Nahid Sırrı Örik, ağdalı yazım dili ve eşcinsel kimliğinden dolayı dışlanan ve unutulan, 90’lı yıllarda ise yeniden hatırlanan bir yazar.
Nahid Sırrı Örik, soylu ve eğitimli bir ailenin oğlu olarak 1895 senesinde İstanbul’da dünyaya geldi. Hayattaki ilk travmasını annesiyle babası ayrıldıktan sonra henüz 4 yaşındayken yaşadı.
Özel hocalar eşliğinde büyütüldü. Buna karşın lise eğitimini yarım bıraktı. 20 yaşına geldiğinde Avrupa’ya gitti ve yaklaşık 13 senesini ülke dışında geçirdi. Son demlerini süren Osmanlı Devleti’nin yıkılmasını; genç ve yenilikçi Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasını dışarıdan izledi.
Cumhuriyet Gazetesi’nde yazarlık, Milli Eğitim Bakanlığı’nda Fransızca tercümanlık yaptı. Yazmaya hevesliydi. Ancak hem iş hem de özel hayatında insanlara karşı oldukça mesafeliydi. Bu nedenle hiçbir zaman fazla arkadaşı olmadı ve kendisini destekleyecek bir çevre edinemedi.
Nahid Sırrı Örik, eşcinsel olması nedeniyle aşağılandı
Soylu ve gösterişli geçmişine derin bir özlem duyuyordu. Kendini bulunduğu döneme ait hissetmiyordu. İnsanlardan kaçışının bir diğer nedeni ise eşcinsel olmasıydı. Eşcinselliği, yazarlık kariyerinin engellenmesine de neden oluyordu.
Öyle ki, yazar camiasının önde gelen isimleri Melih Cevdet Anday ve Yusuf Ziya Ortaç bile onu cinsel yönelimi nedeniyle sert biçimde aşağılıyordu.
Nahid Sırrı Örik’in bir diğer sorunu ise yazım tarzıydı. Son derece ağdalı ve okunması zor bir dille yazıyordu. Eserleri edebi bakımdan dönemin gerisinde kalıyordu. Dolayısıyla yazdığı eserlerin başarısı gölgeleniyordu.
Eleştirmenlik yönü de kuvvetliydi. Başta resim ve plastik sanatlar olmak üzere edebiyat dışındaki sanatlara dair de yazıyordu.
İncelemeden araştırmaya, gezi yazısından romana kadar birçok farklı edebi türde eser üretse de, ömrünün sonuna kadar dışlandı. İşin üzücü tarafı, öldükten sonra kıymeti anlaşılan yazarlardan biri de olamadı.
Eserleri öldükten 30 sene sonra hatırlandı
18 Ocak 1960’ta sessiz sedasız şekilde ölen yazar, 30 yılı aşkın bir süre hafızalardan silindi. Tüm eserlerinin basımı, romanlarının sinemaya ve televizyona uyarlanması ve Selim İleri’nin kişisel çabaları sonucu 90’lardan sonra tekrar hatırlandı.
Özellikle Abdülhamit Düşerken, Eve Düşen Yıldırım ve Kıskanmak gibi eserlere çok geç de olsa iade-i itibar yapıldı.
Kaynak: Eşcinsel Kimliği Nedeniyle Haksızlıklara Uğramış Yazar Nahid Sırrı Örik’in Hüzünlü Hikayesi – Mert Bekçi / listelist.com