Terk edilmiş 10 şehir

Nükleer felaketler, doğal afetler, ekonomik krizler veya savaş gibi etmenlere bağlı olarak önceden cıvıl cıvıl insanlarla dolup taşan günlük yaşamın en yoğun haliyle akıp gittiği kentler terk edilerek kendi haline bırakılmış olabiliyor. Bu durumdaki kentlere hayalet şehir adı veriliyor.

Terk edilmiş 10 şehir

Yıllarca kimsenin adım atmadığı, medeniyete dair hiçbir ize rastlanmayan bu şehirler ıssız ve mistik havasıyla insanların ilgisini çekiyor. Dönem dönem turist kafilelerinin ziyarete geldiği adeta film setini andıran bu hayalet şehirlere dünyanın hemen hemen her yerinde rastlayabilirsiniz. Yaşamsal tek bir belirtinin görülmediği dünya çapındaki hayalet şehirleri sizler için derledik.

Pripyat, Ukrayna

pripyat ukrayna

Ukrayna’nın kuzeyinde bulunan ve geçmişte 49 bin kişinin yaşadığı huzurlu bir kasaba olan Pripyat 1986 yılında yaşanan nükleer felaketin sonrasında terk edilip hayalet bir şehre dönüşmüş durumda. Çernobil Nükleer Santrali’nin dördüncü reaktöründe meydana gelen aksaklık sebebiyle etkisi uzun yıllar boyunca silinmeyecek kadar ciddi boyutlu bir nükleer patlama oluşuyor.

Çernobil Nükleer Santrali’nde çalışan kişiler ve ailelerinin barınması amacıyla inşa edilen Pripyat ise söz konusu nükleer felaketten sonra tamamıyla terk edilmiş. Saniyeler içerisinde vuku bulan bu patlama yüzünden ilk etapta orada bulunan 31 adet çalışan yaşamını yitirmiş. Daha sonra ise patlamanın etki alanı hızla genişleyerek 10 kilometrelik alan içerisinde yer alan Pripyat’a kadar felaketin etkileri sıçramış.

Savaş döneminde neredeyse haritadan silinen Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarının yarattığı yıkıcı etkinin 200 kat daha fazlasının Çernobil nükleer felaketi sebebiyle yaşandığı biliniyor. 20. yüzyılın ilk nükleer kazası olma özelliğini elinde bulunduran Çernobil felaketi yüzünden Pripyat kenti 30 saat gibi kısacık bir zaman dilimi içerisinde kilometrelerce uzunluktaki otobüs kafileleri ile boşaltılmış.

Patlamanın ardından bomboş kalan kentteki nükleer tesis tonlarca çelik ve çimento kullanmak suretiyle toprağa gömülmüş. Faciadan sonra geriye kalan yaklaşık 2,5 milyon hektar büyüklüğündeki tarıma elverişli toprak hiçbir şekilde kullanılamaz hale dönüşmüş vaziyette. Çevreye yayılan radyasyona bağlı olarak kanser, sakat doğum gibi ölümcül vakalarda ciddi bir artış yaşandığı aşikar. Yıkıcı etkilerinin yıllarca silinmediği Çernobil felaketi yüzünden Pripyat kasabasından geriye yıkılmış evler, harap olmuş sokaklar ve çevreye saçılmış olan radyasyon maskeleri insanın yüreğini burkuyor.

Craco, İtalya

craco italya

Yaşanan doğal felaketler nedeniyle halkın terk ettiği Craco İtalya’da yer alıyor. Geçmiş dönemde de bu kasabada nüfusun kırılmasına yol açan çeşitli felaketler yaşandığı edinilen bilgiler arasında. Bu felaketlerden ilkinin 17. yüzyılda nüfusun büyük çoğunluğunun ölmesine sebep olan veba salgını olduğu biliniyor. Bunun ardından da 1891 yılında 2000 kişiye yaklaşan kasaba nüfusu birbiri ardına yaşanan deprem, toprak kayması ile kuralık yüzünden insanların yoğun dalgalar halinde yeniden kenti terk edişiyle karşı karşıya kalmış. Son olarak 1963’te bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda olan yerli halkın da civar kentlere göç etmesi ile birlikte Craco günümüzdeki hayalet şehir unvanına yakışan hale bürünmüş durumda.

