Bir tarafta tedavi gören, sıra bekleyen hastalar ve yakınları; diğer tarafta vur patlasın, çal oynasın “Urfa Sıra Gecesi” Yer: Adana Şehir Hastanesi.
AVM benzetmesi yapılan Adana Şehir Hastanesinde personel ve yöneticilere öğle yemeği tatilinde Urfa Sıra Gecesi düzenlendi.
Bir tarafta tedavi gören, sıra bekleyen veya bir yerden bir yere koşturan hasta ve hasta yakınları bulunurken diğer tarafta vur patlasın, çal oynasın sıra gecesi düzenlenmesi tepkiyle karşılandı.
Yerleşim yerine uzaklığı ve AVM’ye benzer yapısıyla tepki çeken Adana Şehir Hastanesinde yöneticilere ve personele öğle yemeği esnasında hastane yönetimi tarafından “Urfa Sıra Gecesi” düzenlendi.
Şaşırtıcı olay personelden bazıları tarafından tepkiyle karşılandı. Resmi bir kurumda, üstelik bir hastanede gerçekleşen olay, “Şehir hastaneleri AVM gibi” değerlendirmesine “Şehir hastaneleri eğlence mekanı” yorumunu ekledi.
Çok büyük ve yorucu bir AVM gibi
Adana Şehir Hastanesi, diğer illerde yapılan şehir hastanelerinden farklı değil; çok büyük ve çok yorucu. Hastalar ve sağlık çalışanları yorgun ve mutsuz. İçeri giren bir hastanın poliklinik muayenesi sonrası kan alma gibi tetkikleri yaptırması oldukça uzun bir zamana ve efora neden oluyor. En ufak işlem için yüzlerce metre yol kat etmek zorunda kalınıyor.
Hastane, dinlenme ve yemek yerleri, yürüyen merdivenler, dükkanlar, kuaför ve kuru temizleme gibi alanlarıyla pek çok yönden AVM’lere benziyor. Bir tarafta poliklinikler, acil servis, sıra bekleyen hastalar ve hasta yakınlarıyla diğer taraftan, bekleme salonları, pastane, kafeterya gibi mekanları ile açılacak mağazalara ayrılan boş dükkânlarıyla “AVM” eleştirilerinin hedef olan şehir hastaneleri Urfa Sıra Gecesi organizasyonlarıyla daha çok tartışılacağa benziyor.
Şehir hastaneleri sistemi
AKP Hükümeti, şehir hastanelerini “Vatandaş özel hastane gibi hizmet alacak ancak özel hastane gibi ücret ödemeyecek” reklamıyla tanıttı. “Türkiye’ye böylesi yakışır, teknoloji harikası hastaneler” diyerek şehir hastanesi propagandası yaptı ancak gerçekler çok farklıydı.
Hükümet; sağlığa, eğitime, sosyal güvenliğe kamu kaynakları ayırmak istemiyor, sağlığı hak olmaktan çıkarıp paralı hale getirmek istiyordu. Hastane yatırımı pahalı ve masraf olarak görülüyordu. Bunun için “yap-işlet-devret” modeline benzer şekilde şehir hastaneleri projesi hayata geçirildi. Sermayeyi en fazla gözeten, en fazla ranta imkan veren model olarak “kamu-özel ortaklığı” seçildi.
Şehir hastaneleri uygulamaya şöyle sokuluyor:
Kamu, araziyi veriyor. Bu arazi üzerine projenin ihalesini alan şirket Sağlık Bakanlığının istediği planda hastane inşaatını yapıyor. Hastane binalarının yanına ayrıca AVM, otopark, eğlence merkezleri, oteller de inşa ediliyor. Sağlık Bakanlığı, hastanede 25 yıllığına kiracı oluyor. Kira miktarı ve yıllık artış oranları genellikle döviz üzerinden daha proje aşamasında sözleşmeyle belirleniyor.
Hastane dışındaki yapıları şirket işletiyor. Hastanenin bütün cari giderleri (bakım, onarım, yemek, temizlik, bilgi işlem gibi) de sağlık bakanlığı tarafından üstleniliyor. Bakanlık görüntüleme ve laboratuar hizmetlerini de şirketten satın alma sözü veriyor.
Ayrıca Sağlık Bakanlığı hastane yatakları için yüzde 70 doluluk oranı garantisi sunuyor. Bu, şirketin görüntüleme ve laboratuar hizmetlerinden kazanacağı geliri yükseltmek bakımından önemli. Şehir hastanesi hizmete girdiğinde o kentte var olan bütün Sağlık Bakanlığı hastaneleri kapatılarak şehir hastanesine taşınıyor. Böylece kent merkezleri özel sağlık kurumlarına, özel hastanelere terk edilmiş oluyor.