İşinden, eşinden, oturduğun yerden ne kadar kötüye gitmiş olursa olsun ayrılamıyor musun? Neden korkuyorsun? Ve başına neler gelecek biliyor musun?
Her gün pilav yenir mi?
Stanford Üniversitesi’nde yapılan araştırmalar beynin aynı şeyleri yemeye ve görmeye zaman içerisinde daha az heyecan gösterdiğini kanıtlıyor. Özetle insan yeni bir yer gördüğünde, yeni bir insanla tanıştığında, lezzetli bir yemek yediğinde beyninde onu ödüllendiren dopamin hormonları patlıyor. Bu da heyecan dolup zevk almamızı sağlıyor.
Fakat manzara ne kadar güzel olursa olsun hep aynı yere baktığında, yemek ne kadar lezzetli olursa olsun hep aynı tabağı yediğinde ya da insan ne kadar güzel olursa olsun hep aynı kişiyle görüştüğünde beyin giderek aldığın zevki azaltıyor. Uzmanlar bunun temel nedeninin doğal seleksiyon olduğunu söylüyor.
Beynin sana yeni yerler keşfetmen, tek tip beslenmemen, sosyalleşmen hatta bugün etik olarak garip gelse de farklı kişilerle çiftleşip gen havuzunu çeşitlendirmen için bu tarz bir savunma metodu uyguluyor. Firma üyeleri arasında yaptığı araştırma da aynı şeyi gösteriyor. Aldatmaların %89’u ilişkinin rutine dönüşmesi ve farklı heyecan arayışından kaynaklanıyor. Yani beynimiz dopamini azaltırken bizler heyecan arama yoluna gidiyoruz. Ama bu yazı aradığımız heyecanla ilgili değil.
Neden alanından çıkamıyorsun?
Özellikle büyük şehirde yaşayan kişilerin online platformunda aldatmanın nedenini, “Heyecan aramak” olarak tanımlamış kişilere, “Peki, neden heyecanı bitmiş olan ilişkilerinizi bitirmek yerine aldatmayı tercih ediyorsunuz?” diye sormamışlar. Sorsalar da zaten kimse “Maçam yemiyor. Güvenli alanımdan çıkmak istemiyorum. Alt tarafı bir kaçamak yapıp, arkadaşa bakıp çıkacağım” demeyecektir. Ama doğru cevap bu.
İnsanın beyni doğuştan şizofren ne yazık ki. Bir taraftan sürekli aynı şeyleri yaşadığında aynı zevki almıyor ama güvenli alanından da çıkmıyor. Çünkü beyin bir bölgeyi tanıdığında bu sefer de hayatta kalma dürtüleri harekete geçiyor ve bize diyor ki “Burası bildiğin bir alan. Güvenli. Tehdit yok. Buradan çıkarsan ne olacağını bilemezsin. Çıkma.”
Bu bize avcı-toplayıcı atalarımızdan kalan bir miras. Nerede ateş yakacağını, nereden su kaynağı bulacağını ve nereden vahşi hayvan çıkacağını bilmediği yerlere gittiğinde ölüm tehdidi arttığından bizi bugün yerleşik yaşama geçiren dürtülerle bugün işimizden ve eşimizden ayrılmamamız konusunda bizi engelleyen dürtüler aynı yerden tetikleniyor. Güvenlik ihtiyacı.
Aslında daha büyük risk alıyorsun
Bir dediği diğerini tutmayan beynimizin oyunları içinde kaybolmak aslında bize bugünkü yerleşik ve metropol içinde yaşayan düzenimizde uzun vadede daha büyük riskler getiriyor. Sadece bunu hesaplamıyoruz. Yani ilişkisi olan ve kaçamak yaparak ilişkilerini hareketlendirmek isteyen kişileri hedefliyor. Uzaktan baktığında kaçamak yapmakta sorun yok. Hem heyecan katmış oluyorsun hem de eldeki bulgurdan olmuyorsun. Ama her kaçamak yakalanana kadardır.
Asıl mahkeme yakalandıktan sonra başlar. Belki güvenli alanında çıkmadan yan masanın güzel yemeğini yemek sana kendini hep kazanıyormuş gibi hissettirebilir ancak yakalandığında restorandan atılıp bir daha yemek yiyememek, elindekini bırakıp yeni bir yemek arama sürecine girmekten çok daha fazla acı verecek. “Bu da ayrı bir heyecan” diyenlere bir lafım yok. Benim uyarım, “Yakalanmam. Ne yardan vaz geçerim ne de serden” diyenlere.
Bir şeyi nasıl yapıyorsan, her şeyi öyle yaparsın
Benim en sevdiğim cümledir bu: “İnsan bir şeyi nasıl yapıyorsa her şeyi öyle yapar.” Kesinlikle buna inanırım. Eğer biri güvenli alanından çıkmaya korkmuyorsa bu cesareti rutine binmiş ilişkilerini bitirmekte de gösterir, artık ona zevk vermediğini düşündüğü işini değiştirmekte de. Hatta mahallesini, ülkesini değiştirmekte de. Zor iştir.
Kendine göre duygusal maliyetleri vardır ama hayat da güvenli alanını terk ettiğin noktada başlar. Zira örümcek ağları bağlamış güvenli alanında kalırsan yaptıkların senin de başına gelir. Bunu ben söylemiyorum. Aldatan insanların %67’si eşlerinin kendilerini aldatıldıklarını ya da aldatabileceğini düşündükleri için aldattıklarını söylüyorlar. Yani bir şeyler senin için rutinse karşındaki için de rutin merak etme.
Eğer bu konuda bir şeyler yapmazsan da önce sadakatini sonra da ilişkini kaybedeceksin. Aynı şey işin için de geçerli. Belki bir tek kuaför için bu geçerli olmayabilir ama o da tartışılır. Neticede eğer aynı yolu yürümekten sıkıldıysan ille de gittiğin yeri değiştirmene gerek yok. Oraya gittiğin yolları değiştir. Beynin farklı şeyler görünce gene aynı dopamini salgılayacak. Eşini değil de onunla yaptığınız ve paylaştığınız şeyleri değiştir mesela. Ülkeni değiştirme de tatile gidip kafanı değiştir. Beyin ne yapacağını bilmez. Onu bilen bilinçtir. Beyin sadece olan şeylere hormon patlamalarıyla tepki verir. Kendini kandırma, beynini kandır.