Issızlığı, film setlerini aratmayacak tarzdaki mistik atmosferi sayesinde dünya çapında popülerliği yakalayan sinema filmleri Craco’da çekiliyor. Her bir yanı adeta film setini anımsatan Craco’da James Bond film serisinin 24. filmi olan Quantum of Solace çekilmiş. Buna ek olarak Mel Gibson tarafından yönetilen Tutku, İsa Mesih’in Çilesi adlı filme de ev sahipliği yaptığı biliniyor.

Söz konusu iki önemli sinema filminin yanı sıra 2 adet televizyon dizisi, 1 video klip ile toplamda 12 tane filmin Craco’da çekildiğini söyleyebiliriz. Ünlü Alman piyanist Hausko’nun adına şarkılar yazdığı bu hayalet şehre gelerek siz de film setlerine mekân olan yerleri görebilir, terk edilmişliğe ait atmosferi soluyabilirsiniz. Zamanında Craco’dan göç edenlerin günümüzde yaşayan nesilleri tarafından 2007 senesinde Birleşik Devletler nezdinde Craco Topluluğu kurulmuş.

Dünya çapında bilinirliği olan ve her yıl binlerce turistin akın ettiği Craco 2010 yılında World Monuments Fund çatısı altında izleme ve koruma listesine dahil edilmiş. Kurulduğu coğrafi konum itibariyle dik bir yamaç üzerindeki Craco Orta Çağ’dan izler taşıması sebebiyle ilgi çekmeye devam ediyor. Siz de Craco’ya geldiğinizde 8. yüzyıldan kalan antik mezarları görebilir, dik yamaçlı ve inişli çıkışlı vadileri izleyerek manzaranın tadını çıkarabilirsiniz.

Kayaköy, Fethiye

Kayaköy, Fethiye

Geçmişte Lebessos olarak anılan antik bir şehir olma özelliğine sahip olan Kayaköy Fethiye’de gezilecek yerlerden bir tanesi. Fethiye’den 8 kilometre kadar uzaklıktaki bu terk edilmiş kent uzun yıllar boyunca Türklerin ve Rumların dostça bir arada yaşadığı bir yer olarak biliniyor. Kentte yerel halkın ikameti 1922 yılında gerçekleşen mübadelenin ardından sona ermiş durumda.

Mübadele ile varılan anlaşma sonucunda Kayaköy’deki evlerini terk eden Rumlar Yunanistan’a yerleşmiş. Engebeli arazilerde, tepelerde konumlanan terk edilmiş Rum evleri ise yaşam koşullarının elverişsizliği yüzünden Türkler tarafından da kullanılmak istenmemiş. Tarıma elverişli düzlüklere yerleşen Türkler ‘in de terk edişi ile birlikte Kayaköy günümüzdeki bu ıssız haline bürünmüş. Likya yolu üzerinde bulunan Kayaköy’de yüzü aşkın sayıda kendi haline bırakılmış evleri ve kiliseleri görebilirsiniz.

Tepe üzerine inşa edilmiş bu boş evler film setini aratmayacak manzaralarla ziyaretçilerini karşılıyor. Kayaköy’e Fethiye merkezden veya Ölüdeniz’den kalkan minibüsleri kullanarak kolayca ulaşabilirsiniz. Yokuşlu yolları, taş duvarlı terk edilmiş Rum evleri ile her yıl binlerce turisti ağırlayan Kayaköy’de bol bol fotoğraf çekebilirsiniz. Özellikle gün doğumu ve gün batımında boş evlerin yarattığı gizemli atmosfer görülmeye değer.

Tepe üzerinde konumlanan Yukarı Kilise’yi de ziyaret etmeyi unutmayın. Duvarlarında çeşitli şekillerin ve pembe renkli sıvaların bulunduğu bu kilise oldukça ilgi çekici bir görselliğe sahip. Antik kentin meydanındaki kahvede soluklanıp Türk kahvesi içebilir ve hediyelik eşya satan küçük dükkanlardan alışveriş yapabilirsiniz.

Ağdam, Azerbaycan

Ağdam, Azerbaycan

Azerbaycan’ın güneybatı kesiminde konumlanan Ağdam 1993 yılından beri terk edilmiş durumda bulunuyor. 1993 yılının yaz aylarında Ermenistan ve Azerbaycan arasında yaşanan şiddetli savaş koşulları sebebiyle kent boşaltılmış durumda. Savaş sırasında Dağlık Karabağ Cumhuriyeti silahlı kuvvetlerinin işgali altında kalan Ağdam halkı kentin doğu kısmına zorla göç ettirilmiş.

