Ekrem İmamoğlu: Devlet adamlığı diye bir tanımımız vardı. Gerçekten çok düşünüp az konuşmayı gerektiren bir pozisyondu. Siyaset alanı bu anlamda büyük bir düzelmeye muhtaç. Herkesin dikkatli konuşmaya, insanları oturduğu yerden koltuğunu kullanarak kirletmeden süreç yönetmeye ihtiyacı var.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Türkiye’nin Yenikapı’da sergilenen ihtiyaç fazlası araçlara ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun kayyum açıklanmasına kilitlendiği sırada 5.5 milyon metrekarelik Kemerburgaz Kent Ormanı’nda inceleme gezisi yaptı.
İmamoğlu, burada gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını da yanıtladı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun kayyum atamasına ilişkin soru üzerine İmamoğlu şunları kaydetti:
Ekrem İmamoğlu: Devlet adamlığı diye bir tanımımız vardı
— Ben zaten bir tanım yapmıştım. Polemik olduğunu ifade etmiştim. Tabi üzüldüğüm taraf devlet adamlığı diye bir tanımımız vardı. Devlet adamlığı gerçekten çok düşünüp az konuşmayı gerektiren bir pozisyon. Çünkü sizi milyonlarca insan dinliyor. Hatta dünya dinliyor. Dünya dinleyince ülkemiz adına yorum yapıyor. Dolayısıyla ülke içerisinde söylenen her cümle aslında bizi ilgilendiriyor. İyi ya da kötü.
— Siyaset alanı bu anlamda büyük bir düzelmeye muhtaç. Herkesin dikkatli konuşmaya, insanları oturduğu yerden koltuğunu kullanarak kirletmeden süreç yönetmeye ihtiyacı var. O bakımdan başta da dediğim gibi önemsememiştim. Polemik yapılıyor demiştim ve ben polemikten beslenmediğimi ifade etmiştim. Hala o noktadayım. İcraat içinde koşalım istiyorum.
“Adalet beklentisi yüksek olan toplumda dikkat etmeliyiz”
Önceliğinin kent ormanının bir an önce açılması olduğunu belirten İmamoğlu “İstanbullu bunu benden bekliyor. Ben de onu farkındayım. Ama bazen ister istemez, ufak tefek reflekslerimiz oluyor. Onları da en minimumda tutmaya çalışıyoruz. Söylenen sözler üzücüydü. Hala içinde söylenen üzücü sözler var. Bir insanı yargılamadan, sorgulamadan, onu bir sıfatla suçlamak ya da tanımlamak bu ülkenin geleceği haline gelmemeli. O zaman niçin yargı var? Niçin hukuk var? Adalet beklentisi çok büyük toplumda bunu karşılamak için hepimiz dikkat etmeliyiz” diye konuştu.
“Atatürk portresi hediye edemeyenler utansın”
Soylu’nun Diyarbakır ziyaretinde Atatürk posteri hediye etmesine ilişkin “CHP’lilerin hiç mi vicdanı sızlamadı” yorumunu da İmamoğlu şöyle konuştu:
— Bu polemik çok acı. Yani Türkiye Cumhuriyeti’nin bir belediye binasına gittim ben. TC hukukunun, adalet sisteminin, Türkiye cumhuriyeti vatandaşı olarak seçime girmesinde hiçbir sorun yoktur dediği ve seçilen kişiyi ziyaret ettim. Artı ben Türkiye Cumhuriyeti sınırlarında, hangi metrekaresinde kim yaşıyorsa Atatürk posteri de hediye ederim, Türk bayrağı da hediye ederim. Milli duygularımı işaret eden her şeyi hediye ederim. Hediye edemeyen utansın.
— Siyaset mecrası olarak gidip orada farklı dil kullanıp oy isteyenler utansın. Benim öyle bir dilim yok ki. Ben burada nasıl konuşuyorsam Diyarbakır’da da aynı konuşuyorum. Çünkü herkes benim vatandaşım. Devlet büyükleri devletinde yaşayan milletine öyle bakmazsa hiçbir sorunu çözemezsin biz Türkiye’deki hukuka uygun her kurumun demokrasinin her parametresinde bulunan siyasi partilerin kuruluşların güçlenmesini sağlamalıyız ki terör örgütleri bu ülkede hakim olmasın. Onları dışlayıp küçültmeliyiz o bakımdan benim yaptığım tümüyle hukuka uygundur. Tümüyle bu memleketin milli duygularını her noktasına yaymaya yönelik bir eylemdir. Bunu yarın ülkenin her yerinde yaparım. Benim milli duygularımı temsil eden unsurları hediye etmeyeceğim de ne hediye edeceğim. Kendilerine de tavsiye ederim. Gittiği yerlerde Atatürk posterini hediye etsinler.
