Öğrenciler ve veliler karne heyecanı yaşıyor. Notları iyi olmayan öğrencilerde ise heyecan, strese dönüşebiliyor. Uzmanlar karne alan çocukların ebeveynlerine önemli uyarılar ve tavsiyelerde bulundu.
Uzman Klinik Psikolog Gizem Mine Çölümlü (Memorial Şişli Hastanesi)
Karne; okul tarafından velilere verilen, öğrencinin derslerine ne kadar çalıştığını gösteren bir rehberdir. Bu genel bir başarı belgesi ya da zeka puanı değildir. Her ne kadar üzerinde anne babanın ismi yazmasa da karne; okulun verdiği eğitimin yanında, anne babanın verdiği eğitimin de karnesidir.
Bu noktada karneyi yorumlarken ailenin, çocuğun ihtiyaçları yetenekleri doğrultusunda mı bir okul tercihi yaptıklarını, yoksa kendi hırs ve isteklerine yenik düşerek mi okul tercihi yaptıklarını sorgulamaları gerekmektedir. Anne babaların çocuğun değil de kendi ihtiyaçları çerçevesinde tercihler yapması beraberinde başarısızlığı getirebilmektedir. Birinci olarak ebeveynlerin sorması gereken soru okul tercihinin doğru yapılıp yapılmadığı olmalıdır.
Aşağılayıcı tepkiler çocuğu olumsuz etkiliyor
Kötü karne karşısındaki aşağılayıcı, sözel şiddetle sergilenen tepkiler ve tutumlar çocuğu olumsuz olarak etkilemektedir. Bu noktada aileler kötü notlara sebep olan sorunu tespit ederek, hangi derslerin üzerine daha fazla gidilmesi gerektiğine karar vermelidir. Çocukla duyguları, ne hissettikleri hakkında konuşarak yeni döneme uygun bir planlama yapmaya başlanmalıdır.
Çocuğun çalışma stili yönlendirilebilir, ek ders veya uzman bir rehber öğretmenden destek alınabilir. Çocuğun dikkat problemi varsa öğretmenler eşliğinde tespit edilip, tedavi edilmelidir. Çocuğun okul dışında kaygı problemi, uyum sorunu var mı tespit edilmelidir. Çünkü bunlar da çocuğun okula karşı tutumunu, başarısını, arkadaş ilişkilerini direk olarak etkileyen noktalardır. Öğretmen, ebeveyn ilişkisi ve işbirliği çok önemlidir.
Aşırı övgü de çocuğa zarar veriyor
İyi notlar karşısında ailelerin aşırı övgüleri ve pahalı hediyeler almaları da çocuğun başarı ve sorumluluk bilincini olumsuz etkilemektedir. Çocuk bu çalışma sistemini hayatına genellemeye başlayarak dışarıdan ilgi bekleyen bir profil haline gelmektedir. İş hayatına girdiğinde sürekli bu tavrı bekler ve bu beklenti karşılanmadığı zaman da mutsuz bir birey olmaktadır. Hediye tabi ki alınabilir ancak bir süreklilik haline gelmemelidir.Bu dengenin sağlanabilmesi çok önemlidir.
Cezalandırıcı tutum çocukta kaygıyı büyütüyor
Cezalandırıcı tutum içinde olmak, sözel olarak şiddet uygulamak, çocuğun yetersizlik duygusunu besleyen, özgüvenini ve bununla birlikte özdenetimini olumsuz etkileyen davranış şekilleridir. Cezalandırıcı tutum çocuğa bir şeyler başardığı için sevildiğini düşündürür ve çocuk sürekli kaygı içinde büyür. “Ben, ben olduğum için değerliyim” mesajını çocuğa vermek gerekmektedir. Çocukla birlikte öncelikle ne hissettiği üzerine, neler yapılabilir üzerine konuşulup,ona göreyönlendirilmelidir. Verilen cezanın çocuğa hiçbir faydası olmayacaktır ve ruhsal gelişimi açısından olumsuz yaralar açacaktır.
Başarısızlığın altında yatan birçok sebep olabiliyor
• Çocuğun aile ve okul hayatında yaşadığı, başarısını etkileyen bir faktör var mı?
• Kendini ifade edebiliyor mu?
• Huzurlu bir aile ortamı var mı?
Anne babanın sürekli çatışması, gergin olması çocuğun derslerine ve okul başarısına yansıyabilir. Her çocuğun özel ilgi alanları ve yetenekleri bulunmaktadır. Çocuk çalışmasına rağmen anne ve babanın beklediği başarıyı yakalayamayabilir. Anne baba çok fazla başarı odaklı olduğunda, evde sürekli puanlar konuşulduğunda çocuğun ruhunda, tercihlerinde olumsuz etki oluşturmaktadır. Bazı anne babalar kendi beklentilerini çocuğa yansıtır ve bu da çocukta sınav kaygısına dönüşmektedir. Bu noktada çocuğu iyi tanımak ve gözlemlemek gerekir. Ergenlik döneminde çocukların daha fazla desteğe ihtiyacı olmaktadır.
