Tüm dünyada önemli bir halk sağlığı sorunu olarak görülen intihar vakalarının önlenmesinde pozitif psikoloji yöntemlerinin etkili olabileceğini belirten uzmanlar, bireyin umut düzeyini, sosyal desteğini, öz-saygısını, psikolojik sağlamlığını ve genel olarak iyi oluş düzeyini artırarak intiharla ilgili risk faktörlerinin elenebileceğine dikkat çekiyor.
Pozitif psikoloji alanında çalışmalar yapan Doç. Dr. Tayfun Doğan, “Umut önemli düzeyde öğrenilebilir ve artırılabilir bir özelliktir. Aynı durum affedicilik, iyimserlik, psikolojik sağlamlık ve öz-saygı için de söylenebilir. Tüm bu özellikler geliştirilebilir, bu sayede de intiharın önemli düzeyde önüne geçilmesine yardımcı olunabilir” diyor.
İntihar oranları artış gösteriyor
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre, dünyada her 40 saniyede bir intihar girişiminin ölümle sonuçlandığını; son 45 yılda intihar oranının % 60 civarında artış gösterdiğini belirten Doç. Dr. Tayfun Doğan, “İntihar tüm dünyada ölüm nedenleri arasında ilk 10 neden arasında yer almaktadır. Yine dünyada her yıl yaklaşık olarak 1 milyon kişi intihar sonucu hayatını kaybetmektedir. Daha üzücü olanı ise intihar oranları her geçen yıl daha da artmaktadır. İntiharla ilgili olarak, sağlık kurumlarında, okullarda, hastanelerde ve farklı iş yerlerinde alınacak önlemler ve artırılacak farkındalık intihar oranlarının düşürülmesine yardımcı olacaktır” diye konuştu.
Pozitif psikoloji yöntemleri önlemede etkili olabilir
İntihar nedenlerinin çok boyutlu bir şekilde ele alınması gerektiğini ifade eden Doç. Dr. Tayfun Doğan; intiharların önlenmesinde pozitif psikoloji alanından yararlanılabileceğini belirterek şöyle konuştu:
İşin genetik ve biyolojik nedenleri olduğu kadar psiko-sosyal boyutları da söz konusudur. İntihar için risk faktörlerine baktığımızda, ailesel ve genetik faktörler, ruh sağlığı bozukluklarının olması, zorlu yaşam olayları (travmatik deneyimler), çocukluk çağı travmaları, cinsel ve fiziksel istismar, fiziksel hastalıklar, alkol ve uyuşturucu kullanımı, ekonomik sorunlar, yalnız yaşama ve sosyal destek eksikliği, umutsuzluk ve anlamsızlık duyguları gibi pek çok faktörün olduğunu görmekteyiz.
Bu risk faktörlerini göz önünde bulundurarak intiharı önlemek için birçok girişimde bulunulabilir. Hâlihazırda yapılanlara ek olarak pozitif psikoloji müdahaleleriyle de intiharı önleme adına önemli işler yapılabileceğini düşünüyorum.
Pozitif psikoloji, sağlık modelini temel alıyor
Pozitif psikolojinin çalışma konuları, mutluluk, iyi oluş, hayatın anlamı, affedicilik, umut, iyimserlik, öz-saygı, psikolojik sağlamlık, şükran duyma gibi konularla ilgilenir. Psikoloji biliminin uğraş alanını büyük ölçüde normal dışı davranışlar ve ruh sağlığı bozuklukları oluşturmuştur.
Bundan dolayı psikoloji alanında, sorun çözmeye odaklı bir anlayış ön planda olmuştur. İnsanların olumlu-güçlü özelliklerini, potansiyellerini inceleme ve araştırma ise büyük oranda ihmal edilmiştir. Pozitif psikoloji, bireylerin olumsuz, eksik ve sorunlu yönlerinden çok, olumlu özelliklerine, güçlü yanlarına ve erdemlerine odaklanan bir yaklaşımdır.
Bu haliyle de geleneksel psikolojinin kullandığı “hastalık modeli “ne karşılık, “sağlık modeli”ni temel alır. Bu doğrultuda pozitif psikolojinin amaç ve işlevleri, yaşamı değerli ve yaşanmaya değer kılacak şeyleri araştırmak, insanların olumlu ve güçlü özelliklerine odaklanarak bunları geliştirmek, öznel ve psikolojik iyi oluşu ve yaşam sevincini geliştirmeye çalışmak ve önleyici işleviyle bireylerin ruhsal sorunlar yaşamalarının önüne geçebilmektir.”
Umut, öğrenilebilir bir özelliktir
Pozitif psikolojinin insanların olumsuz duygularını ya da yaşamdaki acılarını yok saymadığını, bunları gerçekçi bir şekilde ele aldığını ancak bunlarla baş etme konusunda kendi enstrümanlarını kullanmaya çalıştığını belirten Doç. Dr. Tayfun Doğan, şunları söyledi:
Öncelikle pozitif psikolojinin en önemli işlevlerinden birisi ‘önleyicilik’ işlevidir. Yani sorunlar çıkmadan önce bunları önlemeye yönelik faaliyetlerdir. Bu anlamda intiharla ilgili elimizde çok ciddi araştırma bulguları vardır ve intiharla ilgili risk faktörlerini büyük oranda biliyoruz. Bireyin umut düzeyini, sosyal desteğini, öz-saygısını, psikolojik sağlamlığını ve genel olarak iyi oluş düzeyini artırarak bu risk faktörlerini eleyebiliriz.
