kaybeder. Yani, beyin ölümü tanısı almış kişilerin hayata dönmesi mümkün değildir. Beyin ölümü tıbbi bir ölümdür, geri dönüşümsüz bir süreçtir.”

Organ bağışı hepimiz için sigortadır

Organ nakli ihtiyacı söz konusu olduğunda toplumun bu alanda göstereceği dayanışma tedavinin en önemli umudunu oluşturuyor. Bu umudu yaşatmak içinse organ bağışındaki duyarsızlığı aşmak gerekiyor.

Organ bağışının herkes için bir nevi sigorta olduğunu söyleyen Prof. Dr. Gürkan Tellioğlu, bu konuda gerek yasal düzenlemeler, gerekse denetleme ve organizasyon konusunda pek çok batı toplumunun ilerisinde olduğumuza dikkat çekiyor.

Sağlık çalışanları olarak tüm çabamız sonuna kadar hayattan yana olmak ve hastalarımızı sevdiklerine kavuşturmaktır. Bugün için tüm çabalara rağmen yoğun bakımlarda hayatını kaybeden hastalarımız ailelerinin onayı olması halinde bağışlanan organlarıyla hastalara hayat hediye edebiliyorlar.


Gelin hayatın sonlandığı noktada umut içinde hayata tutunma mücadelesi veren hastalarımıza destek olalım. Binlerce hastanın bu alanda atılacak adımları bekliyor olması değil önemli olan, bir kişi bile olsa umut içinde bekleyen, hayat kurtarılmaya değer.

Organ bağışı yapmak için neler yapmak gerekiyor?

Organ bağışı, kişinin hayatta iken kendi iradesiyle, organlarının bir kısmını veya tamamını ölümünden sonra başkalarının tedavisi için kullanılmak üzere izin vermesi olarak tanımlanıyor. ‘2238 Sayılı Organ ve Doku Alınması, Saklanması, Aşılanması ve Nakli Hakkında Kanun’a göre; ’18 yaşını aşmış, akıl ruh sağlığı yerinde, mümeyyiz olan herkes organ bağışında bulunabilir’.

Tüm devlet hastaneleri, özel hastaneler, sağlık ocakları, sağlık müdürlüklerinde, prosedür olarak bir form doldurulup organ bağışı yapılabiliyor. Yapılan organ bağışları o hastanenin organ nakli koordinatörü veya hastanece görevlendirilmiş yetkili kişisi tarafından internet üzerinden T.C. Sağlık Bakanlığı’nın Organ ve Doku Bağışı Bilgi Sistemi’ne giriliyor. Bakanlık yetkilileri dışında kimsenin bu bilgileri görmeye yetkisi bulunmuyor.

Ancak kart tek başına yeterli olmuyor. Kişinin vefatı durumunda üzerinde kart bulunsa bile yakınlarının onayı gerekiyor. Bu nedenle organ bağışında bulunan kişilerin yakınlarına bağışta bulunduğunu bildirmeleri önem taşıyor. Zira organ bağışı aslen bir vasiyettir.

Her gün organ bağışı bekleyen 3 kişi hayatını kaybediyor

Koç Üniversitesi Hastanesi ve Zeytinburnu Belediyesi işbirliğiyle 03-09 Kasım 2018 tarihleri arasında gerçekleştirilen Organ Bağışı Haftası kapsamında Kazlıçeşme Kültür Merkezi’nde “Kalbin Tekrar Sevecek” başlıklı etkinlik düzenlendi. Semavi dinler açısından da organ bağışının değerlendirildiği etkinlikte, İstanbul İl Sağlık Müdürü Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, Zeytinburnu İlçe Milli Eğitim Müdürü Ali Yeşilyurt, Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın, Koç Üniversitesi Hastanesi Başhekim Yardımcısı Dr. Devrim Öztemel, Ermeni Patrikhanesi’nden Episkopos Sahak Maşalıyan, Rum Patrikhanesi’nden Metropolit Elpidoforos Lambriniadis, Musevi Cemaati’nden Haham İzak Alaluf, İstanbul İl Müftü Yardımcısı Musa Bilgiç ve oyuncu Zeynep Beşerler katıldı.

Koç Üniversitesi Hastanesi, Organ Bağışı Haftası kapsamında Zeytinburnu Belediyesi işbirliğiyle, 08 Kasım 2018 Perşembe günü “Kalbin Tekrar Sevecek” adlı bir etkinliğe imza attı. Her gün organ bağışı bekleyen 3 insanın hayatını kaybettiğine vurgu yapılan etkinlikte, Türkiye’deki organ bağışının yaygınlığı ve sayıyı artırmaya yönelik bilgiler aktarılırken, organ bağışının hastalar için önemine dikkat çekildi.

Semavi dinler açısından da organ bağışının değerlendirildiği etkinlikte katılımcılarla buluşan Sağlık Bakanlığı Organ ve Doku Nakli Bölge Koordinasyon Merkezi Sorumlu Hekimi Sayın Dr. İhsan Özdemir, İstanbul İl Sağlık Müdürü Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, Zeytinburnu İlçe Milli Eğitim Müdürü Ali Yeşilyurt, Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın, Koç Üniversitesi Hastanesi Başhekim Yardımcısı Dr. Devrim Öztemel, Ermeni Patrikhanesi’nden Episkopos Sahak Maşalıyan, Rum Patrikhanesi’nden Metropolit Elpidoforos Lambriniadis, Musevi Cemaati’nden Haham İzak Alaluf, İstanbul İl Müftü Yardımcısı Musa Bilgiç ve Türk sinema ve dizi oyuncusu Zeynep Beşerler, organ bağışıyla ilgili bilinmeyenleri anlattı.

Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın: “Organ bağışı kutsaldır.”