Anne baba aşırı koruyucu bir tutum içerisinde olduğu zaman ergenlik dönemindeki genç daha fazla tepki verebilmektedir. Okul öncesi dönemden itibaren anne ve babayla kurulan iletişim çok önemlidir. Anne baba sürekli yargılayıcı, eleştirel bir tutum içerisindeyse ergenlik döneminde bunu kırabilmek zor olmaktadır. Okul öncesi dönemden itibaren çocuğa gününün nasıl geçtiğini sormak, çocuğu anlayan ve önemseyen bir tutum sergilemek ilerleyen dönemlerde sağlıklı bir iletişimin temelini atmaktadır.
En güzel hediye birlikte vakit geçirmek
Çocuğa verilebilecek en güzel hediye birlikte vakit geçirmektir. En azından hafta sonları birlikte kaliteli vakit geçirilebilecek ortamlar oluşturmak, çocuğu iyi tanımak ve gözlemlemek çok önemlidir. Okul öncesi dönemde çocuğa sorumluluk bilincinin mutlaka aşılanması gerekir. Çocuk okul hayatına başladığı zaman, sorumluluklarla karşılaştığında ciddi uyum problemleri yaşayabilmektedir. Ailenin çocukla okul ve notlar dışındaki konularla ilgili konuşması ve destekleyici olması gerekmektedir. Yine ailenin, öğretmenlerle kuracağı iletişim çocuğun başarısını olumlu etkilemektedir.
“Başarılı” veya “Başarısız” demek çocuğunuzu etkileyebilir!
Kln. Psk. Emel Güler (İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi)
Günümüzde öğretim kademelerindeki öğrenciler, okul başarılarına göre değerlendirildiği için “akademik başarı” kavramı öğrencilerin yaşamlarında önemli bir rol oynuyor.
Çocuğun gerçek yeteneği ile okul başarısı farklılık gösterebilir
Ülkemizde, akademik başarının en önemli göstergesi, karnedir. Verilen karneye göre, bazı öğrencilerin başarılı bazı öğrencilerin ise başarısız olarak değerlendirilmesi söz konusudur. Ancak öğrenciler için yapılan “başarılı” veya “başarısız” nitelendirmesi çoğu zaman çocuğun etiketlenmesine neden olmaktadır.
Başarı; istenilen sonuca ulaşma, güdülen amaca erişme, istenileni elde etme olarak geniş bir anlam içerirken, okul başarısı öğrencinin bir akademik programdaki derslerden aldığı notların ya da puanların ortalamasıdır. Öğrencinin gerçek yeteneği ile okuldaki başarısı arasında farklılık görülebilir.
Okul başarısızlığının nedeni sadece öğrenci değildir!
Düşük karne notları, öğrencinin tüm alanlarda başarısız olduğu anlamına gelmez. Ailelerin karne notları üzerinden çocuğa karşı olumsuz tutum içerisinde olmaları çocukların, kendilik algılarını olumsuz etkileyerek psikolojik sorunlara yol açabilir. Okul başarısızlığının nedeni sadece öğrenci değildir. Okul başarısızlığının çok yönlü ve farklı nedenleri olduğu bilinmektedir.
Peki okulda başarısızlığın nedenleri neler?
Bireysel faktörlerden; çocuğun doğuştan var olan yetenekleri, zekası, fiziksel ve bedensel özellikleri, dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu, öğrenme güçlüğü gibi nörolojik sorunları, duygusal ve psikolojik sorunların varlığı, çocuğun kişilik özellikleri vb. durumlar; karne notunun düşük gelmesine neden olan faktörlerin başında gelmektedir.
Eğitim ve öğretim ortamından kaynaklanan faktörler ise; çocuğun bulunduğu okul ve öğretmen özellikleri, okuldaki eğitimin kalitesi ve niteliği, çocuğun öğretmene ve derse yönelik tutumlarıdır.
Çocuğun içinde bulunduğu arkadaş grubu ve arkadaşlık ilişkileri de okul başarısını etkilemektedir. Aileden kaynaklanan faktörler ise; çocuğun içinde bulunduğu aile özellikleri, aile yaşantısı ve aile ilişkileridir. Tüm bu nedenler okul başarısızlığına neden olabilmektedir.
Ailelere Öneriler:
- Okul başarısızlığına neden olan tüm bu faktörlerin göz önünde bulundurularak sorunun nedeni anlaşılmalıdır.