Savaş sona erdikten sonra da Ermeni işgalinin başlamasıyla birlikte halkın bir daha geri dönmemek üzere Ağdam’ı terk ettiği biliniyor. İnsanların gidişiyle birlikte Azerbaycan’ın burada yeniden hakimiyet kurmasının engellenmesi amacıyla tamamen yakılıp yıkılan Ağdam günümüzde kaderine terk edilmiş vaziyette görünüyor. Yağmalanan Ağdam’da hiçbir yaşamsal faaliyet bulunmuyor.

Hashima Adası, Japonya

Hashima Adası, Japonya

Hashima Adası Japonya‘nın güneybatı kesiminde yer alan Nagazaki kıyısında konumlanıyor. Zamanında adeta bir kömür madeni kolonisi olarak varlık gösteren bu adada bir dönem 5000’den fazla kişinin yaşadığı biliniyor.

19. yüzyılda sanayi yönünden hızlı bir şekilde atılım yapan Japonya’da kömür gibi madenlerin işlenmesinin büyük bir önem taşıdığı aşikâr. Hashima Adası da bu yüzden zengin kömür yataklarının bulunduğu ve tamamı kömür ocağı gibi işletilen bir ada haline dönüşmüş. Ada üzerindeki kömür ocaklarının Mitsubishi tarafından satın alınması ile birlikte pek çok maden işçisi ailesini de yanına alarak adada yaşamak üzere göç akımını başlatmış.

Derinliği 660 metreye varan bu zengin maden ocaklarında kısa sürede çok sayıda işçi çalışmaya başlamış. Nüfusun hızlı bir şekilde artmasının sonucunda Hashima Adası dönemin koşulları içerisinde nüfusun en yoğun olduğu yerler arasında anılmaya başlanmış. Bunun sonucu olarak ihtişamlı binaların, büyük hastanelerin, alışveriş merkezlerinin ve sosyal tesislerin inşa edilmesi ile Hashima Adası son derece gelişmiş görünümüne kavuşmuş.

Zaman içerisinde dünya ekonomisindeki koşulların değişiklik göstermesi ile birlikte kömürün yerini giderek petrole bırakması sonucunda Hashima Adası’ndaki kömür ocakları da kapatılmak durumunda kalmış.

Adanın tek geçim kaynağının ortadan kalkmasıyla halkın adayı terk ediş süreci de başlamış oluyor. 1970 yılında tamamen terk edilen bu ada günümüzdeki görünümüyle adeta nükleer bir afetten çıkmış gibi duruyor.

Binaların çürüdüğü, yer yer yıkıldığı ve betonlar arasında bitkilerin türediği Hashima Adası ıssızlığın ve hayalet şehrin tam anlamıyla tanımı olarak karşımıza çıkıyor. Mitsubishi’nin tümüyle Japon hükümetine bıraktığı bu adanın 2015 yılında Unesco Dünya Mirası Listesi’ne dahil edildiği biliniyor.

Adanın film setini andıran görünümüne kayıtsız kalınamaması sonucunda 2012 yılında James Bond filminin çekimlerine ev sahipliği yaptığı da edinilen diğer bilgiler arasında. Kuş bakışı görüldüğünde savaş gemisinden farksız olan Hashima Adası’nın önemli bir kısmı turistlerin ziyaretine açılmış vaziyette.

Adayı merak edenler için düzenlenen 1 saatlik turlara katılmak ilginç bir deneyim olabilir. Sokaklarında tek bir kişinin bile izine rastlanmayan Hashima Adası’nı görmek size ömrünüz boyunca unutulmayacak bir deneyimi vadediyor.

Kolmanskop, Namibya

Kolmanskop, Namibya

Kolmanskop elmas cevherleri yönünden zenginliği ile ünlenen ancak günümüzde kaderine terk edilmiş halde bulunan bir şehir. Afrika’nın güney batısında çöl ortasında Namibya’nın batıdaki kıyılarına kurulan bu şehir geçmişte hayat dolu bir yer olarak biliniyor.

Fakir bir tren yolu işçisi olan Zaharis Lewala’nın kumların arasında parlamasıyla bulduğu elmaslardan sonra hiçbir şey Kolmansop için eskisi gibi olmamış. Elmasın keşfedildiği dönemlerde bir Alman sömürgesi olan Kolmanskop’un kaderi bu şekilde tamamıyla değişmiş.

Elmasın duyulmasıyla birlikte kasabanın hızlı bir şekilde kalabalıklaştığı alışveriş merkezleri, hastane, kumarhane, postane, spor kompleksleri, devasa tiyatro sahneleri gibi canlı bir şehirde olması gereken her unsurun inşa edilmesi ile birlikte anlaşılıyor.

