KPMG’nin Küresel Otomotiv Yöneticileri araştırmasının sonuçları, 2030 yılına kadar bağlanabilirlik ve dijitalleşmenin, otomotiv sektörüne yön veren trendlerin başında geleceğini gösteriyor
Uluslararası danışmanlık, vergi ve denetim şirketi KPMG’nin hazırladığı Küresel Otomotiv Raporu, otomotiv sektöründe 2030 yılına kadar yaşanacak gelişmelerle ilgili öngörüler sunuyor.
Rapora göre sektördeki ana trendlerin ilk sırasına bu yıl da bağlanabilirlik ve dijitalleşme yerleşti. Araştırmaya katılan sektör yöneticilerinin yüzde 59’u, 2030 yılına kadar bağlanabilirlik ve dijitalleşmenin bir numaralı trend olacağını düşünüyor. Araştırmanın küresel sonuçları, sektör geneline uyan tek bir trend olmadığını da gösteriyor. Rapora göre bu durum, otomotiv sektörünün genel bir yeniden yapılanma süreci geçirdiğinin göstergesi.
Teknolojiyle işbirliği artacak
KPMG Türkiye’nin Otomotiv Sektör Lideri Hakan Ölekli, 5G ve bağlantılı trafik altyapısı gibi teknolojik gelişmelerin, otomotiv sektöründeki trendleri de pekiştirdiğini söyledi. Ölekli, “Geleneksel otomotiv endüstrisinin teknoloji ve telekom sektöründeki büyük oyuncularla ve devlet kurumlarıyla işbirliği yaptığı yeni bir ekosisteme doğru adım adım ilerliyoruz. Paylaşım ekonomisi de bu ekosistemde önemli bir rol oynuyor. Araç paylaşımının giderek artan popülerliği bunun sadece bir örneği” diye konuştu.
Yeni testlerin etkisi
Ölekli 2018’in, ‘dizel’ skandalına yanıt olarak ortaya çıkan ve motorlu taşıtlar için yeni test\onay döngüsü anlamına gelen “Küresel Hafif Araç Test Prosedürü” (WLTP) açısından da önemli bir yıl olduğunu vurguladı. Ölekli, “WLTP’nin daha gerçekçi sonuçlar vermesi nedeniyle ortalama CO2 salınımı bir önceki döneme kıyasla yüzde 20 yüksek çıktı. Araç üreticileri belirli modellerin üretimini WLTP standartlarına uymadıkları veya yatırımların çok yüksek olması sebebiyle durdurdu. Ayrıca Eylül 2018’de, WLTP’nin başlamasından hemen önce araç satışlarında büyük artış yaşanırken, WLTP’nin devreye girmesi ile hızlı bir gerileme yaşandı. Bu düşüş eğiliminin 2019’da devam edip etmeyeceği ya da sadece bir tesadüf mü olduğunu bekleyip göreceğiz” ifadelerini kullandı.
Rapora göre sektörde öne çıkan trendler şöyle:
- Hammadenin önemi artacak: Araştırmaya katılan yöneticilerin 4’te 3’ü, bir ülkenin tercih edilen güç aktarım teknolojisinin ardındaki destekleyici gücün hammadde olacağını düşünüyor. Uzmanların yüzde 77’si, düzenleyici makamın, Orijinal Ekipman Üreticileri (OEM) gündemini, sanayi politikaları aracılığıyla yöneteceğini öngörüyor. Yapılan araştırmalara göre Asya ve ABD’deki sanayi politikaları, Avrupa’daki politikalara kıyasla çok daha ileri bir seviyede.
- Ayrım ortadan kalkacak: Uzmanların yüzde 60’ına göre, gelecekte insan ve mal taşımacılığı arasında bir ayrım kalmayacak. Uygulamalı düşünceyi ekosistem destekli bir teknoloji yapısı ve ortak altyapı projeleriyle birleştiren şirketler mobilitede lider konuma gelecek.
- Çin’in yükselişi sürüyor: Yöneticilerin 3’te 2’sine göre 2030 itibariyle, araç üretiminin yüzde 5’inden azı Batı Avrupa’da gerçekleşecek. Çin, özellikle de bataryalı elektrik araçları ile piyasada yükselecek ve e-mobilite piyasasını oluşturacak.
Ürün değeri
Motorun geleceği: Araştırmaya katılan yöneticilere göre gelecekte birçok farklı güç aktarım teknolojisi birbirleriyle uyum içerisinde var olacak. 2040 yılı tahminleri ise şu şekilde dengeli bir tablo çiziyor: Bataryalı Elektrikli Araç (yüzde 30), Hibrit Araç (yüzde 25), Yakıt Pilli Elektrikli Araç (yüzde 23) ve İçten Yanmalı Motorlu Araç (yüzde 23).Uzmanlar, yakıt pillerine ilişkin yatırım önceliğinin ise en düşük seviyede olduğunu düşünüyor.
