(A) sosyal medya iletişimi ile yitirdiklerimiz

Gündemi her gün yoğun, her gün dinamik olan bir ülkede yaşıyoruz. Haliyle sosyal medyaya da bolca malzeme veriyoruz. Her gün içi boş anlamsız sözler söyleyen yeni klavye kahramanları(!), anormal davranışlarıyla gündem olan fenomenler ve hiçbir uzmanlık alanı olmayan zerrece bilgiden nasibini almamış cümlelerle videolar çekip yükleyen youtuberlar türüyor.

A sosyal medya iletişimi ile yitirdiklerimiz

Şöyle bir dönüp bakıyorum da geriye iletişimde ne kadar yol aldık diye; teknolojik açıdan ilerlesek de, elimizde son çıkan model telefonlar olsa da, tabletimiz, bilgisayarımız hep elimizin altında olsa da iletişimde bir adım dahi ilerlemediğimizi aksine geriye gittiğimizi görüyorum.

Hadi son günlerde yaşadığımız örneklerle neden iletişimde geriye gittiğimize bakalım. Örneklerimde özellikle “BİZ” dilini kullanacağım; çünkü bu yozlaşma hepimizin eseri…


Geriye gidiyoruz!

Geriye gidiyoruz çünkü; bizimle aynı görüşte olmayan insanlara klavye başında ne de olsa bizi görmez, bizi bulamaz düşüncesiyle büyük bir öz güven (!) ve cesaretle (!) haddimiz olmayan bir çok hakareti hatta küfür etmeyi kendimize hak görüyoruz.

Geriye gidiyoruz çünkü; bizimle ortak paylaşımları beğenen kadınlara sanki paylaşımı değil de bizi beğenmişcesine mesajlar atabiliyor, sözlü tacizde bulunabiliyor, karşılık vermediğinde küfürler edip namusuna dil uzatabiliyoruz. Bununla da kalmıyor kadınları profil resimlerine göre analiz edip flört etmeye açık olup olmayacağını ustaca (!) bir yüz okuma uzmanı edasıyla tespit ediyoruz.

Geriye gidiyoruz çünkü; siyasi tartışmaları bile kadınların güzelliği, çirkinliği, başı açık veya kapalı olmasıyla ilişkilendirip bir modacı ve estetik cerrah edasıyla yaptığımız yorumlarla bilge siyasetçiliğimizi(!) multidisipliner açıklamalarımızla herkese gösteriyoruz.

Geriye gidiyoruz çünkü; normal şartlarda kültürümüze ters düşen, eskiden ayıp sayılan şeyleri şimdilerde alkışlıyor, yüceltiyoruz. Müşteri önceden veli nimetimizken şimdilerde bağıra çağıra satış satış yapabileceğimiz, kavga edebileceğimiz, üstüne yürüyebileceğimiz kişi haline geldi, bu davranışı yapan çiğ köftecinin fenomen olmasını ve satışlarının artmasını sanırım hiçbir pazarlama tekniği açıklayabilecek durumda değil.


Geriye gidiyoruz çünkü; markette istismar edilen bir çocuğun videosunun altına ” Zaten Suriyeli bir şey olmaz.” diyerek olağanüstü (!) düzeyde insani bilinç ve vicdanımızla hareket edebiliyoruz. Oysa çocuk her yerde çocuktur! Çocuğun dili, dini, rengi, etnik kökeni ve siyaseti olamaz bunu unutuyoruz.

Geriye gidiyoruz çünkü; taciz, tecavüz, şiddet haberlerinde bilir kişi olup olayın nasıl meydana geldiğini, kadının bunu neler yaparak hakkettiğini anlatan yorumlarımızla halkı aydınlatan(!) bir kitle olduğu gibi bu olay karşısında sert ve dik duruşuyla (!) olayı yapana lanetler, beddualar, küfürler ederek birde idam isteyerek sorunu kökünden çözmeye çalışan bir kitleye sahibiz.

Geriye gidiyoruz çünkü; sevmesek bile ünlülerin, sanatçıların hayatının takipçisi oluyor ve onların hayatlarına, çocuklarına, eşlerine, yüzlerindeki kırışıklığa dahi haddimize düşmüş gibi yorum yapıyor, onları yaralamaya çalışıyoruz. Sanat, toplum içindir o halde sanatçı da toplum içindir; ağzımıza geleni söyleyebiliriz değil mi?

Geriye gidiyoruz çünkü;

En kutsal duygu olan anneliği bile açtığımız bloglarla, sayfalarla bir yarış ve reklam malzemesi haline getirebiliyoruz. Ben çocuğuma bu oyuncağı aldım, bugün minik kuşumla kek yaptık vb samimiyetten uzak sözcüklerle çocuğunu ne kadar çok sevdiğini binlerce takipçisine kanıtlama ihtiyacı duyan, kaliteli zaman geçirme adı altında çocuğunu kameranın ardında izleyerek, çocuğuyla geçirdiği zamanlardan değil aldığı beğenilerden haz alan bir annelik sürecine doğru gidiyoruz.

İşin en kötü tarafı bu anneler kendini bilirkişi, tek çocuklu profesyonel(!) anne olarak ilan ederken, bu anneleri takip eden ve sosyo ekonomik koşullar bakımından bu annelerle aynı düzeyde olmayan anneler kendilerini yetersiz, çocuklarına iyi bakamayan, kötü anne olarak tanımlayabiliyor.


Geriye gidiyoruz çünkü; değerlerimizi, özümüzü, kültürümüzü, bizi biz yapan, bizi birleştiren güzelliğe, iyiliğe, sevgiye dair ne varsa hepsini bir ekranın ardına, klavyenin tuşlarına hapsediyoruz. Sözde sosyal medya diyoruz ama özde (A)sosyalleşiyoruz be dostlar.

Sosyal medyada ne kadar kendiniz gibisiniz?


Gamze Özyedek
Sosyolog, İK Yöneticisi & Kariyer Gelişim Uzmanı | İnsan Kaynakları Yönetimi, Stratejik Yönetim Süreçleri, İş Planlama ve İş Değerlendirme, Kişisel Gelişim, Liderlik Becerileri, Müşteri Yönetimi, Kurumsal İletişim, Profesyonel Yönetim Becerileri, Diksiyon ve Beden Dili, Müşteri Memnuniyeti ve Devamlılığı, Satış ve Sektöre Özel Yönetim Eğitimleri vermektedir. İnsan Kaynakları & Yönetim Danışmanlığı ve Eğitim başlıklarında çalışmalarını sürdürmektedir. Yeni bir şeyler öğrenerek ve keşfederek yaşamayı ilke edinerek, bilgi paylaşıldıkça anlam kazanır düşüncesinden hareketle 2017 yılında İdeal Psikolojik Danışmanlık ve Kariyer Gelişim Merkezi’ni kurarak çalışmalarına burada devam etmektedir.