Kolmanskop öyle zenginleşmiş ve öyle bir yoğun rağbet altında kalmış ki çölün ortasındaki bu kasabaya 270 kilometre uzaktan trenle su taşındığı biliniyor. İhtişamlı zamanların ardından gelen 1. Dünya Savaşı dönemi ile birlikte elmasa olan talebin dünya genelinde azalmasından Kolmanskop oldukça olumsuz bir şekilde etkileniyor. Hem talebin hem de elmas varlığının kaybolmaya başlamasıyla bu kasabaya yerleşen halk göç etmek için yeni arayışlar içerisine girmeye başlıyor.

Kolmanskop’un ardından elmas rezervlerine fazlasıyla sahip olan Ornajemund ise bu civarda yaşayanların yeni gözde kasabası halini alıyor. Bu şekilde insanlar yavaş yavaş Kolmanskop’u terk ederek yakındaki Ornajemund’a taşınmaya başlıyor. 1956 yılından itibaren her anlamda hayalet kasabaya dönüşen Kolmanskop günümüzde yıkılmaya yüz tutmuş evleri, kum içerisinde kalmış boş sokaklarıyla görenlere korku filmi sahnelerini anımsatıyor.

1980 yılından itibaren çeşitli restorasyon çalışmaları ile kasaba günün belirli saatlerinde turistik ziyarete açılmış durumda. Siz de bu hayalet kasabayı görmek istiyorsanız çeşitli tur şirketleri tarafından düzenlenen 1 saatlik kasaba gezilerine katılabilirsiniz.

Geziler kum fırtınası sebebiyle saat 14.00’e kadar yapılabiliyor. Kolmanskop’a geldiğinizde güneşin ilk ışıklarını yakalayarak boş sokakların resimlerini çekmenizi öneriyoruz. Ancak fotoğraf çekebilmek için belirli bir ücret karşılığında izin almanız gerektiğini de belirtmeliyiz.

Pazar günleri hariç açık olan bir adet de restorana sahip olan Kolmanskop’ta yemek yedikten sonra dilerseniz geçmişte kullanılan eşyaların ve doldurulmuş hayvanların sergilendiği müzeyi ziyaret edebilirsiniz. Kolmanskop’un bazı dizi ve filmlere de ev sahipliği yaptığını da belirtmeden geçmeyelim.

1993 senesinde Dust Devil, 2000 senesinde ise The King is Alive adlı filmlerin bazı sahneleri bu hayalet kasabada çekilmiş. Ayrıca BBC tarafından çekilen Wonders of the Universe adlı mini dizide zamanın etkisi konusu bu kasabada çekilen sahneler eşliğinde işlendiğini bilmelisiniz.

Beichuan, Çin

Beichuan, Çin

Çin’deki Sichuan eyaletinin kuzey doğu kesiminde bulunan Beichuan 2008 yılında yaşanan 7.8 şiddetinde deprem nedeniyle terk ediliyor. Deprem yüzünden bölgede yer alan 50 bin adetten fazla binanın yerle bir olduğu, ölen insan sayısının ise 5 bine yakın olduğu biliniyor. Deprem yüzünden yaşamın son bulduğu kentte hala yeterli güvenliğin tesis edilememesi sebebiyle şehir yaşamının başlamadığı görülüyor.

Humberstone, Şili

Humberstone, Şili terk edilmiş şehirler

1862 yılında Şili’de kurulan Humberstone kasabası bünyesinde barındırdığı zengin nitrat rezervleri sayesinde kalabalık nüfus akınına uğrayan bir yerleşim yeri haline gelmiş. Dönemin İngiliz maden işletmecisi tarafından Humberstone olarak adlandırılan bu kasabada 1930’dan 1940 yılına kadar geçen süre zarfında yoğun bir şekilde nitrat madeni üretildiği biliniyor.

Zaman içerisinde nitrite olan ihtiyacın azalmasıyla birlikte kasabanın popülaritesi de düşüşe geçiyor. 1960 yılına kadar önemli ölçüde düşüş gösteren nüfusla kendisini idare etmeye çalışan kent nitrat işleme tesisinin kapanışıyla beraber terk edilmeye yüz tutuyor. Günümüzde boş sokakların, terk edilmiş fabrikaların, okulların, tiyatro salonlarının ve harabeye dönmüş işçi evlerinin hâkim olduğu Humberstone’da yaşayan tek bir kişi bile bulunamaz halde. 2005 yılında Unesco Dünya Miras Alanı ilan edilen bu kasaba günümüzde koruma altına alınarak turist kafilelerini selamlıyor.