- Okul başarısızlığına neden olan tüm bu faktörler göz önünde bulundurularak, gerekli tedbirlerin alınması sağlanmalıdır.
- Öğrencinin olumlu yönlerini ve yetilerini ortaya çıkararak, geliştirmesine yardımcı olunmalıdır.
- Aileler, öğrencilere derslerinde kılavuzluk ederek, gerektiğinde destek sağlayabilmelidir.
- Çocuğun düşüncelerine saygı gösterilmeli, düşüncelerini ifade etmesine fırsat verilmeli ve bu yönde desteklenmelidir.
- Ailenin olumlu sözel ifadeler kullanması, öğrencinin okula ve derslerine motivasyonunu artmasına yardımcı olur.
- Öğrencinin duygusal yönden desteklenmesi, ihtiyaçlarının karşılanması olumlu kendilik algısı geliştirmesine böylece okul başarısının artmasına da yardımcı olur.
- Çocuğun oyun, eğlenme gibi sevdiği etkinliklere de zaman ayırarak aynı zamanda ödevlerini yapmaya elverişli ortam hazırlamalıdır.
- Çocuğun kendisi için program oluşturmasına destek olunmalı ve programa uyması takip edilmelidir.
Karnede 5 doğru yaklaşım: Anne babalar dikkat! Önce kendinize not verin!
Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. İrem Yaluğ Ulubil (Acıbadem Maslak Hastanesi)
Bu soruları kendinize mutlaka sorun!
Başarılar ve başarısızlıklar çocuğun kişiliğinden bağımsız, öğrenme sürecinin doğal aşamalarını oluşturuyor. Ebeveyn olarak siz de, eğitim döneminde kendi tutumlarınıza yönelik içsel bir değerlendirme yapın. ‘Eğitim dönemi boyunca çocuğumun hangi ders veya aktivitelerde zorlandığını fark ettim mi?’, ‘Bu sıkıntılarını rahat ifade edeceği duygusal olarak samimi ve güvenli bir ortam sağladım mı?’, ‘Çocuğuma sıkıntıları için doğru zamanda, yeterli çözüm önerileri getirdim mi?’ ve ‘Çocuğumla bir takım çalışması yürüttüm mü?’ gibi soruları mutlaka kendinize sorun.
Çocuktan bağımsız etkenleri gözden geçirin
Çalışma ortamının uygun olmaması, uyku ve beslenme düzeninin bozuk olması, okul içinde, arkadaş ve öğretmenlerle yaşanabilecek iletişim problemleri ve akran zorbalığı başarıyı olumsuz etkileyen faktörler.
Yine, başarı beklentinizi yüksek tutmanız, anne-baba arasındaki tartışmalara çocuğun şahit olması, yetişkinleri ilgilendiren sorunların çocuk ile paylaşılması, kardeş kıskançlığı ve duygusal/ fiziksel şiddete maruz kalma da çocuğun ruhsal dengesini bozabiliyor. Çocuğunuzdan bağımsız etkenleri gözden geçirin ve karnesindeki zayıfta sizin de ne kadar payınız olduğunu göz özünde bulundurun.
Kişiliğini eleştirmekten kaçının!
Karnesindeki zayıf notları nedeniyle zaten endişeli ve üzgün olan çocuk, bir de anne babasından cezalandırıcı bir tutum görürse baş etmede zorlanacağı yetersizlik duyguları yaşayabilir, davranım sorunları geliştirebilir. Kötü karne notlarıyla hayal kırıklığı yaşasanız da, bunu tamamen çocuğun başarısızlığı olarak değerlendirip çocuğun kişiliğine yönelik suçlama ve eleştirilerde bulunmaktan kaçının. Çocuğunuzu dinleyerek anlamaya çalışın, yetersiz olduğu alanlarda destekleyin.
Cezalandırıcı davranmayın!
Çocuğunuzu başka çocuklarla kıyaslama yanlışına düşmeyin. Yine özellikle, kötü karne nedeniyle tatilden mahrum bırakmak gibi bir cezaya yönelmeyin. İstediklerini yapabildiği, eğlenebildiği bir tatil süreci; çocuğun enerji toplaması, yeni ders yılına motive bir şekilde başlaması için gerekli. Çocuğunuzun yetersiz olduğu alanların telafisine yönelik birlikte hazırlayacağınız çalışma programında tatil gereksinimi ön planda tutun.
Çocuğunuzla ilişkinize zarar vermeyin!
Çocukların kendilerini ifade etmeleri desteklenmeli, söylediklerine değer verildiği hissettirilmelidir. Öğrenmenin, kendisini geliştirmenin, iyi bir insan olmanın notlardan daha değerli olduğu vurgulanmalıdır. Ve asla unutulmaması gereken; çocuklarımız biz anne babaların paha biçilmez armağanlarıdır. Bizlerin hayatına kattıkları anlam için onlara fazlasıyla borçluyuz.