Organ Bağışı Haftası kapsamında Zeytinburnu Belediyesi’nin düzenlediği “Kalbin Tekrar Sevecek” adlı etkinliğe katılan Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın da organlarını bağışlayacağını açıkladı. Organ bağışının önemini vurgulayan Aydın, “Öncülük olması için ben de organlarımı bağışlama sözünü verdim. Bunun için yasal prosedürleri yerine getireceğim,” diye konuştu. Organ bağışı yapmanın önemini vurgulayan Murat Aydın, “Düzenlenen bu organizasyonun bir tarafında da Zeytinburnu Belediyesi var.

Biz de belediyeyi temsilen bu konuda elimizi taşın altında sokmak istiyoruz. Bu bağlamda Zeytinburnu İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ile ortaklaşa bir çalışma başlattık. Organ bağışı kutsaldır. Öncülük olması için ben de organlarımı bağışlama sözünü verdim. Bunun için yasal prosedürleri de yerine getireceğim. Bizim kültürümüzde sadaka-i cariye vardır. Yani öldükten sonra devam edecek olan güzellikler, hayırlar, işte ben konuyu bu minvalde değerlendiriyorum. Koşullar uygunsa ben de şimdiden seve seve organ bağışı yapmaya hazırım,” şeklinde konuştu.

Koç Üniversitesi Hastanesi Başhekim Yardımcısı Dr. Devrim Öztemel: “Canlı organ bağışında dünya birincisi, kadavradan organ bağışında sonuncuyuz.”

“Kalbin Tekrar Sevecek” adlı etkinlikte gerçekleştirdiği konuşmasında organ bağışı konusunda büyük bir paradoks yaşandığına vurgu yapan Koç Üniversitesi Hastanesi Başhekim Yardımcısı Dr. Devrim Öztemel; “2017 yılında açıklanan ‘Uluslararası Organ Bağışı ve Nakli Kayıt Sistemi’ verilerine göre her 1 milyon nüfus başına 47.5 canlı organ bağışıyla dünya birincisiyiz. Ancak bu birinciliğin sebebinin toplumsal dayanışmadan ziyade mecburiyet gibi gözüktüğünü söylemek mümkün. Kadavradan bağışların az olması nedeniyle yakınlarımızı hayata bağlayabilmek için bizler donör olmak zorunda kalıyoruz. Beyin ölümü gerçekleşmiş hastalardan yapılan kadavradan organ bağışlarında 2017 yılında her 1 milyon nüfus için 6.8 bağışla listenin sonlarındayız,” dedi.

Dr. Devrim Öztemel: “Kendi organlarımızı bağışlıyoruz ama yakınlarımızın kaybı sonrası onların organlarını vermekten çekiniyoruz.”

Beyin ölümü kavramına dair bilgisizlik olduğuna değinen Dr. Devrim Öztemel; “Beyin ölümü bitkisel hayat ile karıştırılıyor. Ailelerin karşısına organ bağışı talebiyle çıkmadan önce bu kavramlarla bir aşinalığının, ön bilgilerinin olmasının yeni hayatlara ve yeni umutlara vesile olmakta büyük avantaj sağlayacağını düşünüyoruz. Toplumsal eğitim ve farkındalığı artırmak için sürekli bir çaba göstermemiz gerektiğinin farkındayız.

Beyin ölümü gerçekleşmiş bir hastanın yakınlarını, o karar anına gelmeden çok daha önce, sağlıklı zamanlarda organ bağışının önemi konusunda eğitmenin önem taşıdığını biliyoruz. Bu nedenle, başta Zeytinburnu Belediyesi olmak üzere bizi destekleyen tüm kurumlara teşekkür ediyoruz. Koç Üniversitesi Hastanesi olarak bu konuda çalışmalarımızı sürdüreceğiz” dedi.

Her yıl organ bağışı bekleyen 2500 kişi hayatını kaybediyor!

Sağlık Bakanlığı Organ ve Doku Nakli Bölge Koordinasyon Merkezi Sorumlu Hekimi Dr. İhsan Özdemir’in her yıl organ beklerken 2.500 kişinin hayata veda ettiği gerçeğine vurgu yaparak başladığı konuşmasının devamında, etkinliğe katılan dini temsilciler de konuşmalarında organ bağışının önemine dikkat çekti.

İstanbul İl Müftü Yardımcısı Musa Bilgiç, İslam inancına göre organ nakli yapılırken nelere dikkat edilmesi gerektiğini anlattı. Organ bağışının yaşadığımız dünyada daima var olması gereken bir iyilik hareketi olduğuna değinen Ermeni Patrikhanesi Episkopos’u Sahak Maşalıyan, “Ateş düştüğü yeri yakar. Acılar okyanusun bir damlasıdır. İnsanlığın kardeşliği bilimsel ve ispatlanabilir durumdadır. Bu sebeple organ nakli kutsaldır,” ifadelerini kullandı. “Kanımızı bağışlayabiliyorsak, dini açıdan organlarımızı da bağışlayabiliriz,” diyen Rum Patrikhanesi Metropolit’i Elpidoforos Lambriniadis, bir insanın vatanı için kanını seve seve dökerken, aynı duyarlılığı organ bağışında da gösterebileceğini ifade etti. Musevi Cemaati Haham’ı İzak Alaluf ise, organ bağışında en büyük engelin bilgisizlik olduğuna, bu sorunun da ancak eğitimle aşılabileceğine işaret etti.


Protokol konuşmalarının ardından organ nakli olmuş ve organ nakli bekleyen kişiler duygularını dile getirirken, programın sonunda Kazlıçeşme Kültür Merkezi’nin bahçesinde günün anısına fidan dikimi gerçekleştirildi.

Organ bağışıyla ilgili doğru bilinen yanlışlar!


Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.