Ankara’daki polis tacizi iddiasının düşündükleri

Tek bir kare fotoğraf üzerinden gelişen “bir erkek polis bir kız öğrenciyi taciz etti” iddiası, olay tam irdelemeden ve tarafları tarafsızca dinlemeden ortaya atıldığı için adaletsiz bir durumdur. Ama bu olayın bize düşündermesi gereken başka bir soru daha var: “Türban tacizi önler mi?”

Ankara daki polis tacizi iddiasının düşündükleri

Geçen haftasonu Ankara’da yaşanan bir gözaltına alma vakasında ortaya retorik bir fotoğraf çıktı. Genç bir kız sivil polisler tarafından apar topar minibüse tıkılırken bir erkek polisin parmağı kızın vücudunun hassas bir bölgesinin üzerinde görüntülendi. Genç kızın da iddiasıyla olay “polis tacizi” iddiası haberi olarak kafalara yerleşti.

Genç kız polise suç duyurusunda bulundu, iki milletvekili de bu vaka üzerinden genel olarak polisin kadınlar üzerindeki tacizinin incelenmesini meclise taşıdı. Birçok gazete ve internet sitesi bu haberi “Türkiye’yi şoke eden skandal olay!” benzeri bir manşetle sayfalarına taşıdı.


O fotoğrafın gerçekten bir tacizi yansıttığına hiç bir zaman emin olamayız. Zira fotoğraflar sadece bir “an”ın donmuş haleridir. O andan bir saniye öncesinde ya da sonrasında ne olduğunu söyleyemez. Kaldı ki o anı kaydeden videoları seyrettiğimizde kasten bir taciz görülmüyor. Ayrıca; haklı ya da haksız polis görevini yaparken, doğru ya da yanlış şekilde insanları minibüse tıkarken bir hengamenin yaşanması ve bu hengame sonucu polisin parmağını o kısa an süresinde tam olarak nereye koyduğunu bilememesi gayet olağan bir durum.


Ne var ki bu çeşit retorik bir fotoraf yakalandığında, sıkıcı hayatlarını renklendirmek isteyen halk ve bu halkın talebini yerine getirmek isteyen medya bu tür fotoğrafları süsleme, üzerine hikayeler kurgulama hatta skandal yaratma yolunu seçiyor. Bunun sonucu ise doğal olarak bir yargısız infaz, yani adaletsizlik ortaya çıkıyor. Halbuki o gün orada yapılan ve taciz edildiği iddia edilen genç kızın katıldığı gösteri de aynı sorunu protesto ediyor yani gençler aileleri için adalet istiyordu.

Malesef sevmediğimiz insanları ya da grupları suçlama ve itibarını düşürme imkanı yakaladığımız zaman, içimizdeki kin ve intikam duyguları adalet anlayışımızın önüne geçebiliyor ve elimizdeki kozu karşımızdakini yıkmak için kullanmaktan çekinmiyoruz. Oysaki bugün Türkiye’de herkes adalete susamış durumda. Ama “adalet” denilen şey ise hekese eşit şekilde uygulandığı zaman anlamlı oluyor.


Öte yandan genç kız ve kadınların türban takması ya da vücut hatlarını belli etmeyecek şekilde giyinmesinin tek sebebi; erkeğin cinsel duygularını uyandırmamak ve dolayısıyla olası bir taciz olayından korunmak olarak düşünülüyor. Oysaki tesettürlü ama süslü kadınlar erkeklerin ilgisini daha çok çekebiliyor, ya da kapalı ve mütevazı giyinen bir kız “bu saf ve utangaçtır, taciz edildiğini kimseye söyleyemez” diye düşünülerek taciz ve tecavüz kurbanı olabiliyorlar. Durum böyle olunca da kadınların kendini güneş ışığından ve dolayısıyla D vitaminindeden mahrum etmeleri abes bir uygulama olarak göze çarpıyor.

Yeşille kandır, yeşili kes ve yeşili cebine doldur!


Deniz Alan Held
1974 Ankara doğumlu ama 2 yaşından beri Istanbullu. Çocukluk ve gençliği cimnastik ve dans çalışmalarıyla geçti. 2000 yılından beri yoga yapıyor. 2002 yılında evlenip yurtdışına yerleşti ama bir ayağı hep Istanbul'da oldu. Çocuklardan sonra, Norveç'te hayalindeki işin eğitimini alma fırsatı geçti eline. Trondheim Üniversitesi'nde Medya Bilimi ve Görsel Kültür dalında lisans ve yüksek lisans okudu. İki yıl Zürih, 10 yıl Trondheim'da yaşadıktan sonra 2014 yazında eşinin memleketi Almanya'ya yerleşti. Şİmdi iki oğlu ve eşi ile sakin bir hayat sürmekte, ve Türkiye'nin Gezi Gençleri'nce yönetileceği çağdaş bir ülke olduğu hayalini kurmakta. // ENGLISH: Born in Ankara in 1974, moved to Istanbul at age 2. Spent lots of time with gymnastic and contemporary dance at early ages. since 2000 practices rather yoga. Married to a German in 2002 and move to Zurich. Later lived 10 years in Norway/Trondheim and eventually settled down in Germany. Studied Media Science in Trondheim and finished master degree in 2012. Has two sons. Looking forward to the days that Turkey is eventually led democratically by the Gezi youth.