Karne çocuğun başarı ölçüsü değildir!
Uzman Psikolog Aycan Bulut (Central Hospital)
Öğrencilerin bir kısmı eğitim sezonunu emeklerinin karşılığını almanın mutluluğuyla tamamlarken, bir kısmı da endişeli ve sıkıntılı şekilde bitiriyor. Başarısız karneye sahip olan çocuklar mutsuz zamanlar geçirebiliyor. Özellikle bu dönemde çocuklar ders notlarındaki başarısızlığı ailelerine anlatmaktan çekiniyor. Çocukların yaşadığı bu kaygının sebebi de ailenin iyi bir karne beklentisinden kaynaklanıyor.
Karne, çocuğun desteğe ihtiyaç duyduğu noktaları gösterir
Karne, öğrencilerin bir yıllık eğitim sezonu boyunca derslerindeki tutumu ve başarı durumunu belgelemek amacıyla verilir. Karneler, çocuğun başarı seviyesini gösterdiği gibi, aynı zamanda ilgisinin olduğu konuları da yansıtır. Tam da burada anne ve babaların unutmaması gereken nokta karnenin bir utanç ya da övünç kaynağı olmadığıdır. Aksine karnenin, çocuğun hangi alanda desteğe ihtiyaç duyduğu konusunda fikir alabilecekleri bir araç olduğu bilinmelidir.
Kötü karnesi olan çocuk sınıf arkadaşlarıyla kıyaslanmamalı
Kötü bir karne alan öğrenciye ailesinin sergileyeceği davranış büyük önem taşır. Çünkü anne ve babalar karneye gerektiğinden fazla anlam yüklerken, çocuklarını diğer sınıf arkadaşlarıyla kıyaslayabiliyor, başarılı olamadıkları için de aşağılayabiliyor.
Fakat ebeveynlerin bu tutumları, çocukların güven eksikliği ve olumsuz bir benlik gelişimi yaşamalarına yol açabiliyor. Ayrıca başkaları ile kıyaslanan çocuklar başta aileleri olmak üzere çevrelerine agresif ve saldırgan davranışlar gösterebiliyor. Çünkü hissettikleri hayat boyu ailelerini memnun etmeye çalışma mecburiyeti yoğun bir kaygı yaşamalarına yol açabilir.
Ceza yalnızca anlık çözüm olabilir
Okuldan gelen çocuğun karnesini alarak hızlıca incelemek ve ani tepkiler vermek doğru olmayacaktır. Bunun yerine çocukla karne hakkında konuşmak için uygun zaman beklenmelidir. Ayrıca kötü notlar için çocuğu cezalandırmak durumu bir çözüme kavuşturmayacaktır. Bu nedenle çocuğa ceza vermek yerine düşük olan notları hakkında neler düşündüğü sorulmalıdır.
Önce çocuk dinledikten sonra, dersler ve notlar üzerinde birlikte konuşulmalı ve anne-babanın fikirleri uygun bir dille çocuğa aktarılmalıdır. Bunların yanı sıra çocuğu cezalandırmanın duruma anlık bir çözüm getirebileceği fakat uzun vadede olumsuz sonuçlar doğuracağı akıllardan çıkarılmamalıdır. İlerleyen konuşmalarda çocuğa, bir sonraki dönemde eksiklerini nasıl kapatmayı planladığı sorulmalıdır. Ayrıca bu konuda birlikte plan yapılabileceği söylenmelidir. Çocuk başarı gösterdiği iyi dersleri için takdir edilmelidir.
İyi karne aşırı ödüllendirilmemeli
Başarılı karnesi olan çocuklar ödüllendirilirken aşırıya kaçılmamalıdır. Çocuğa ise büyük hediyeler için değil, geleceği için çalışması gerektiği anlatılmalıdır. Bunların yanı sıra çocuğa alınacak hediyelerin, okul başarısını teşvik edecek ve bireysel gelişime katkı sağlayacak seçenekler olmasına dikkat edilmelidir. Hediyelerle birlikte çocuğa sözlü olarak da başarıları hakkında bol geri bildirimlerde bulunulmalıdır.
Kötü notlardan yalnızca çocuk sorumlu değil
Çocuğun aldığı her kötü not, ailenin ve okulun değerlendirilmesi gerektiğini işaret eder. Yalnız bu değerlendirme yapılırken, çocukla birlikte olunmalı ve onun da fikirleri alınmalıdır. Bu konuşma yapılırken, sinirli ve yargılayıcı tutum sergilenmemelidir. Sadece çocuğa söz hakkı verilmeli, içinde bulunulan bu durumla ilgili çözüm üretmesine fırsat verilmelidir.