Örneğin umutsuzluk ve çaresizlik, intihar vakalarında anlamda önemli risklerden birisidir. Ancak biz bugün pozitif psikoloji araştırmaları sayesinde biliyoruz ki, umut önemli düzeyde öğrenilebilir ve artırılabilir bir özelliktir. Aynı durum affedicilik, iyimserlik, psikolojik sağlamlık ve öz-saygı için de söylenebilir. Hatta bunlara sosyal ve duygusal zekâyı da ekleyebiliriz. Tüm bu özellikler geliştirilebilir ve bu sayede de intiharın önemli düzeyde önüne geçilmesine yardımcı olunabilir.
Anlamsızlık salgınına karşı pozitif psikoloji
Modern çağda intiharın önemli nedenlerinden birisinin “anlamsızlık” salgını olduğunu kaydeden Doç. Dr. Tayfun Doğan; “Pozitif psikoloji bu noktada da, insanın anlam arayışı ile ilgili çalışmalar yaparak, anlamlı bir yaşamın nasıl olacağını ya da hayatı yaşamaya değer kılacak şeylerin neler olabileceğini ortaya koymaya çalışır. Anlamlı bir yaşamı olan ve hayat amaçları belirgin olan bir birey intihardan da uzak olacaktır” dedi.
Anlam arayışı insanın en temel meselelerinden biridir
Aslında psikolojinin cevabını aradığı şeyin “anlamlı bir yaşam”ın nasıl olacağı sorusu olduğunu belirten Doç. Dr. Tayfun Doğan şöyle konuştu:
Nasıl yaşarsam anlamlı ve iyi bir yaşam sürmüş olurum? Eğer bu sorulara bireysel olarak doyurucu cevaplar verebiliyorsak ruh sağlığı açısından çok avantajlı bir konumdayız diyebiliriz. İnsan anlam arayan bir canlıdır. Anlam arayışı, insan varoluşunun ayrılmaz bir parçasıdır ve yalnızca insana özgüdür. Ancak insan aynı zamanda dünyadaki var olan şeylere anlam verebilen ve anlam üretebilen de tek canlıdır.
Dolayısıyla anlam arayışı konusu insanın en temel meselelerinden birisidir. Diğer canlılar için böyle bir durum söz konusu değildir. Nitekim yaşanan varoluşsal boşluk ve anlamsızlık başta depresyon ve anksiyete olmak üzere pek çok normal dışı davranışa ya da ruhsal rahatsızlığa kaynaklık edebilir.
Eğer kişi anlamsızlık duyguları içindeyse kendisini boş, öfkeli, kaygılı ve huzursuz hissedecektir. Nitekim bu durumu, psikoloji alanının önemli isimlerinden Carl G. Jung, “Nevroz anlamını bulamamış ruhun acı çekmesidir” şeklinde ifade etmiştir. Hayatını anlamsız gören pek çok kişi, yaşadığı varoluşsal boşluğu şiddet, uyuşturucu, aşırı yeme-içme, kumar ya da kontrolsüz cinsellikle doldurmaya meyilli olabilir.
Yaşamda bir anlam ve amaç bulamamış olma, iyi yaşayamamış olma suçluluğuna da neden olabilir. Birey yaşamının boşa geçtiğini, kendisine bahşedilen bu yaşamın hakkını veremediğini ve dolu dolu yaşayamadığını düşünebilir. Bu da onda kaygıya ve suçluluğa neden olabilir. Tüm bunların bittiği noktada ise intihar gelebilir. Bu yüzden pozitif psikoloji temelli, anlam odaklı bir psikolojik destek intiharı önlemede çok kritik bir öneme sahiptir.
Ruh sağlığı profesyonelleri özel olarak eğitilmeli
İntiharın, bireyin yalnızca kendisini değil, sosyal çevresini, iş arkadaşlarını, ailesini ve genel olarak toplumu da etkilediğine dikkat çeken Doç. Dr. Tayfun Doğan; “Bundan dolayı da çok ciddiye alınması gereken bir konudur. Ruh sağlığı profesyonelleri bu konuda özel olarak eğitilmeli, intihar riskleri konusunda bilgilendirilmeli ve intihar riski olan bireylere nasıl yaklaşacakları konusunda donanımlı hale gelmeleri sağlanmalıdır” diye konuştu.
Sağlık politikalarında yer verilmeli
İntiharı önleme konusunun, kesinlikle hükümetlerin sağlık politikaları içerisinde yer alması gerektiğini ve bu konuyla ilgili derinlemesine araştırmalar yapılması gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Tayfun Doğan, “Dünyadaki intihar oranlarına baktığımızda, ülkemizin durumu görece daha iyidir. Ancak bizim ülkemizde de her geçen yılla birlikte intihar oranlarında artışlar meydana gelmektedir. Henüz durum çok kötü değilken yapabileceğimiz çok şey olduğunu düşünüyorum” dedi.