Psikoterapi ve psikolog neden bir ihtiyaç haline geldi?

Türkiye’de mutluluk oranı azalıyor; psikoterapi ihtiyacı artıyor! TÜİK 2018 verilerine göre mutsuzluk oranı, 2017’e oranla yüzde 1 arttı. Peki neden mutsuzuz? Bu durumdan kurtulmak mümkün mü?

Psikoterapi neden bir ihtiyaç haline geldi?

İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Gözde Gündoğdu:

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı son verilere göre; mutlu olduğunu beyan eden bireylerin oranı 2017 yılında yüzde 58 iken, 2018 yılında yüzde 53,4 oldu. Mutsuz olduğunu beyan eden bireylerin oranı ise yüzde 11,1’den yüzde 12,1’e yükseldi.


Şehirleşme ve iş yükü en büyük nedenlerden

Şehirleşmenin artmasıyla, giderek hızlanmak zorunda kalan yaşam ve bu hayata uyum sağlamakta yaşanan güçlükler, iş yükünün ve bununla ilişkili zihinsel yükün artması, kişilerin bireyselleşme düzeyi arttıkça oluşan yalnızlık hissi, kişiler arası ilişkilerde yaşanan problemler ve ekonomik zorluklar gibi faktörler; kişileri mutsuzluğa iten en yaygın sebepler olarak görülmektedir.

Arkadaşım yok! Biriyle derleşmeye ihtiyacım var

Bunun yanında, kimi zaman kişiler; “Arkadaşım yok. Sadece birileriyle dertleşmek istiyorum” gibi söylemler, hayatın anlamsız gelmesi ve bunun gibi belirtiler nedeniyle psikoterapi talebinde bulunabilmektedirler. Bireylerin psikoterapi hizmeti almak istemelerinin altında, çeşitli nedenler mevcuttur. Fakat altta yatan temel motivasyon iyileşme ve hayat kalitesini arttırmaya yöneliktir.

Psikoterapi kişilere ne sağlıyor?

Psikoterapi süreci; danışanın iç dünyasına, kendi kişilik örgütlenmesine dair bilgi edinmesini sağlayıp, kendi davranışlarının altında yatan nedenleri anlamasında ve kendini tanıması, neyi niçin istediğini bilmesine yardımcı olmakta, dolaylı olarak tanı ve tedavi süresince hekime de katkılar sağlamaktadır.


Psikoterapi başlangıcında kapsamlı bir değerlendirmeye ihtiyaç olup, bu değerlendirme süreci terapi boyunca devam eder. Burada amaç; kişinin hangi tanı kategorisine girdiği olmayıp daha ziyade kişilik örgütlenmesi nedir, günlük hayatta karşılaştığı problemler ve olaylar karşısında hangi tepkileri veriyor, bu tepkilerden hangileri işlevsel ve hayatına katkı sağlıyor, hangileri desteklenmeli, hangi psikoterapi türüne ve müdahalelere ağırlık vermeliyiz gibi sorulara cevap bulabilmektir.

Kişi kendisine nasıl yardım edebileceğini öğrenir

Unutulmaması gereken bir başka husus da psikoterapilerin; bir arkadaş, ebeveyn ya da dostla yapılan sohbet olmayıp, danışanın ve terapistin uyması gereken belirli kuralların ve sorumluluklarının olduğu, başlangıcında bir antlaşmanın yapıldığı, bu çerçeveye sadık kalınmadığında ve terapi sürecinin hasar aldığının tespiti durumunda gerekirse terapist değiştirilebileceği konusudur.

Terapi sürecinin amacı; kişiyi anlık teselli etmek, hak vermek, doğrudan iyi hissettirmek değildir. Aslında psikoterapi, kişinin kendisine nasıl yardım edebileceğini yine kişinin kendisine öğreten kapsamlı bir eğitim metodudur. Benzetme yapılacak olursa terapi süreci oğlunun önüne hazır balık getirmeyip, ona balık tutmayı öğreten ve kuralları olan bir babaya benzetilebilir.


Bu bağlamda kişi, başarılı geçmiş bir terapi sürecinden öğrendiği bilgiler ve edinmiş olduğu beceriler ile; kendi hayatına yön verebilme, kişiler arası ilişkilerde daha tutarlı davranabilme, ne istediğini bilme, kendini daha iyi tanıma vb. konularda önemli yol kat etmiş ve yine kendisi için daha tatmin edici bir hayata biraz daha yaklaşmış olacaktır.

Sosyal medyada mutluluk naraları, gerçek hayatta ağlama krizleri


Editor
Haber Merkezi ▪ İndigo Dergisi, 19 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. Amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. Ayrıca İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İndigo Dergisi herhangi bir çıkar grubu, ideolojik veya politik hiçbir oluşumun parçası değildir.