Elektrikli araçlar pahalı görülüyor: Tüketiciler açısından bakıldığında elektrik dünyasına açılan kapının önündeki en büyük engellerin başında fiyat (yüzde 35), şarj sorunu (yüzde 24) ve menzil (yüzde 18) geliyor.
Otonomiye hazırlık: Uzmanların yüzde 71’i, sürücülü ve sürücüsüz araçların birbirine karışmayacağına inanıyor. Şarj sorununu çözen altyapı ve yol davranış kurallarını belirleyen bir sistemin kurulduğu ve sürücüsüz araçlar için ayrı yolların oluşturulduğu senaryoda ise uzmanların yüzde 88’i, uygulama temelli bir ürün grubunu (metropol, şehir, vb.) tercih edeceğini belirtiyor.
Müşteri değeri
Müşteri odaklılık: Araştırmaya göre Orijinal Ekipman Üreticileri’nin, müşteri ilişkilerinde başarılı olacağına güvenen uzmanlar da (yüzde 49) tüketiciler de (yüzde 42) yüksek oranda artış gösteriyor. Veri gizliliği ve güvenliği en önemli satın alma kriteri olmaya devam ederken, toplam sahip olma maliyetine ilişkin şeffaflık da aynı önem seviyesine ulaşmak üzere.
Talebe dayalı mobilite: Tüketicilerin araçlarını kişiselleştirmek için harcama yapmaya en çok istekli olduğu özellikler navigasyon sistemleri (yüzde 27), uyarlanabilir seyir kontrolü (yüzde 22) ve motor yükseltme (yüzde 16) olarak ortaya çıkıyor.
Geleceğin perakende sektörü: Araştırmaya katılan uzmanların yaklaşık yüzde 50’si, fiziki perakende satış noktalarının yüzde 30-50 arasında azalacağından oldukça emin. Yöneticilerin yüzde 82’si, perakende satış noktalarının var olmaya devam edebilmesi için tek yolun hizmet tesislerine veya kullanılmış araba merkezlerine dönüşmesi ya da kimlik yönetimine odaklanmak olduğuna inanıyor. Perakende satışı destekleyen gücün ürün olduğunu düşünen uzmanların oranı ise yüzde 80. Dolayısıyla uzmanların yüzde 92’si, satış sonrası ürün ve hizmetlerin büyük olasılıkla Orijinal Ekipman Üreticileri faaliyetinin bir parçası haline geleceğini düşünüyor.
Ekosistem değeri
Ortak rekabetçilik: 2018 yılında önde gelen 15 mobil, teknoloji ve dijital web şirketinin market değeri, yine önde gelen 50 otomotiv şirketinin toplam değerinin 5 katına denk geliyordu, bu da Bilgi ve İletişim Teknolojileri (BİT) alanında faaliyet gösteren şirketlerin güçlendiğinin en büyük göstergesi. Otomotiv ve BİT şirketleri arasındaki işbirliği ise her zamankinden daha gerçekçi bir boyuta ulaştı, uzmanların çoğu rekabetten ziyade işbirliğine inanıyor.
Veri üstünlüğü: Araç verileri açısından bakıldığında, Orijinal Ekipman Üreticileri’nin kazanan taraf olduğunu gösteren bulgular giderek artıyor. Uzmanlar, otomotiv şirketlerinin verileri en iyi güvenlik ve performans odaklı hizmetlerle oluşturabilecekleri yönünde net bir görüşe sahip.
Devrimler her zaman sessiz başlar: Sektör genelinde geleneksel otomotiv şirketleri için karlılığın düşmesi beklense de yöneticiler, otomotiv şirketlerinin kârlılığının düşeceği konusunda çok az endişeli. Kaygılar ilk olarak tedarikçilerin etkilenmesi yönünde. Yöneticilerin yüzde 69’u, işlem sayılarında artış bekliyor; bunun sebebi olarak otomotiv şirketlerinin büyük dijital oyunculara yatırım yaparak uzun vadede pazar paylarını genişletmeyi hedefliyor olması gösteriliyor.Bu anlamda piyasayı son zamanlarda teknoloji devleri ile işbirliği yapan Çin’in domine etmesi bekleniyor. Araştırmaya katılan yöneticilere göre gelecekte pazar payını artırması en muhtemel şirket Toyota olarak görülürken, Toyota’yı BMW ve Tesla izliyor.