Detroit, Amerika Birleşik Devletleri

Detroit, Amerika Birleşik Devletleri terk edilmiş şehirler

Bir dönem Amerika’nın en büyük 3. Kenti olma özelliğini elinde bulunduran Detroit otomotiv şehri olarak anılıyordu. 1920’li yıllarda otomotiv devi Henry Ford’un bu kentte kurduğu seri kamyon ve araba üretim tesisi sayesinde uzun yıllar boyunca Detroit altın çağlarını yaşamış.

Sürekli artan gelir miktarına bağlı olarak Detroit’e zenginlerin göç ettiği biliniyor. Büyük spor merkezlerinin, kültürel alanların, devasa tiyatroların ve sayısız alışveriş merkezlerinin yer aldığı Detroit’te lüks yaşama, zenginliğe dair her türlü olanağı bulmak mümkün. Her geçen yıl daha da kalabalıklaşan bu şehrin ilk darbeyi 1970’li yıllarda Amerikan otomotiv sektörünün zorlanmaya başlanması ile birlikte aldığı görülüyor.

Geçmişte tüm Amerika kıtasında kullanılan araçların %90’a yakını burada üretim tesisleri bulunan Ford, General Motors ve Chrysler tarafından üretiliyorken, bu oran 2000’li yıllara gelindiğinde yarı yarıya düşmüş. Şehir merkezine hakim olan otomotiv fabrikalarının ve artan nüfusun etkisi sonucunda insanların zaman içerisinde kent merkezinden civardaki banliyölere taşınması da Detroit’in terk edilmişliğine katı sağlayan unsurlardan biri olarak görülüyor.

Şehir dışına kayan zengin nüfusun da etkisiyle yaşam ağırlıklı olarak bu kesimlere kayınca Detroit’n önemi de aynı ölçüde azalmış. Süreç bu şekilde ilerlerken 2008 yılında yaşanan ekonomik kriz yüzünden zamanında Detroit’i ve ülkeyi kalkındıran otomotiv firmaları birer birer iflasını ilan ediyor.

Söz konusu mali kriz nedeniyle ABD tarihinde ilk kez bir şehrin iflas ilan ettiği görülüyor. Birbiri ardına gelen iflasların sonucunda geçimini buradan sağlayan halkın da kenti hızlı bir şekilde terk ettiği biliniyor. Geçmişte 1.8 milyon kişiyi barındıran Detroit’in kısa bir sürede nüfusun yarısından fazlasını kaybederek 700 binlik seviyelere indiği edinilen bilgiler arasında. Bu durumun olağan bir sonucu olarak sokaklar, iş merkezleri, konutlar boşalıyor, kentin ayakta durmasını sağlayan gelir vergisi ise adeta yok seviyesine düşüyor.

İflaslar ve alacaklılar ile boğuşan kent zaman içerisinde suç oranlarının fazlasıyla arttığı, güvenlikten yoksun bir hal alıyor. Suç oranlarında rekorların kırıldığı Detroit’ten göç akını da bu esnada gidere hızlanıyor. Sokak aydınlatması gibi en temel ve basit kamu hizmetinin bile aksaması nedeniyle kent giderek terk edilme havasına bürünüyor.

Kiracı veya alıcı bulunamayan binalar birer birer çürümeye bırakıldığı için azalan nüfusun da etkisiyle Detroit hayalet şehirlere yakışacak bir atmosfere bürünüyor. Detroit’e geldiğinizde kendi haline bırakılmış binaları, ıssız sokakları, bakımsız çevre düzenini ve karanlık akşamlara hazırlıklı olmalısınız. Kente yeni insanların taşınmasını sağlayacak hiçbir kolaylık ve cazibeye sahip olmaması nedeniyle Detroit bomboş kalacak sokaklara her gün birer adım daha yaklaşıyor.

Balestrino, İtalya

Balestrino, İtalya terk edilmiş şehirler

Bir dönem yaklaşık olarak 1000 kişinin yaşadığı Balestrino’nun neden terk edildiğine dair kesin bilgilerden söz etmek mümkün değil. Çoğunlukla 19. yüzyıl boyunca sürekli olarak meydana gelen depremlerin ardından halkın kasabayı boşalttığı düşünülüyor. Yine de net bulgulara rastlanılamamış olması sebebiyle Balestrino’nun niçin bomboş olduğundan söz edilemiyor.

Ucuza bilet almanın 5 yolu: En uygun uçak bileti

Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.