Geri dönüşüm konusunda henüz yolun başındayız. Bir yılda geri dönüşüm yapılmayan atık değeri 1,5 milyar TL’nin üzerinde! 2023 yılında atıkların yüzde 35’ini geri kazanmayı hedefliyor. TSKB’nin Çöpte Kaybolan Servet: Atıkta Değer Var başlıklı raporundan çarpıcı rakamlar…
Çöpte kaybolan servet: Atıkta Değer Var raporu
TSKB Ekonomik Araştırmalar tarafından hazırlanan, ‘TSKB Bakış’ isimli rapor serisi “Atıkta Değer Var” başlıklı raporla devam ediyor. Türkiye’de sadece yerleşim birimlerinde bir yılda geri dönüştürülmeyen atık tutarının 1.5 milyar TL’nin üzerinde olduğu belirtilen raporda, ulusal ve küresel çapta geri dönüşümün çevresel ve sosyal kazanımlarıyla ekonomik boyutunun önemine dikkat çekiliyor. TSKB Ekonomik Araştırmalar’dan Dilara Ay Erişen tarafından hazırlanan raporda, mevcut durum ortaya konulurken, tüm kesimlerin alması gereken önlemlere yer veriliyor.
Makro ekonomi, kalkınma iktisadı ve sektör analizlerine yönelik araştırmalarını “TSKB Bakış” başlıklı raporuyla paydaşlarına ulaştıran TSKB Ekonomik Araştırmalar, yeni çalışmasında milyarlarca liraya ulaşan atık ekonomisine odaklanıyor.
Bir yılda geri dönüşüm yapılmayan atık değeri 1,5 milyar TL’nin üzerinde!
TSKB Ekonomik Araştırmalar’dan Dilara Ay Erişen tarafından hazırlanan “Atıkta Değer Var” başlıklı rapor, Türkiye’de sadece yerleşim birimlerinde bir yılda geri dönüştürülmeyen atık tutarının 1.5 milyar TL’nin üzerinde olmasına dikkat çekiyor.
Ulusal ve uluslararası alanda geri dönüşümün çevresel ve sosyal kazanımlarının yanı sıra ekonomik boyutlarının da her geçen gün önem kazandığına işaret eden raporda, bu konudaki mevcut resim ortaya konulurken, kamu, özel sektör ve bireyler bazında yapılabilecekler anlatılıyor.
Bilim insanlarının, plastik tüketiminde herhangi bir değişiklik olmaması halinde 2050 yılı itibarıyla okyanuslarda balıktan daha fazla plastik olacağı öngörüsünde bulunduğuna işaret edilen raporda, politika yapıcıları, ulusal ve uluslararası kuruluşlarla, özel sektör ve bireylerin bu konuda aksiyon alması gerektiğinin altı çiziliyor.
Dünya nüfusunun yüzde 16’sını oluşturan gelişmiş ülkelerin, toplam çöp miktarının yüzde 34’ünü ürettiği ifade edilen raporda, Dünya Bankası’nın yüzyılın ortası itibarıyla Avrupa ve Kuzey Amerikalıların günümüzden yüzde 25 fazla atık üreteceği tahminine de yer veriliyor. Aynı zaman diliminde Doğu Asya’daki atık üretiminde yüzde 50, Güney Asya’da yüzde 100, Sahraaltı Afrika’da ise yüzde 200 artış öngörülüyor. Raporda, yüzyılın ortalarında yıllık toplam küresel atığın 3,4 milyar tona yaklaşmasının beklendiği ifade ediliyor.
Günümüz Türkiye’sinde ise endüstriyel atıklar hariç sadece yerleşim birimlerinde yılda yaklaşık 6 milyon ton geri dönüştürülebilir atık oluştuğuna işaret edilen raporda, bunun yaklaşık 5 milyon tonunun geri dönüştürülmeyerek çöp sahalarına gömüldüğü belirtiliyor. Bu miktarın ekonomik değerinin 1,5 milyar liranın üzerinde olduğuna dikkat çekilen raporda şu bilgilere yer veriliyor:
Türkiye geri dönüşüm konusunda henüz yolun başında
2015 itibarıyla dünya genelinde yaklaşık 6,3 milyar ton plastik atığın yalnızca yüzde 9’u geri dönüştürülürken, yüzde 12’si yakılarak, yüzde 79’u çöp depolama sahalarında veya doğada biriktirilerek bertaraf edilmiş durumda.
