TÜSİAD Türk dizileri araştırması: Dizilerde kadınların hiçbir işi yok, bütün gün evde oturup süslü giyinip birbirlerinin kuyularını kazıyorlar. “Kadın sensin” cümlesi hakaret olarak söyleniyor. Dizi süreleri de katlanılamayacak hale geldi…
Yayın hayatına hafta başında hızla başlayan Woman TV, dizilerdeki kadın rollerini, diyaloglardaki cinsiyetçi ifadeleri masaya yatırdı.
Ebru Güngör’ün sunduğu “Kadının Gündemi” kuşağında TÜSİAD için dizileri araştıran Doç. Dr. İrem İnceoğlu, Yard. Doç. Dr. Elif Akçalı ve Oyuncular Sendikası’ndan Eda Çatalçam katıldı.
“Evde oturup birbirinin kuyusunu kazıyorlar”
Oyuncular Sendikası Yönetiminden Eda Çatalçam, “Dizilerde kadınların hiçbir işi yok, bütün gün evde oturup süslü giyinip birbirlerinin kuyularını kazıyorlar. Çok güzel olmanız gerekiyor, farklıysanız hiçbir role oturtamıyorlar. Bu sefer siz de kendi fiziğinizle mücadeleye giriyorsunuz ki bu bile şiddettir” dedi.
Çatalçam, “Baba figürü dizilerde çocukları ile ilgilenmiyor. Biz Süper Baba ve Şehnaz Tango dizilerindeki tipler ile büyüdük. Garip şekilde şimdikilerin ne iş yaptıklarını bilmiyoruz, belinde silahla sürekli hayt huyt yapıyor. Kahraman görüntüsünde ama tartışılır halde. Kaba gücün hakimiyeti var. Bizi izleyenlere karşı sorumluluğumuz var. Bir adım önde olmamız gerekiyor. Bu haberlerde var olan gerçekliği dönüştürmek, değiştirmek için çalışmamız lazım.” diye konuştu.
Dizide “kadın sensin” cümlesi hakaret olarak söyleniyor
Doç. Dr. İrem İnceoğlu da TÜSİAD için yaptıkları araştırmayı paylaşırken çarpıcı örnekler verdi:
Bir gençlik dizisinde iddiaya girecekler, zenginler ve fakirler grubu. Kendi aralarında konuşurlarken bir genç kadın karakter, “kadın sensin” cümlesini hakaret olarak söylüyor, ceza vermek için etek giydiriyorlar. Bundan daha utandırıcı bir eylem düşünülmüyor. Kadın gibi olmak %61 oranında negatif olarak algılanıyor.
Böyle anne olmaz, kadın olmaz diye reddediliyor
Senaristler Birliği Başkanı İlker Barış da yayına telefonla bağlanarak önemli açıklamalar yaptı:
Senaryo yazarları da kısıtlanmış durumda. Seyirci böyle istiyor diye alıcılar tarafından yapılan telkinler var. Kadını daha güçlü gösteren roller reddediliyor, “böyle kadın olmaz, böyle anne olmaz” diyerek TV kanalları reddediyor. Bu bir klişe, sanki toplum böyle istiyor diye lanse ediliyor. Dizi süreleri de katlanılamayacak hale geldi. Doğal olarak da tür sıkıntısı çekiliyor ve melodrama sarılıyor televizyonlar. Bunda da ağlayan kadın üzerinden yürüyor.
Diziler 60 dakikayken kadın karakterler daha çeşitliydi ve daha güçlü kadınlardı. Reklam verenlerin de bu güçsüz ağlayan kadın rollerini istediği söyleniyor, oranın da değişmesi gerekiyor. Reklam verenlerin kadını kötü gösteren dizilere reklam vermemeli. Biçilen rol bize yazdırılıyor, bunlar satın alınıyor. İnternet dizilerinde de küfüre yükleniliyor, orası da sorunlu.
Erkeklere yazılan roller de vahim
Dr. Elif Akçalı da “Senaryonun tamamen değişmesi gerekmez ama küçük figüran sahnelerinde bile değişiklik yapılabilir. İstanbullu Gelin’de mesela bir meyhane sahnesini tamamen kadınlarla çekmişlerdi. Böyle küçük değişiklikler bile farklılık yaratıyor. Kadınlar kadar erkeklerin içine sokulduğu kalıplar, özellikler de vahim. Kavgacı ve kabalar. Şiddet içeren sahneler hep erkekler için, ağlama sahneleri de hep kadınlar için yazılıyor. 86 Erkek karakterden yarısından fazlası mafya karakteri” dedi.