“Ben utanıyorum”
“Yenikapı’ya gidip ihtiyaç fazlası araçlarla bir fotoğraf verecek misiniz?” sorusu üzerine İmamoğlu şu yanıtı verdi:
— Benim araçlarla bir fotoğraf çektirme diye bir çabam olmaz. Benim amacım bu şehrin israfını engellemek. Bu şehrin tasarruf gücünü arttırmak. Orada araçlar var arkadaşlarım teknik raporlarını basınla paylaşacaklar. Benim oraya gidip arabaları göstermem…Niye?Ben utanıyorum onları mı göstereceğim? Utanıyorum yani.
— O kadar hizmet fazlası aracı bu kurumda varlığının anlamı neydi? Niye bazı kurum kuruluşlara kişilere hatta bazı ailelere niye araç tahsis edilsin? O bakımdan açıklayacaklar. Niye araçların uydu takip sistemi belli bir dönemde kayıt altından çıkarılsın? Niye bunlar yapılıyor. Yapılmamalı. Memleketin malı bu şehrin 16 milyon insanın malına biz gözümüz gibi bakacağız.
İmamoğlu, bazı belediye çalışanlarının kendi özel araçlarını belediyeye kiraladıklarına yönelik iddialara da açıklık getirerek “Bana ulaşmış bir tespit yok. Belediyenin öyle bir ortamı da olamaz. Çünkü belediye, bunları ihaleyle alıyor. Belediye, şahıslardan araç kiralayamaz. Bu iddiaların kaynağı nedir, bilemiyorum. Bana ulaşmış öyle bir ihbar yok” dedi.
“Araçlar şirketler tarafından Yenikapı’dan alınacak”
Yenikapı’daki araçları almaları için ilgili şirket ile bağlantıya geçileceğini belirten İmamoğlu “Yarından itibaren başlanır. Bugün bile başlanabilir. Ben zaten söyledim. Derhal, hemen en hızlı şekilde alsınlar arabalarını. Çekecek parkları var mıdır, bilmiyorum” diye konuştu.
Yakıt masrafları
Yakıt masrafları hakkında da İmamoğlu “Onu da takip ediyoruz, soruşturuyoruz. O, özel bir durum ama bu araçların yakıt sistemleri de var. Onun için, bir israfı açıklarken, tümüyle açıklanacak. Hem araç yakım bedeli hem de onun yıllık bedeli şeklinde açıklanacak. Bütün bu araçların, belediyemizin anlaşmalı istasyonlarından yakıt alma hakkı var. Böyle de bir acı durum var. Tümüyle bunların hepsi sorgulanacak. İsrafın bedeli, bütüncül olarak sizinle paylaşılacak arkadaşlarımca” dedi.
“Kemerburgaz Kent Ormanı 29 Ekim’e yetişecek”
İnceleme yaptığı Kemerburgaz Kent Ormanı’nın hala hizmete açılmamış olmasını eleştiren İmamoğlu şöyle devam etti.
— Bu park niye hizmete açılmamış niye? Ne olabilir, şu an ben kendimi üzgün hissettim. Onun için 1.5 ayda burada çalışma arkadaşlarım diyor ben demiyorum. 29 Ekim’e ulaştıralım. Çalışanlar dert ediyor ama yönetenler dert etmemiş. Böyle bir nimeti, 16 milyon insanla ben niye paylaşmayacağım?
— Çok etkilendim bölgeden. Çünkü 5,5 milyon metrekareden bahsediyoruz. Burası, yılların ormanı. İçinde barajımız var, baraj gölümüz var. Etrafında muazzam bir peyzaj var. Bir kısım yatırım yapılmış ama kalmış. Burayı çok hızlı İstanbulluya açmak istiyoruz. 29 Ekim’de, Cumhuriyet Bayramı’yla beraber, burayı halka açacağız. İstanbulluların, Belgrad Ormanı’ndan sonra yürüyüş parkurlarının olduğu bir parka kavuşacağız.
— İstanbul’un başka noktalarıyla ilgili de arkadaşlarım çok değerli bir adım atmışlar. Tümüyle envanterini çıkarıp, insanların doğal şekliyle kullanabileceği, doğasını asla bozmadan hem kullanabileceği hem de koruma görevini yerine getirebileceği neler var, nereleri var, İBB’nin kontrolünde ama henüz kullanılmamış neler var, bunları hep analiz ediyoruz. İstanbul’un bütüncül bir envanterini çıkartmak diyebiliriz buna.
— Araç tasarrufu ile İstanbul’umuzu, yıllık 50 milyon liralık bir yükten kurtaracağız. Düşünsenize, o parayla şu parkı, topluma açabiliyorsunuz. Çok hesap yapmadan söylüyorum. Aslında her tasarruf kaleminin, israfı engellemenin İstanbulluya kazandıracağı muazzam şeyler var. Yaptığımız şey bu.
— Elbette, sorgulanacak ve soruşturulacak bir şey varsa, onu devam ettireceğiz, o ayrı. Ama şu an itibariyle o gündemi kafamızdan sildik. Yaptık, geri vereceğiz. Bunu, üzülerek yapıyoruz, keyif alarak değil. 5 yılla çarptığınızda, 250 milyon lirası heba olmuşsa İstanbul’un, bu parayla neler kazandırabilirdik bu kente. Benin anlatmak istediğim bu manzara.