TÜDAM’ın Ağustos 2016’da yayınladığı, “Geri Dönüşüm Sektörü Teşvik Raporu” Türkiye’de yalnızca yerleşim birimlerinde yılda yaklaşık 6 milyon ton geri dönüştürülebilir atık oluşuyor. Ekonomik değeri 1.5 milyar TL olan yaklaşık 5 milyon ton çöp ise toprağa gömülüyor.
Öte yandan, Türkiye’de geri dönüştürülebilir atıkların toplanması ve gömülmesi için kamu kaynaklarından ek olarak yılda 750 milyon lira aktarılıyor. Diğer bir ifadeyle, geri dönüşüm sektörünün Türkiye’nin ihtiyaçlarını karşılayacak ekonomik ve organizasyonel yapıya sahip olmamasının yıllık maliyeti 2,25 milyar TL olarak hesaplanıyor.
Türkiye 2023 yılında atıkların yüzde 35’ini geri kazanmayı hedefliyor
Atığın ekonomik, ekolojik ve sosyal maliyeti düşünüldüğünde, ekonomileri ‘döngüsel’ hale getirmenin, atık miktarını azaltmanın ve yeniden kullanımını teşvik etmenin önemli bir ihtiyaç olduğunun altı çizilen raporda, bu konuda Türkiye’nin 2023 yılına ilişkin hedeflerine yer veriliyor. Türkiye’nin 2023 yılında oluşan atığın yüzde 35’ini geri kazanım, yüzde 65’ini düzenli depolama yönetimiyle bertaraf etme hedefinin bulunduğunu hatırlatan TSKB Ekonomik Araştırmalar Yönetici Yardımcısı Dilara Ay Erişen, şu bilgiyi paylaşıyor:
“Tabloyu bir bütün olarak değerlendirdiğimizde, işlevsel bir atık yönetiminden önce kaynakların etkin kullanımı için malzemelerin ekonomik ve çevresel açıdan sürdürülebilir olacağı bir sistem yaratmanın önemli olduğunu görüyoruz. Bunun için kamu kesimi, özel sektör, hane halkları başta olmak üzere toplumun tüm kesimlerinin geri dönüşüm konusunda üzerine düşeni yapması elzem görünüyor.
Çevresel ve sosyal kazanımların yanı sıra atıkların geri kazanımının ekonomik boyutu gün geçtikçe daha da önem kazanıyor. Mevcut kaynakların kullanımı ve geri kazanımı, atık üretiminin azaltılarak yeniden kullanılabilecek çok sayıda maddenin geri dönüşümü, kaynak israfının önlenmesi ve maliyetlerin aşağıya çekilmesi, ülkeleri bir adım öne taşıyacak gibi görünüyor.”
Atık miktarını azaltmak için neler yapılmalı?
“Atık miktarını azalt, yeniden kullan ve geri dönüştür” prensibinin tüm sektörlerde uygulanabilir olduğu savunulan “Atıkta Değer Var” başlıklı raporda, firmaların geri dönüşümün odağındaki bazı konular dâhil olmak üzere fark yaratmak konusunda çeşitli önlemler alabileceği de vurgulanıyor. Bu alanda, şirketlerin geri dönüşüm konusunda odağına alabileceği konular ise şöyle listeleniyor:
- Ambalajların geri dönüşüm ve döngüsellik düşünülerek tasarlanması,
- Ürünlerin de geri dönüşüme uygun şekilde tasarlanması,
- Alımların yerel (mikro) tedarikçilerden yapılması,
- Tedarikçi seçiminde sürdürülebilirliğe dikkat edilmesi,
- Enerji, su kullanımı ve emisyon azaltımına odaklanılması,
- Atık yönetiminin merkezileştirilmesi ve optimizasyonu,
- Çevre dostu bertaraf uygulamalarının desteklenmesi,
- Malzemelerin geri dönüştürülmesi,
- Malzemelerin yeniden kullanılması,
Tüm iş, üretim ve tüketim süreçlerinin sürdürülebilirlik kapsamında düzenlenmesinin önemine dikkat çekilen raporda, bu durumun şirketlere olduğu kadar ekonomiye ve doğaya da önemli kazanımlar sağlayacağı ifade ediliyor.